“Güçlünün zaafı kibir, zayıfın zaafı gurur”

Abone Ol
Bana göre  ‘kötülüklerin çoğu tembellik, korku, pintilik ve açgözlülük gibi sessiz, saygıdeğer ve şiddetten uzak sebeplerle yapılır..’ 
Algıladığım anlamdaki kötülük, söz konusu sebepler kadar ahlaksız ve şeytani değildir.. genellikle korkmamız gereken kötülük değil sıradan bencillik ve hırstır..
Korkunç eylemlerin sahipleri her zaman korkunç kişiler değildir..
Tüm dünyadaki istihbarat örgütlerinin işkencecileri kesinlikle iyi birer koca ve baba olabilir.. 
Yaşlıların emeklilik fonlarını hortumlayan veya gezegenin tamamını kirleten kişiler de genellikle ‘iş iştir’ diyen yumuşak başlı bireylerdir.. 
Meselenin özünün böyle olmasına sevinmeliyiz.. zira çoğu kötülük kurumsaldır.. Bireylerin kötü niyetli eylemlerinin değil de menfaatlerin ve insanlardan bağımsız işlemlerin ürünüdür kötülük.. 
Bu işleyişi kesinlikle hafife almamalıyız ama komplo diye bir şeyin varlığını da reddetmemeliyiz.. 
Şu bir gerçektir ki kötü niyetli bazı insanlar, günümüzde artık sigara içmenin yasak olduğu odalarda buluşup kötülükler planlamaktadırlar.. 
Öte yandan bu kötülükler belli sistemlerin ürünüdürler..
Kötülük türlerinin çoğu toplumsal sistemlerimizin içine işlemiştir ve bu sistemlere hizmet eden bireyler yaptıklarının ciddiyetinin farkında olmayabilirler.. 
Diğer yandan bu insanların tarihin elinde basit birer kukla olduğunu söyleyemeyiz.. 
Bir insanın tırnaklarını kerpetenle sökmek, ideal bir dünyada yapacakları şey değildir.. Tırnak söken işkencecilerin ve daha kötüsü onlara bu işi verenlerin, yaptıkları ve söyledikleri arasında ciddi bir çelişki görmeksizin ahlaki değerlerden bahsedebilmelerinin bir sebebi işte budur.. Ahlaki değerlere samimiyetle inanıyor olabilirler ama o değerlerle ticari ve politik gerçekleri başka dünyalara aittir.. ve bu iki dünyanın kesişmeleri gerekmemektedir onlar için.. Bir düşünürün dediği gibi din gündelik gerçeklerle çelişmeye başladığında, dinden vazgeçme zamanı gelmiştir..
Bu durumda söz konusu yanlış bilinç müteşekkir olmamız gereken bir şeydir.. Korkunç şeyler yapan insanlar yaptıklarının en azından kısmen farkında olmasalardı, onların gerçek anlamda, içten gelen bir kötülüğe sahip olduklarını düşünmek zorunda kalacaktık.. ve bu da onların, şu an sahip olduğumuzdan daha iyi bir toplumsal düzen kurma hakkına ve yetisine sahip olup olmadıkları meselesini gündeme getirebilirdi..
Başkaca güzel bir örnekte, Marx ve Engels ideoloji kavramını radikal bir politik düzeni makul göstermek için kullanmamışlardır ama buna rağmen ikisi arasında bir ilişki vardır.. 
İnsanların içinde oldukları sistem tarafından güçlü bir şekilde şartlandırılmış olmaları gerçeği, politik değişime engel olmaktadır.. Ancak bu gerçek onların, politik kefarete uzak olduklarını söyleyerek ıskarta edilmelerini gerektirmez.. 
Hümanistler bu tür insanlar için, ironik bir şekilde, yanlış bir bilinç geliştirmişlerdir.. Eğer başkalarını sakat bırakan ya da sömüren insanlar aslında ne yaptıklarının farkında değillerse, incil’den meşhur bir ifadeyle söylersek, bu durumda şüphesiz ahlaken vasattırlar, büsbütün kötü değillerdir.. Yaptıkları şeyin ciddiyetinin sadece kısmen farkında olsalar bile ya da yaptıklarının tam olarak farkında olmalarına rağmen onurlu bir dava için vazgeçilmez olduğunu düşünseler bile belki de hümanistlerin sandıkları kadar hoş görülü değillerdir.. 
Kötülük eylemlerinin çoğunun yanlış düşünme, ağır basan çıkarlar ve tarihsel güçlerden kaynaklandığı doğru olmasaydı, çok daha korkunç bir durumla karşı karşıya kalırdı.. İnsan ırkının yaşamını sürdürmeye hakkı olmadığını düşünmek zorunda kalabilirdik.
Cesaret ile aptallık arasında o ince çizgiyi de net görmek gerekir.
Kendisiyle barışık olmayan bir kimsenin halkla barışık olması da beklenemez. Kendisiyle barışık olan kimseden daha güçlüsü yoktur. 
Kendi evladınıza, annenize, büyüklerinize gösterdiğiniz şefkati şehrin evlatlarına, düşkünlerine, büyüklerine gösteremiyorsanız eksiksiniz demektir. Vatanımızı ve milletimizi ateş çemberinden uzak tutmak için hepimize büyük iş düşmektedir.
Kişi o kişidir ki arkasında iz bırakmalı.
Makam sahibi ve devlet adına hizmet etmekle mükellef muhteremler yaptıkları görevi bir bürokratik vazife olarak görürse zaaftır. Halkın gönlünde yer edinirseniz, unutulmayanlardan olursunuz.
Son günlerdeki memleketin hali de göz önüne alınırsa, Güçlü kibir yapmamalı, zayıf da gurur yapmamalı diye düşünüyorum.
Esen Kalın..