GÖRÜNÜR AK MI AK KAPKARA TUMTURAK

Abone Ol

AB'nin bir görünen, zahirî, dış yüzü var.

Bir de görünmeyen, batınî, iç yüzü...

Görünen yüzü ak mı ak, öylesine parlak!

Ki bakanın gözleri kamaşıyor.

Görünmeyen yüzü ise, kapkara tam bir tumturak!

Ki gören dehşete düşüp şaşırıyor.

*

Yaptığımız alıntılar AB'nin gerçek yüzünü görmemizi sağlıyor. Asıl hedefini anlamamıza yardımcı oluyor:

"Gürcistan'da bölgesel sorunlar uzmanı Profesör Revaz Gaşel Şiladze,.. (diyor ki):

"Sovyetler Birliği kurulurken milletler esasına kurulmuş bir komünizm yaratmaya çalıştı. Heryerde etnik esasa uygun devletlerin gelişmesini sağladı. Hatta yer yer olmayan özerk cumhuriyetler yaratıldı etnik temelde. Aslında bu örgütlenme biçimi dağılmanın da temelini yaratmış oldu. Nitekim ufak bir liberalleşme çabası anında dağılmayı beraberinde getirdi." (Oral Çalışlar, Cumhuriyet 5.10.2004)

AB de Türkiye'de etnik esasları ele almıyor mu?

Türkiye'de etnik temellere dayalı çıkışlar olsun istemiyor mu?

Türkiye'de Özerk Cumhuriyetler doğuracak adımların atılmasını söylemiyor mu?

Bunların ilerde sosyal patlamalara yol açacağı şekilde tanzim etmiyor mu?

Kısaca Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temeline dinamit yerleştirmiyor mu?

Bunun uğursuz ve sinsi gayreti içinde değil mi?

*

Revaz, ilk tartışmaların başladığı zaman Moskova'da Sovyetler'in önde gelen bir yöneticisiyle yaptığı ilginç bir konuşmasını (şöyle) aktarıyor:

"Kendisine, çok partili sisteme neden izin vermiyorsunuz diye sordum. Mümkün değil diye cevap verdi. Böyle bir izin çıktığı an her ülkede milliyetçi partiler kurulur ve onlar anında ülkenin yönetimini ele geçirirler ve bağımsızlık iddiasıyla ortaya çıkarlar. Nitekim onun dediği gibi oldu, onlar milliyetçi partilere izin vermediler ama, her ülkede bağımsızlık hareketiyle milliyetçilik yükseldi ve kopuş başladı." (a.g.m.)

Türkiye'yi küçük bir Rusya kabul edin. Türk Milletini meydana getiren unsurlar ya da ayrı birer ulusçuk sayın.. Onların birer birer benlik dâvâsı güttüklerini, sonra da çıkarılacak sürtünme ve çatışmalar sonucu ayrılık-gayrılık dâvâsı gütmeye başladıklarını düşünün. Bu uyuyan fitnenin uyandırılması değil midir? Hz. Peygamber boşuna mı "Fitne uykudadır, uyandırana lânet olsun!" dedi. Türkiye'de kopuşları doğuracak adımlar atılmak isteniyor. Nitekim atılmadı değil!..

*

"Profesör Gaşelşiladze, Rusya Gürcistan ilişkilerini ise şöyle yorumladı:

"Ülkemizin dört bir yanında Rusya'nın askerî birlikleri ve çeşitli askerî üsleri var. Bu birlikler özellikle etnik sorunların olduğu bölgelerde yoğunlaşmış durumda. Biz askerin çekilmesi talebini dile getirdikçe onlar da etnik sorunları kaşıyorlar. Örneğin eskiden yalnızca Osetya vardı, şimdi de Güney Osetya çıktı. Bunun yaratıcısı Rus yönetimi. Güney Osetya denen bölgede topu topu 60 bin insan yaşıyor. Bunun 35 bini Oset, 25 bini Gürcü. Orada bir kargaşalık neden çıkarılıyor ki?" (a.g.m.)

Bu gerçekler ışığında Türkiye'ye bakacak olursak:

ABD'i Güneydoğu'a yerleşmek istemedi mi?

Özellikle Diyarbakır'ı kendisine üst ve merkez olarak seçmedi mi?

Dışardan kışkırtması yetmiyormuş gibi, ta içimizden bizi vurmak istemedi mi?

Zaten vuruyordu! Ama bu sefer can evimizden vurmayı denemedi mi?

Çekiç Güç bölücü örgütü alenen desteklemedi mi?

Geceleri, havadan atmak sûretiyle ihtiyaçlarını karşılamadı mı? Hâlen de karşılamıyor mu?

Kandil dağlarında kümelenen teröristleri, sırasında maşa olarak kullanmak üzere elinin altında tutmuyor mu?

Bu sûretle Türk Dış politikasına istediği şekilde yön vermeyi kurmuyor mu?

Bu teröristleri elinin altında tutarak Türkiye için daimî bir tehdit unsuru olarak kullanmıyor mu?

Böylece Türkiye'ye karşı "Tavşana kaç! Tazıya tut!" şeklinde iki yüzlü bir politika uygulamıyor mu?

Yüzümüze gülerken, Türkiye'yi arkasından hançerlemiyor mu?

Bu nasıl müttefiklik anlayışıdır ki, gayesi için her şeyi mübah görebilmekte, menhus ve uğursuz gayesi için -dün olduğu gibi- bugün de Türkiye'yi kana boyamak istemektedir.

Yeniden terörü harekete geçirdiğinin belirtileri; her gün şehitler verdiğimizden anlaşılmıyor mu?

Bu nasıl dostluk a canlar?

Doğrusu anlayan beri gelsin!

*

"Rusların, Gürcülere nasıl cevap verdiğini de merak ettim. Gaşelşiladze'ye bu konuyu sordum. 'Siz, gelinaskerlerinizi bu dönem içinde çekin!' dediğinizde nasıl karşılık veriyorlar? Gaşelşiladze şöyle cevapladı:

" 'Siz ne diyorsunuz?' diyerek görmezden, duymazdan geliyorlar? Bir çekilme takvimi yapalım dediğimizde de peki deyip hiçbir zaman bu konuda masaya oturup net bir cevap vermiyorlar!" (a.g.m.)

Türkiye de; Kuzey Irak'ta olup bitenlere ABD'nin her dikkatini çekişte; ABD'nin aynen Rusların Gürcülere verdiği cevaplar türünden aynı yanıtları vermiyor mu?

*

"Hertürlü farklılığı ayrışma sebebi sayarak, bölünmüş parçalanmış ve her birinin kendi kaderini tayin hakkı adına özgürlük talebinde bulunarak, Türk devletinden ve milletinden kopma arzusuna girmiş ve birbirine düşman topluluklara dönüşmüş bir Türkiye hâline geldiğimiz zaman AB, bizi ancak kabul çizgisine yaklaşabilir, gözükebilir!" (Ahmet Çakar, Ortadoğu, 7.10.2004)

AB'nin de istediği böyle bir Türkiye değil mi?

Uyuyan fitne yılanını, bunun için uyandırmıyorlar mı?

Nihayet bozuk olduktan sonra, bahaneler bulmak çok mu zor?

Nitekim o gibiler, köşeye sıkıştıkça öküz altında buzağı aramıyorlar mı?

*

AB hakkında can alıcı bir tesbit ve teşhis ise şöyle: "Biz bir yerde Cumhuriyet tarihinin çapakları ile hesaplaşmayı AB üyeliğine endekslemek gibi bir yanlış hesabın içine girdik. Hesaplaşma lüzumu açık da, bu işi AB aracılığı ile yapmak yanlış. Meselâ... 'Türbanı AB çözecek!' yaklaşımını ele alalım: AB'nin çözdüğü bir yasak... Türkiye'nin problem algılama ve çözme gücünü sekteye uğratır. Millî hayatınızı AB mevzuatı ile idame ettirebilecek misiniz?' AB'nin mevzuatı liberal, içinde bizim dinî ve millî hayatımız haydi haydi sığar.'dan bir gelecek vizyonu çıkmaz. O zaman adama 'biz bu millî mücadeleyi vaktiyle niçin yapmıştık?' diye sormazlar mı?

"... Bizi topyekûn bir kütle olarak kendi aralarına asla kabul etmeyeceklerdir ve kuvvetle muhtemeldir ki, üyeliğe kabul ettiklerinde biz en az üç-beş parçaya bölünmüş; hazmı kolay, gelecek vizyonunu kaybetmiş ve kimliğini 'Türk' kelimesine nisbetle tariften kaçınan bir yığın haline gelmiş olacağız! Mâzallah!" (A.Turan Alkan, Zaman 11.10.2004)

Nitekim: "Berlin'de düzenlenen bir toplantıda Türkiye'deki federasyon tartışılıyor!.." (Hikmet Çetinkaya Cumhuriyet 6.10.2004)

"Aslında 'federasyon tartışması' Kamu Reformu'nun getirdiği 'bölge meclisleri' öngörüsüyle örtüşüyor!.." (a.g.m.)

*

Velhasıl AB'nin:

Görünür yüzü, ak mı ak!..

Kapkara, tam bir tumturak!

Ne dersiniz, Türkiye'de sevgili okur;

Bu gelişmelere, yok mudur diyecek dur?