Uzun bir süredir ülke gündemini meşgul eden 9.yargı paketi ile gündeme gelen konu Etki ajanlığı konusu. Bu hafta bu konu hakkında yazayım ve herkesin anlayacağı dilde en küçük kurum olan aile üzerinden örneklerle anlatmaya çalışayım istedim. Etki ajanlığı tanımı toplum tarafından tam olarak hala anlaşılabilmiş bir olgu değil, o yüzden de örneklerle anlatmayı seçtim. Örnekleri temel kurumdan seçelim çünkü toplumu oluşturan ailedir. Bir aileyi ele alalım, konu bir kardeşin diğer kardeşi kötülemesi olsun.
Mesela kardeşin biri anneye giderek "Kardeşim ders çalışmıyor, sürekli oyun oynuyor" diyebilir. Bu durum, anne ile diğer kardeş arasında bir güven veya iletişim sorunu yaratmayı amaçlayan bir etki ajanlığıdır. Buradaki hedef, anne üzerinde manipülatif bir etki yaratmaktır. Ya da aile içinde tatile gidilecek yer belirlenirken, bir çocuk "Denize yakın bir yer olmazsa çok sıkılırım, siz de tatilden keyif alamazsınız" diyerek ebeveynlerin kararını yönlendirebilir.
Bu durumda, çocuk kendi arzusunu gerçekleştirmek için psikolojik etki yöntemleri kullanmaktadır. Bu sadece aile içinde kardeşler arasında da olmaz. Bu arada bu örnekleri verirken yıllar önce ablama yaptığım etki ajanlıklarım geldi aklıma. Örnekler tanıdık aslında…
Gene bir başka örnekle özetlersem; tartışma yaşamış bir karı-kocayı ele alalım.
Bir eş, diğer eşin güvenini yeniden kazanmak için, aracı bir aile bireyinden (örneğin kayınvalide) yardım ister. Aracı olan kişi, güven tesis etmek için taraflar arasında bilinçli bir şekilde mesaj taşır. Bu arada kayınvalideye gaz veren taraf salağa yatar ve habersizmiş gibi davranır. Ancak bu süreçte, aracı kişi kendi etkisini artırabilir ve aile içindeki güç dengelerini değiştirebilir.
Bu tür davranışlar, küçük çaplı gibi görünse de aile dinamiklerinde manipülasyon ve güven sorunlarına yol açabilir. Etki ajanlığı, sadece dış güçler ya da büyük organizasyonlar tarafından değil, görüldüğü gibi aile içinde bireyler arasında da fark edilmeden uygulanabilir. Görüldüğü gibi etki ajanlığı, bireylerin düşünce, duygu veya davranışlarını yönlendirmek amacıyla yapılan manipülatif faaliyetleri kapsar.
Gene aile üzerinden hatta tarihte bilinen ilk aile içi cinayetten yola çıkalım.
Kabil’in Habil’i öldürmesinin kökeninde kıskançlık ve öfke yer alır. Bu duygular, herhangi bir dış manipülasyon veya psikolojik etkiyle tetiklenmiş olabilir.
Eğer Kabil, bir etki ajanı tarafından Habil’e karşı kışkırtılmış olsaydı (örneğin, Habil’in Tanrı tarafından daha çok sevilmesiyle ilgili yanlış bilgi yayılması), cinayet bir bireysel karar olmaktan çıkıp manipülasyonun sonucu haline gelirdi.
Modern Bağlantı: Günümüzde, dijital platformlar ve sosyal mühendislik teknikleri, bireyleri radikalleştirmek veya şiddet eylemlerine yönlendirmek için benzer şekilde kullanılmaktadır.
Etki ajanlığı, özellikle devletlerin iç güvenliğini ve toplumsal barışı tehdit eden bir araçtır. Bu bağlamda, Kabil’in Habil’i öldürmesi üzerinden bir yasa tasarısı taslağı şu maddeleri içerebilir:
-Kamuoyunu Manipüle Eden Propagandaya Karşı Önlemler
Yalan veya yanıltıcı bilgilerin yayılmasını önlemek için sıkı dijital denetim mekanizmaları kurulmalıdır.
•Özellikle kıskançlık, öfke veya ayrımcılığı teşvik eden söylemler yasaklanmalıdır.
- Bireysel Psikolojik Savunma Mekanizmaları
•Psikolojik manipülasyona açık bireylerin tespit edilmesi ve eğitilmesi (örneğin, eğitim kurumlarında eleştirel düşünce becerilerinin geliştirilmesi).
•Sosyal medya üzerinden yapılan yönlendirme faaliyetlerinin önlenmesi için bireylerin dijital okuryazarlığının artırılması.
-Cezai Yaptırımlar
•Etki ajanı olarak görev yapan birey veya organizasyonlara yönelik ağır cezalar.
•Manipülasyon sonucunda işlenen suçlarda, hem etki ajanına hem de suçu işleyen kişiye yönelik cezaların belirlenmesi.
-Kabil ve Modern Etki Ajanlığına Karşı Savunma
•Habil’in öldürülmesi, bireysel ahlak ve özgür iradenin zaaflarına da işaret eder. Modern etki ajanlığı bağlamında, bireylerin manipüle edilmesini önlemek için:
▪Ahlaki Eğitim: İnsanların temel etik değerlere sahip olması, kıskançlık veya öfke gibi duyguları kontrol altına alabilmesine yardımcı olur.
▪Toplumsal Güçlendirme: Toplumda dayanışma, empati ve adalet duygusunun güçlendirilmesi, bireylerin dış müdahalelere karşı direncini artırır.
Kabil’in Habil’i öldürmesi, bireysel bir kıskançlık suçu olarak görülse de, modern dünyada bu tür duyguların dışarıdan manipülasyonlarla tetiklenebileceği açıktır.
Etki ajanlığına karşı oluşturulacak yasa tasarısı:
-Bireysel Duygu Yönetimini Güçlendirmeyi,
-Manipülatif Etkinin Kaynağını Ortadan Kaldırmayı,
-Toplumsal Dayanışmayı Artırmayı amaçlamalıdır.
Bu çerçevede, dijital manipülasyon ve sosyal mühendislik gibi modern araçlara karşı güçlü önlemler alınması gerekmektedir.
Konuyu aile bazında tanımladıktan sonra bir de konuyu genel anlamıyla tanımlayalım o halde; günümüz dünyasında, devletler sadece ordularıyla değil, fikirleriyle ve nüfuz alanlarıyla da mücadele veriyor. Teknoloji, iletişim ve globalleşmenin bir araya geldiği bu çağda, ülkeler sınırlarını fiziksel tehditlerden korumak kadar, zihinlere ve kamuoyuna yönelik dış etkilere karşı da tedbirler almak zorunda kalıyor. İşte tam da bu noktada "etki ajanlığı" kavramı ve bu kavramın yasal düzenlemeleri gündeme geliyor. Bu konu da Türkiye gündemini yer yer meşgul ediyor, bir ısıtılıyor, bir soğutuluyor.
Peki Etki ajanlığı nedir ve ne amaçlar?
Burada ajan kelimesi 007 Bond'u çağrıştırmasın. Çünkü çok farklı.
Etki ajanlığı, bir ülkenin ya da bir grubun, başka bir ülke veya toplum üzerinde, genellikle gizli veya dolaylı yollarla, düşünce yapısını, kararlarını ve kamuoyunu etkilemek amacıyla yürüttüğü manipülatif faaliyetlerdir. Yaşadığınız Mahalledeki her b.kolog teyzenin oğluna kız bakarken, aslında gelini olmasını çok istediği genç kızın teyzenin oğluna hiç yüz vermemesi sonucunda ise karalanma kampanyasına maruz kalması. Üretilen her bel altı dedikodunun baş rolünün ona verilmesi de mahalle tipi etki ajanlığına örnek değil midir? Gerçek hayatta
Bu stratejik faaliyetler, genellikle propaganda, dezenformasyon, sosyal medya kampanyaları veya medya aracılığıyla yapılan yönlendirmelerle yürütülür. Etki ajanları, çoğu zaman kimliklerini gizleyerek, hedef aldıkları toplumla entegrasyon sağlarlar. Bu şekilde, daha ikna edici hale getirilen faaliyetler, toplumu kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeyi amaçlar. Bu tür manipülasyonlar, özellikle jeopolitik mücadeleler, seçim süreçleri, toplumsal hareketler veya dış politikada önemli bir strateji aracı olarak kullanılmaktadır. Örneğin kamuoyuna mal olmuş bazı hacı hocanın ya da lakabı ünvanı her neyse dışardan fonlanan, beslenen bu kişilerin ülke gündemini bir açıklamalarıyla nereden nereye taşıdıklarını bilmeyen yoktur. Dijital teknolojilerin, sosyal medyanın ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte, etki ajanlığı daha da etkili hale gelmiş ve kamuoyu yönlendirmede önemli bir araç olmuştur. Tarihçesine kadar ineceğimiz Etki ajanlığının, öncelikle en güncel ve yakın zamanda ki örneğine bakalım.
Özellikle 2016 Amerika Birleşik Devletleri Başkanlık Seçimleri, bu tür faaliyetlerin ne denli etkili olabileceğini gösteren en belirgin örneklerden biridir. Rusya, sosyal medya platformlarında sahte hesaplar açarak, Amerikan seçmenlerini etkilemeye yönelik çeşitli manipülatif içerikler paylaştı. Kutuplaştırıcı mesajlarla, yanlış bilgi yayarak ve belirli adayları destekleyen içerikler üreterek, ABD içindeki politik bölünmeyi derinleştirmeyi hedeflemişti. Bu girişimler, seçmenlerin kararlarını etkileme ve toplumda düşünsel ayrılıkları artırma amacını taşıyordu.
Türkiye'de son dönemde tartışmaya açılan Etki Ajanlığı Yasası, ulusal güvenliği koruma ve dış etkilere karşı direnç oluşturma amacıyla öne sürülse de, bu tür düzenlemelerin potansiyel etkileri, uygulama yöntemleri ve sınırları üzerine ciddi sorular ortaya çıkıyor. Bu yasa, gerçekten milli güvenliği güçlendirecek bir araç mı, yoksa bireysel özgürlükleri ve demokratik değerleri zayıflatabilecek bir araç mı olacak?
Gelin konuyu tarihçesiyle, dünya üzerindeki uygulamalarıyla ve Türkiye açısından etkileriyle inceleyelim.
Etki ajanlığı yasası konsepti, çeşitli ülkelerde farklı dönemlerde ulusal güvenlik endişeleriyle gündeme gelmiştir. Ancak, bu tür yasaların geçmişi genellikle casusluk ve yabancı etkiyle mücadele çerçevesinde şekillenmiştir.
İşte genel bir tarihçe
1. Soğuk Savaş Dönemi
Kavramın Ortaya Çıkışı: Etki ajanlığı konsepti, Soğuk Savaş döneminde yoğun bir şekilde gündeme geldi. ABD ve Sovyetler Birliği gibi büyük güçler, birbirlerinin toplumları üzerinde nüfuz yaratmak için propaganda, dezenformasyon ve gizli ajan ağlarını kullandılar.
McCarthy Dönemi (1950'ler):
ABD'de "Komünist Ajanlar" ve "Yabancı Etki" korkusuyla McCarthycilik dönemi yaşandı. Bu dönemde birçok kişi komünist sempatizan olarak suçlandı ve özgürlükler büyük ölçüde kısıtlandı.
2. ABD'deki FARA (Foreign Agents Registration Act)
Yasa Geçişi (1938): ABD'deki "Yabancı Ajanlar Kayıt Yasası" (FARA), yabancı hükümetlerin ABD'deki lobicilik ve propaganda faaliyetlerini düzenlemek için çıkarıldı.
Günümüz Etkisi: FARA, bugün bile ABD'de yabancı bağlantılı birey ve kurumların faaliyetlerini izlemek için kullanılmaktadır. Ancak, yasa genellikle belirsizliği ve kötüye kullanımı nedeniyle eleştirilmektedir.
3. Rusya'nın Yabancı Ajan Yasası (2012)
Yasanın Geçişi: Rusya, 2012'de "Yabancı Ajanlar Yasası"nı kabul etti. Yabancı finansman alan kuruluşları "yabancı ajan" olarak etiketlemiştir. Bu yasa, genellikle sivil toplum kuruluşları ve bağımsız medya üzerinde baskı aracı olarak kullanılmıştır. Yasa kapsamı zamanla genişletilmiş ve bireyleri de hedef almaya başlamıştır, bu durum ifade özgürlüğü üzerinde ciddi kısıtlamalara yol açtı. Bu yasa, sivil toplum kuruluşları ve muhalif medya üzerinde ciddi baskılar oluşturdu.
4. Gürcistan: Yabancı finansmanı izlemeye yönelik bir yasa önerisi 2023'te gündeme geldi ancak uluslararası tepkiler nedeniyle geri çekildi.Türkiye'deki yasa tasarısına benzer bir şekilde "Yabancı Etki Şeffaflığı Yasası" önerilmişti. Ancak bu yasa, muhalefet ve uluslararası tepkiler nedeniyle yürürlüğe giremedi.Gürcistan’da, yasa muhaliflere baskı ve insan haklarını ihlal aracı olarak değerlendirilmiştir.Fakat Rusya'nın etkisiyle tasarı Mayıs 2024 yılında yasalaşmıştır.
5. Çin, yabancı etkilere karşı sıkı düzenlemeler uygulamakta ve ulusal güvenlik yasaları çerçevesinde dış bağlantılı faaliyetleri denetlemektedir.
6.Macaristan ve Polonya: Bu ülkelerde de yabancı finansman ve etkiyle mücadele için yasalar bulunuyor. Ancak, genelde demokrasi ve özgürlükler üzerindeki baskıyı artırdığı yönünde eleştiriler alıyorlar.Her iki ülkede de yabancı finansmanı sınırlayan veya izleyen bu tür yasalar genellikle sivil toplum kuruluşlarını ve medya organlarını hedef alarak hükümet karşıtı sesleri susturmak için kullanılmıştır.Tarihçesini ve dünya üzerindeki uygulamaları ve değişik ülkelerdeki işleyişini kısaca inceledikten sonra bu yasa tasarısını Türkiye açısından değerlendirmek isterim.
Türkiye'deki Tasarı
Türkiye'de önerilen Etki Ajanlığı Yasası, bu uluslararası bağlamın bir parçası olarak görülüyor. Tasarı, yabancı etkileri kontrol altına alma amacını taşısa da, kapsamının belirsizliği nedeniyle sivil toplum ve özgürlükler üzerinde baskı oluşturma riski taşıdığı yönünde eleştiriliyor. Bu yasa tasarısı, casusluk ve dış müdahale faaliyetlerine karşı tedbir alınmasını amaçlamaktadır. Ancak, yasa teklifindeki geniş ve belirsiz ifadeler nedeniyle ciddi eleştirilere hedef olmuştur. Özellikle "devletin stratejik çıkarları" ve "iç-dış siyasi yararlar" gibi kavramlar, muğlaklığıyla kötüye kullanılma riskini artırmaktadır. Tasarı, basın özgürlüğü, ifade hakkı ve sivil toplum örgütlerinin meşru faaliyetlerini tehdit edebileceği endişesiyle insan hakları savunucuları ve STK'lar tarafından tepkiyle karşılanmaktadır. Yasa tasarısı, savaş zamanı veya devletin askeri hazırlıkları bağlamında faaliyet gösteren kişilere 3-7 yıla kadar hapis cezası gibi ağır yaptırımlar öngörmektedir. Ancak eleştiriler, teklifin uluslararası hukuk standartları ve Türkiye Anayasası'nın suç ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olduğunu vurgulamaktadır. Tasarının mecliste oylanması beklenirken, birçok sivil toplum kuruluşu ve basın örgütü bu teklifin reddedilmesi çağrısında bulunmuştur. Bu tasarı, yeni nesil casusluk yöntemlerine karşı hukuki çerçeve oluşturmayı hedeflese de, uygulanabilirliği ve demokratik haklar üzerindeki etkileri ciddi tartışmalar yaratmıştır.
Peki korkulan nedir?
Etki Ajanlığı Yasası'nın kötüye kullanılması durumunda aşağıdaki amaçlar güdülebilir:
1. Muhaliflerin Susturulması
Hükümete veya devlete yönelik eleştirel düşünceler geliştiren bireylerin, gazetecilerin veya sivil toplum kuruluşlarının (STK) faaliyetlerini durdurmak.
Nasıl: "Devletin stratejik çıkarlarına zarar" gibi belirsiz terimlerin kullanılması, eleştirel faaliyetlerin suç sayılmasını kolaylaştırabilir. Örneğin, insan hakları ihlallerini belgeleyen STK'lar veya gazeteciler, bu yasaya dayanarak casuslukla suçlanabilir.
2. Sivil Toplumun Baskı Altına Alınması, sivil toplum kuruluşlarının hükümeti denetleme ve insan haklarını savunma rollerini zayıflatmak.
Nasıl: Yasa, STK'ların meşru faaliyetlerini "yabancı bir güce hizmet etmek" şeklinde yorumlayarak cezalandırma olanağı sunabilir. Bu durum, STK'ların kendilerini oto-sansürlemesine neden olabilir ve faaliyetlerini kısıtlayabilir.
3. Bilgi ve İfade Özgürlüğünün Kısıtlanması, bilgi akışını kontrol ederek hükümet politikalarına yönelik eleştirileri azaltmak.
Nasıl: Belirsiz ifadelerle bilgi paylaşımını, özellikle stratejik veya siyasi konularda, yasaklamak; medya kuruluşlarını ve bağımsız gazetecileri hedef almak. Bu da toplumun farklı bilgi kaynaklarına erişimini sınırlandırabilir.
4. Toplumda Korku ve Oto-sansür Yaratma, bireylerin ve kuruluşların devlete karşı eleştirel düşüncelerini dile getirmekten çekinmesini sağlamak.
Nasıl: Ağır cezalar ve belirsiz suç tanımları, bireylerin veya kurumların kendilerini risk altında hissetmesine yol açarak toplumda genel bir baskı atmosferi yaratabilir
5. Hukuki ve Yargı Sisteminin Araçsallaştırılması, hukuku muhalifleri cezalandırmak için bir araç olarak kullanmak.
Nasıl: Yasada belirsiz ifadeler kullanılması, yargı süreçlerinin tarafsızlığını zedeleyebilir. Yasa, siyasi düşmanları hedef almak için keyfi bir şekilde uygulanabilir ve suçsuz bireyler veya kuruluşlar üzerinde yargı baskısı oluşturulabilir.
Tüm bu saydıklarıma ilave olası Sonuçlar olarak aşağıda yer almaktadır.
İnsan hakları savunuculuğunun zayıflaması: insan hakları ihlalleri belgelendirilemez hale gelebilir.
Demokratik gerileme: Eleştiri ve denetim mekanizmaları ortadan kalkabilir.
Toplumda güvensizlik: İnsanlar, yaptıkları eleştiriler nedeniyle suçlanabileceklerinden korkabilir.
Toplumsal Kutuplaşma: Farklı görüşlerin ve muhalif seslerin “etki ajanı” olarak sınıflandırılması, toplumsal kutuplaşmayı artırabilir. Bu durum, ülkenin bütünlüğüne zarar verebilir ve yeni yönetim modellerine olan ilgiyi artırabilir.
Bu tür kötüye kullanımlar, hem ulusal hem de uluslararası hukuk açısından ciddi sorunlara yol açabilir. Yasa tasarısının öngörülebilirlik ve şeffaflık ilkesine uygun hale getirilmesi, bu riskleri minimize etmek için hayati öneme sahiptir. Etki Ajanlığı Yasa Tasarısı'nın temel iddiası, Türkiye'nin ulusal güvenliğini güçlendirmek, devletin stratejik çıkarlarını korumak ve dış müdahaleleri önlemektir. Bu nedenle, ilk bakışta Yasa tasarısı, teoride ülkenin bütünlüğünü koruma amacı taşıyor gibi görünse de, uygulamada kötüye kullanılırsa toplumsal bütünlüğe zarar verebilir ve üniter devlet yapısında zayıflamalara neden olabilir. Bu nedenle, tasarının kapsamı ve uygulanma şekli, üniter devlet ilkesine zarar vermemesi için dikkatle ele alınmalıdır. Ayrıca Türkiye’de önerilen yasa, geniş ve belirsiz bir tanımlama içerdiğinden, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları gibi grupları “devlete karşı faaliyet” yürütmekle suçlama riski taşımaktadır. Özellikle yabancı bağlantılı fonlar veya işbirlikleri üzerinden bu yasa, siyasi muhalefeti ve bağımsız medyayı bastırmak için kullanılabilir. İnsan hakları savunucuları, bu tür bir yasanın temel haklar ve ifade özgürlüğü için tehdit oluşturduğunu vurgulamaktadır. Bu tür yasalar, ulusal güvenliği koruma bahanesiyle sivil toplum faaliyetlerini engelleme potansiyeline sahiptir. Ancak, kapsamları belirsiz olduğunda, demokratik normlara zarar verebilir ve otoriter eğilimlere zemin hazırlayabilir. Türkiye’deki yasa tasarısının uygulanma biçimi ve kapsamı, uzun vadeli etkilerini belirleyecektir. Yasanın belirsizliği, uluslararası insan hakları örgütleri ve müttefik ülkeler tarafından eleştirilmiştir. Bu durum, Türkiye'nin uluslararası platformlardaki itibarına zarar verebilir ve ekonomik yatırımları olumsuz etkileyebilir. Ben şahsen Ulusal güvenliği sağlamak için zaten mevcut olan yasal düzenlemelerin (ör. terörle mücadele yasaları ve mevcut ceza kanunları) yeterli olduğunu düşünmekle beraber tabii ki ilave tedbirlerin alınmasın da fayda görmekteyim. Ancak belirsiz ifadelerle hazırlanan bir yasa yerine, net ve spesifik kriterler içeren bir düzenleme yapılması gerektiğini savunmaktayım.
Ayrıca "Yabancı etki” ile mücadelede uluslararası standartlara uygun bir denetim mekanizmasının da etkili olacağını vurgulamak isterim.
Sonuç olarak, Etki Ajanlığı Yasası'nın amacı, milli güvenliği ve toplumsal bütünlüğü korumak olsa da, uygulanma şekli hayati önem taşımaktadır. Bu yasanın, ifade özgürlüğü, sivil toplum faaliyetleri ve azınlık hakları üzerinde olumsuz bir etki yaratmadan, ulusal çıkarları savunacak şekilde dengelenmesi gerekmektedir. Kamuoyunun bu tür düzenlemelerde daha fazla bilgilendirilmesi ve şeffaf süreçlerin işletilmesi, toplumun yasaya olan güvenini artıracaktır. Yasaların amacı, yalnızca güvenliği sağlamak değil, aynı zamanda demokrasiyi güçlendirmek olmalıdır. Türkiye’nin güçlü bir devlet yapısını sürdürmesi için güvenlik ve özgürlük arasındaki hassas dengeyi koruyarak ilerlemesi en büyük temennimizdir.
Mevcut Hükümetin bu tasarı ile ilgili şüpheleri kesinlikle aralaması gerekmektedir.
Muhalefete de düşen Hükümete eleştirinin yanında somut bir çözüm önermek olmalıdır.