BODRUM

NEZAHAT GÖÇMEN

Bodrum’da ilk kez baharı yaşadım. İnanın yaz mevsiminden daha keyifli.  Yanında uyuşuk ruhu barındırmayan bir mevsim. Ömrümde doyasıya “Cenneti gördüm. Baharı gördüm.” diyebilirim.

Etraf tıklım tıklım değil. Kumbahçe Zeki Müren’in müzesinin olduğu yer. Evden çıkıyorum. Sokağımda begonviller kapılara sarılmış. Sokak hayvanları kapımın sesi ile hareketleniyor ve bana kuyruk sallıyor.  Mask, Meşk, Duman, Tarçın, Sultan, Çirkin yürüyüşe çıkmışlar Nükhet ablalarıyla mutlu, mesut. Kedi Sultan, köpek Meşk’i annesi biliyor. Yanından hiç ama hiç ayrılmıyor.

 Gelincikler ailece uyanmış, yol kenarlarında. Yer beğenmişler kendilerine.  büyükanne büyükbaba gelincikler, bebek gelinciklere hayatın narinliğini anlatır her sabah.  Annem olmadığı için çok sıkıldığımda kaldırım kıyısında tek başına hayat bulan gelinciğin yanına oturuyorum, “insanların bu dünyayı nasıl yaşanmaz hale getirdiğini” anlatıyorum.  Sonra kalkıp yoluma devam ediyorum.

 Ne tarafa dönsem doğa güzelliği ile karşılaşıyorum.  Kır çiçekleri her gün yolumu kesiyor. Heidi’nin dağlarda çiçek topladığı gibi çiçek toplayarak geliyorum eve.  Başucuma veya kahvaltı masama koyuyorum. “Lütfen benimle de birkaç gün yaşayın.” diyorum.  Onlara çok iyi bakıyorum. Bir tanesini de  okuduğum kitabın arasına koyuyorum.

 Cevat Şakir caddesinde portakal ağaçları var. Bebek portakal çiçekleri ağaç üzerinde.  İlginç olanı büyük portakallar seremoni ile onların başucunda.   Biliyorum, çiçek dalında güzeldir. Hele bir de meyveye duracaksa. Ama o güzelliğe o kokuya dayanamıyorum. Elimi uzatıyorum. Bir çiçek alıp gün boyu koklamak istiyorum. 1. gün koparamadım, 2. gün denedim yine koparamadım.  Sonra bir arkadaşım anlattı. Doğadaki ruhlara, her canlıda bir ruh olduğuna inanılan, Şamanizm’e göre portakal çiçeği almak için portakal ağacından izin alınması gerekiyormuş. Çok şaşırdım.  Uygulamak zor değildi.  Güneşli bir sabah portakal ağaçları yine yolumu kesti. Geçip gidemedim. Önünde durdum ve saygıyla sordum. “Sevgili Portakal ağacı çiçeğinden alabilir miyim?” dedim.  Sanki çiçekler önümde eğildi. Kolayca avuçlarıma aldım. Ve gün boyu kokladım. 

 Penceremi açıyorum. Limon ağaçları çiçek açmış yine dallarda büyük limonlar nöbet bekliyor.  Yenidünya yani muşmula şık görüntüsüne kavuşmak, içerisindeki kaygan çekirdeği büyütmek için kim bilir ne kadar emek veriyor. Onları büyürken görmek harika. “O kocaman çekirdek ve kabuk arasında kalan yer yemeye değer mi? bunca emeğe” diyorsun.”  “Tabii ki değer.” sesi geliyor sessizlikten.

Bodrum’da baharı yaşayana kadar Mor Akasya çiçeğini hiç görmemiştim. Giritli Teyze sokağında yürümek oldukça keyifli.  Çıkmaz sokaktan geçip Barlar Sokağına kadar yürüyorum. Mor akasyalar sarmış her yeri.  Ha bir de bizim sokakta benim penceremin önünde hiç uyumayan koskocaman bir ağaç var mor salkımlı. Bu inanılmaz güzellikte bir bitki. Rengi, görüntüsü ayrı hoş, kokusu bambaşka güzellikte. Bazen o salkımların yükü o ağaca ağır gibi. 

 Bir de mor salkım çiçekleri var, leylakla karıştırılan.  Erken baharın ilk çiçeklerinden mor salkım, nisan başından beri bol çiçekleriyle her yerde görülüyor. Önlerinden geçerken doğanın en güzel tabloları ile baş başa olduğumu düşünerek “Bu kadar da abartılmaz ki…” diyorum.

 Sahil boyunca yürüyorum. Balık tutan insanlara “merhaba” diyerek geçiyorum. Tekneler yalnız. Sahil de gitar çalan genç ve sevgilisi yaşamları boyunca tekrar etmeyecek bir günün tadını çıkarıyorlar. Bir kayık ters dönmüş. Adı Gizem. Sonsuzluğa giden kızımın adının önünde duruyorum. Özlemim bir kat daha artıyor.   Kayığın yanı başında bir müzisyen, gün batımı ve dalgalar eşliğinde Elveda Meyhaneciyi söylüyor.   Yaşama dair baharın bir gün biteceğini anlatırcasına… 

 Her gün begonvillerle süslenmiş kafede arkadaşlarımla buluşup, gün batımı kızıl renge bürünen denizin Güneş ile bütünleşmesini izliyorum. Bodrum’un n yeşil halini görmek beni de yeşillendiriyor. Umutlandırıyor.  Doğa her yerine boya sürmüş gibi. Papatya halı sermiş adeta. Taç yaprakları yağmurlu günde kapanan sapsarı  kır çiçeklerinden güzel tac yapılır.  Bodrum’un kuralıdır beyaz evler, tek veya iki katlı ama mutlaka beyazdır. Pencere pervazları ve kapıları mavi olanları tercih sebebidir.  “Mavi ve yeşil” eklenmeli bu beyaz cennetin adına.

Kışın sessizliğe bürünen, yazın iğne atsanız yere düşmeyen Bodrum’un kalbi, Barlar Sokağının en güzel halidir nisan ayı.  Barlar Sokağı denildiğine bakmayın 1,5 km boyunca en fazla 10 tane bar var. Geri kalan tüm dükkânlar; giyim mağazaları, hediyelik eşya, gezi acenteleri ve kafelerle dolu.  Dolaşırken her sokak sardunya, begonvil ile denize bakıyor. Çalışanlar illa ki buyur ederler. Bir kafede oturup kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Çünkü dalgalar sadece size seslenir.  Kapalı olan mekânlar bir bir açılmıştır.  Restoranlarda yastık ve minderlere yayılıp biranızı yudumlayabilirsiniz.  Bodrum’da bahar bulunmaz Hint kumaşı.

  Buralarda yağmur nazik yağmıyor. Sağanak  yağıp, rüzgâr eserken ağaçların düğünü var. Danslarını izlemek muhteşem.  Rüzgarı çok sert esiyor.   Hiçbir yerde göremeyeceğiniz gökkuşağında yaşanan coşkunun tarifi yok.   Merkezde bulunan Bodrum Belediye binasında merdivenleri çıktığınızda Atatürk resmi önünde fotoğraf çektirmeyi unutmayın.

Kale manzarası her gün, gün batımının en güzel sahnesi.   Cenneti görmek bu olsa gerek. Geceleri denizin yakamozu ay ışığında müthiş bir görsele imza atıyor. Doğa çok yoğun bu günlerde. Yasladım başımı nisan ayına.    Bahar treninin hızla geçip gittiğini biliyorum. İstiklal Caddesindeki çocuklar gibi asılıyorum bu trene. Gidebildiğim yere kadar gitmek için.

Balkonumda damla sakızlı kahve eşliğinde nazlı nazlı denizin üzerinde kibarlığı öğretircesine süzülen, kar taneleri gibi çok yakın olmalarına rağmen birbirine dokunmadan nasıl yaşanacağının mesajı veren, rüzgâra göre yelkenlerini ayarlayan, yelken kulübünün muhteşem gösterilerini sinema filmi gibi izliyorum.

Bodrum’da yaşayan çoğu insanların yaptığı gibi sabahtan feribota atlayarak günübirlik bir Kos turu gerçekleştirebilirsiniz. İlkbaharda festival günleri esiyor Bodrum’da.   Çok ama çok renkli her festivalin baş konuğu Keşkek olduğunu öğrendim. Mandalina, portakal reçelleri şık kavanozlarda sizleri bekliyor.

 Bodrum’un güzel koylarının sakin halini mutlaka görmelisiniz.

Bodrum’un en huzur dolu anı bahar mevsimini gördüm. Yaradan’a sonsuz teşekkürler… 

  Gönlünüzde çiçekler açsın. Her daim baharda kalın, sağlıcakla kalın…