O sıradan bir vaiz değildi. ABD’nin dünya çapında antikomünist örgütlenmeler için kullandığı piyonlardan biriydi... CIA destekli  Komünizmle Mücadele Derneğinin Erzurum’daki şubesinin kurucuları arasında yer aldı.

NOT.: Bu yazı ve yukardaki  satırları Nedim ŞENER’in yeni çıkan “Kahraman Hainler” adlı kitabından aldım.

Aslında zaman zaman basına yansıyan çeşitli haber ve yazılarda bu konu çok işlendi ama Nedim ŞENER güzel bir mantık silsilesi içinde hepsini derleyip kitap haline getirmiş. Birçoğunu bildiğimiz halde okurken dehşet içinde kalıyor insan.

FETÖ/PDY yapılanması  Türkiye’nin laik sisteminin teminatı, milli birlik ve beraberliğimizin eas savunucusu olarak gördüğü TSK’ya sızmayı en öncelikli hedef olarak görmüştü. Türkiye’deki anarşi ortamını ve eğitim sistemindeki eksiklerden istifade ile okumak isteyen ancak yeterli imkan bulamayan zeki çocukların eleman olarak kazandırılmasına önem vermiştir.  Başlangıçta bir iki elemen yerleştirmek suretiyle yapılan sızma, yıllar boyunca artarak devam etmiş, örgüt elemenlarının gücü, etkisi ve sayısı her geçen yıl artmıştır. 15 Temmuz’a gelindiğinde Genelkurmay ve Kuvvet Personel Başkanlıklarının neredeyse  tamamının FETÖ mensubu kişlerden olduğu anlaşılmıştır.

Yıllar önce FETÖ lideri Gülen, bir süre sonra her biri Hava Kuvvetleri mensubu olacak öğrencilere hedefini açıklarken şöyle diyordu :

“Bizim işimiz çok uzun soluklu bir iş. Acele etmeyin ve kendinizi belli etmeyin! Askeriye’de Maarif’te, Emniyet içersinde ve bunların etkin yerlerinde yerimizi alacağız. En az yirmi otuz sene içersinde harekete geçtiğimizde, kimsenin yapacak bir şeyi kalmayacak zaten.”  Bu öğrenciler ve benzerleri  onlara söylendiği gibi gölge gibi sessiz yaşayıp derslerine çalıştılar ve devlet kurumlarına doldular.

28 Şubat döneminde Gülen’in “Açıkta namaz kılmayın. Kendinizi belli etmemek için içki de içebilirsiniz. Komutanlarınzın tüm özel görevlerini bizzat yapın hatta çantasını bile taşıyabilirsiniz....” talimatı işe yaramış, FETÖ militanları bu süreci hasarsız atlatmışlardı.

TSK’ya sızmayı başaran FETÖ mensupları, 1990’lı yılların sonundan itinaren personel  temin, atama, ve sicil birimleri, istihbarat ve İstihbarata karşı koyma biirimleri, başta Harp Akademileri olmak üzere, eğitim kurumlarının ölçme değerlendirme birimleri ve diğer askeri okul, eğitim ve kurs birimlerine yuvalanmışlardı.

Örgüt, güvenirliğini çeşitli şekillerde sadakat testiyle kanıtlayan mensuplarını faydalanabileceği en kritik kadrolara (emir subayı/astsubaylığı , atama subaylıkları, istihbarat birimleri, adli müşavirlikler, icra subaylığı, özel kalem müdürlüğü vb.) atama dairelerindeki mensupları vasıtasıyla yerleştirmiiştir.

Kritik kadrolara yerleştirilen personel sayesinde, yurt  dışı görevlere peronel seçimi, atama, siicil, terfi ve erken terfi konularında şeffaf olan sistemin kapalı hale getirilmesiyle kendi yandaşlarına avantaj sağlanarak devamlı  “parlatılan” mensuların örgüte olan bağlılıkları arttırılmıştır.

(DEVAM EDECEK...)