Teknik Direktörler, idareciler, oyuncular, işin garibi bir zamanlar hakemlik yapan yorumcular, her maçtan sonra hakemleri yerden yere vuruyorlar. Sanki, teknik direktörler, oyuncular görevlerini bihakkın yapmışlar, şahane bir maç çıkarmışlar, ama nedense, hakemler galibiyetlerine engel olmuş... 

Yaşımız müsait, şimdi yorum yapan eski hakemlerin, futbolcuların zamanında nasıl performans gösterdiklerini hatırlıyoruz. Aslında bu hakem şikayetlerinin altında yatan, teknik direktörlerin, oyuncuların, idarecilerin kendi eksikliklerini spor kamuoyundan kaçırmak, bütün suçu hakemlere yükleyerek, başarısızlıklarını örtmektir. Bu sene Fenerbahçe’nin içine düştüğü acı durumun sebebi hakemler mi?... Futbolcular, teknik direktörler, hepsinden önce futboldan anlamayan yöneticiler, 100 yıllık Fenerbahçe’yi küme düşme noktasına getirdiler, şimdi de altıncı olduk, diye seviniyorlar. İşin doğrusu şudur; Türk Hakemliği, Türk Futbolunun ilerisindedir. Yorumcuların da ilerisindedir... Dünyanın en iyi hakemi olan medarı iftiharımız, Cüneyt Çakır’ı bile çekemiyorlar. Hadise, kıskançlıktır... Hani bir hikaye vardır, cehennemde insanları kazanlara doldurmuşlar, haşlıyorlar üsten de bastırıyorlar, ancak bir tanesine dokunmuyorlar. ‘Neden böyle’ diye sorulduğunda, ‘Bu kazandakiler Türk, bizim bir şey yapmamıza ihtiyaç yok zaten onlar birbirlerini aşağıya çekiyorlar’...

NEDEN BİR TEK TÜRK TEKNİK DİREKTÖRE, AVRUPA’DAN TEKLİF GELMİYOR 

Ülkeler arasında, kuruluşlar arasında, teknoloji transferi, teknik yardım diye bir olay vardır. Bilgileri, teknikleri ileri faktörler, gelişmemişlere giderek, yardımcı olurlar. Uzmanlar göndererek, tekniklerini, bilgilerini öğretiler. Sporda da böyledir. Yabancı teknik adamlardan, istifade edilir. Hamdolsun, el birliği ile liglerimizde yabancı teknik direktör bırakmadık... Bizimkiler fevkalade üstündürler. Peki, öyleyse neden bir tek teknik adamımıza dahi, İtalyan, İspanyol, Alman, İngiliz, Fransa gibi liglerden tek bir takım çalıştırma teklifi gelmiyor... Türk Futbolu, bir faşist daire içinde bir türlü gelişemiyor.. Diğer taraftan başta Brezilya olmak üzere, Avrupalı, Afrikalı futbolculara teklifler yağıyor, bizde bile sayıları oldukça fazla. Neden bizim futbolcularımıza, birkaç istisna hariç, dış, Avrupa transfer teklifi gelmez. Bir Cengiz’e, Merih’e, Okay’a nazar değmesin diyoruz. İftihar ettiğimiz, Barselona gibi dünya kulübünde oynayan Arda’ya nazar mı değdi, yoksa kendi kendini mi bitirdi... Bunun tersi de var, Almanya’da, Fransa’da yetişmiş Türk kökenli sporcuları alıp, Türkiye liglerine getiriyoruz, burada bitiriyoruz. Örnek mi... Mevlüt, Eren, Gökhan İnler, Veli Kavlak, Tunay, Yakın kardeşler, Yasin daha bir çoğu dünyanın ünlü takımlarında başarı ile oynarken, burada yok oldular... 

Liglerle ilgili değerlendirmeyi daha sonra yapacağım. Bursa’ya, Erzurum’a, Eskişehir’e, Adana’ya, Hatay’a, Samsun’a yazık olmuştur. Ankara ve Antalya iki takımı kaldırabilir mi, İstanbul’dan neden 100 yıllık 3 güzide kulübümüzün dışında 5 takım vardır.. Denizli’nin, Gaziantep’in çıkmasına sevindim. Artık belediyeler, şehir kulüplerinin üzerinden ellerini çekmelilerdir. Belediyeler, kaynaklarını futbol kulüplerini beslemek için değil, vatandaşlarına hizmet için harcamalıdırlar... Trabzon’un artık şampiyon olma zamanı gelmiştir. Yusuf’u, Ömür’ü, Parmak’ı, Hüseyin’i, Uğurcan’ı seyretmekten zevk alıyorum. Güven de Dorukhan da öyle... Süper Lig’in 20 takıma çıkmasına taraftarım, ancak bir şartla şehir takımları alınmalıdır... Benim için Avrupa liglerinde, takımlarımızın alacakları neticeler, fevkalade önemlidir. Geçen yıl Başakşehir’in, Akhisar’ın ne yaptığını gördük... 

Son olarak, hakemlerden şikayetçi olanlara soruyorum; Siz şahane oynadınız, ol attınız da, golünüz verilmedi mi?!...