Doğu Akdeniz’de ama özellikle Kıbrıs adasının çevresinde tespit edilen zengin doğalgaz ve petrol yatakları, hem Kıbrıs konusunun çözümüne yönelik adımları, hem de bölgenin zengin enerji yataklarına hâkim olma yarışının önemini biraz daha arttırmıştır.

  Bu yarışa odaklı gerilimin her geçen gün biraz daha yükseldiği 'Doğu Akdeniz'deki enerji savaşlarında'  Yunanistan'ın diğer ülkelerle kurduğu ittifakları Ege'ye ve askeri alana da taşımaya yönelik adımlarını ülkemiz çok yakından takip etmektedir.

  Daha önce hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Milli Savunma Bakanı Akar tarafından 'Ne Ege'de ne de Akdeniz'de oldubittiye izin vermeyiz ve her iki tarafta da aynı anda haklarımızı koruma gücüne sahibiz' sözleriyle:

  Ülkemizin gözbebeği silahlı kuvvetlerimizin 27 Şubat - 08 Mart tarihleri arasında vatanımızı çevreleyen üç denizde donanmamıza ait 103 gemi 20 bin personel ve hava kuvvetlerimizle gerçekleştirdiği  'Mavi Vatan 2019'  tatbikatıyla anlaması gerekenlere önemli mesajlar verilmiştir.

  Akdeniz’deki enerji yataklarının tespitiyle ilgili Güney Rum kesimin 2003 yılından beri aktif bir politika izlediği, ilk olarak Mısır’la başlattığı doğal gaz ve petrol arama anlaşmasına daha sonra Lübnan, Suriye ve İsrail ile devam ettiği bilinmektedir.

 Yunanistan da bu yönde adımlar atmış; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır, İtalya, Fransa ve ABD ile çeşitli ittifaklar kurmuş, son olarak da 'İsrail ile Girit'te çok gelişmiş bir askeri radar üssü kuracağını açıklamıştır.

 Güney Rum kesiminin Akdeniz ve Kıbrıs adası çevresindeki enerji yataklarının kullanımı ile atmış olduğu tek taraflı ve uzlaşmaz adımı, 

 Yunanistan’ın daha önce bize ait 18 Ege adasına el koyması, 

 Şimdide Girit’e İsrail’le birlikte uzun menzilli bir radar kurmasının gündeme gelmesi;

 Önümüzdeki dönemde özellikle bu bölgede Türkiye’nin dış ilişkilerinde sıkıntılı bir süreci işaret etmektedir!

 Aslında Yunanistan Ege'yi gözetleyebilecek radar ağlarına zaten sahiptir. Ama aynı konunun yeniden gündeme getirilmesinin Yunanistan'ın yeni bir oyunu olup olmadığının anlaşılabilmesi için İsrail'in de bir açıklama yapması gerekir. 

 Eğer İsrail de bu radar kurulumuyla ilgili net bir açıklama yapar ve kabullenirse; ilk defa Ege'de Türkiye'yi tehdit etme amacıyla kullanılan bir projenin parçası olduğu da göstermiş olacaktır.

 ABD’yi de yanlarına alarak, ‘’MedEast’’ petrol boru hattı sözleşmesiyle, bölgede bulunan petrol ve doğal gazı Girit adası üzerinden Yunanistan ve AB ülkelerine taşımayı amaçlayan Türkiye karşıtı bu Bizans oyun severlerine ülkemizin de karşılık vermesi milli menfaatlerimiz ve mütekabiliyet esasları çerçevesinde değerlendirilmelidir.

  Özellikle Ege’de Girit'e en yakın noktalardan biri olan Aksaz Deniz Üssü'ne, ya da Datça'ya konuşlandırılacak BORA füzeleri, Yunanistan ve İsrail’e verilecek iyi bir mesaj olacaktır.

 Bunun dışında KKTC'ye deniz ve hava üsleri kurulması, öncelikle Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları bölgesindeki hak ve hukukumuzu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devletini koruma kararlılığımızı, hem de adanın güneyine çok hızlı şekilde erişme niyetimizi de göstererek: 

  Rum Kesimi'ne kurulması sürekli gündemde olan yabancı üslere yönelik; topçu roketleri, güdümlü topçu füzeleri, seyir füzeleri, kara konuşlu gemi savar füzeleri ve hava savunma sistemleri yerleştirilmesini gerektiğinde bertaraf edebileceğimiz kararlılığımızı da göstermesi bakımından da stratejik öneme haizdir.