Dikkat edelim verilen cevap çok şahane, çok kapsamlı bir cevap.

Sırf ana dili Arapça olan Arapları içine almakla kalmıyor.

Arap olmayan fakat tüm Arapça konuşanları da içine alan çok şümullü bir cevap.

Çünkü milliyet; konuşulan dille aynîleşiyor.

İnsanı; konuştuğu dilin sahibi millete mensup kılıyor, ona bağlıyor.

İnsana, o milletin bir parçası olduğu hissini veriyor. Oysa:

Dilimizi yozlaştırırken milliyetimizden uzaklaştığımızın; hiç mi hiç değiliz farkında!

Dilimizi bozarken, millî benliğimizden de soyutlandığımızın -yazık ki- değiliz bilincinde! 

Hem:

     

Unutulmasın ki, gidenin elinden dili,

Bir gün de gider elinden, o güzelim ili!

Bu hayatî hususu, İngiltere’nin Cambridge şehrinde yaşadığım bir anekdotla teyit etmek ve doğrulatmak istiyorum:

2004 baharında Cambridge’de bir parkta oturmaktayım. Yanımdaki kanepede güleç yüzlü, sevecen tavırlı ve konuşkan bir Çinli genç vardı. Kız arkadaşıyla gayet güzel ve işlek bir İngilizceyle sohbet ediyordu.

Azıcık İngilizcemle sormadan edemedim:

“Hangi millettensiniz?”

Hemen cevabı yapıştırdı:

“İngilizim!”

Şaşırdım kaldım! Gülmemek için zor tuttum kendimi. Bal gibi Çinliydi. Çıkık kemikleri, çekik gözleri, ufak tefek yapısı ile; velhasıl tüm fiziği; lisânı hâlle “Ben Çinliyim.” diyordu. Bu durum beni çok düşündürmüştü. Çünkü şüphesiz o da bir Çinli olduğunu gayet iyi biliyordu. Ama İngiltere’de yaşaması, İngilizce konuşması, o kültürle yoğrulması; pratikte kendisini İngiliz olarak görmeye; kendisini İngiliz olarak saymaya; kendisini İngiliz olarak hissetmeye yetmiş de artmıştı bile. Gelelim Türkiye’ye:

“Dükkân” varken ne demek “The Shop” ?

“Paşa” paşa gibi dururken, ne demek onu yapmak “Pasha” ?

Ya “çivi”yi nedir öyle, yazmak “chivi” diye veya “vişne”yi “whisne” ?

Neden TRT; Te-Re-Te olarak telâffuz edilirken; Türkçeye aykırı bir şekilde TRT’yi; Ti-Ar-Ti şeklinde söylemek?

Sayın Feyza Hepçilingirler de yukarıdaki örnekleri ele alıp, haklı olarak bu durumdan yakınıyor. (Cumhuriyet, Kitap, 16. 9. 2004, s. 31)

Türkçeyi; Türkçeye aykırı tarzda telâffuz edenlere ateş püskürüyor!

Türkçe kelime deyiş ve söyleyişlerden eziklik duyanları hayretle karşılıyor.

Çünkü aziz okur! Bize göre asıl  eziklik; bu gibilerin varlığıdır.

Asıl eziklik, Türkçeyi çığırından çıkaranların mevcudiyetidir.

Asıl eziklik, Türkçeyi yazılışta anlaşılmaz hâle getirenlerin aramızdan çıkmasıdır. Nitekim:

Ne demek “efendi”yi “efendy” şeklinde yazmak!

Ne demek “Marmara Oteli”ni “The Marmara” diye maskaraya çevirmek?

İngiliz dilbilgisine ait bir unsuru Türkçeye yamamak?

Vah benim o güzel, şirin Türkçem vah!

Kimi Türkler dedirir bana eyvah!

     Çeksem de ömür boyu içten bir ah!

     Türkçe yükselmedikçe olmam iflah.

     Hani derler kılıç yarası geçer de,

     Dil yarası geçmez asla, kalır diye.

     Yediği darbelerden sonra ne kaldı geriye?

     Türkçemiz atalardan bize en güzel hediye.

     Velhasıl:

     Gidenin elinden dili;

     Gider o güzelim ili!