Gençler yeni bir sınav heyecanını daha atlattı. Kimi çok sevinçliydi, kimi hüzünlü… 

İstediği okulu, bölümü kazanabilmiş çocuklarımızın coşkularına şahit olduk. O coşku, bu soyut kavram ile eş, dost ve ailelerde coştu. Hatta bu coşku gösterisi o kadar keyif verdi ki! Sanki için için coşkuya da sarılmak istiyorlardı… 

Puanını yeterli bulmayan gençlerimizde ise hüzün vardı… Eminim onlarda hüznü, kederi bir güzel hırpalamak istemişlerdi…

Tabii ki bu soyut kavramları, somut hale getirmek imkansız… Benim ki küçük bir ironi… Coşkuyu’da hüzünü de içinde yaşarsın… Hücrelerinde hissedersin, kan basıncın yükselir ama dokunamazsın, sarılamazsın, hırpalayamazsın… 

Ayrıca soyut, soyutken güzel ve anlamlı… Somut ise somutken güzel ve anlamlı…

Tarih sayfalarında da bununla ilgili bir çok örnek var. 

Mesela ateistlerin soyut kavramları somutlaştırarak dindar gibi görünmeleri gibi… Bazı Hegelciler gibi… En bilinenlerinden biri de tabii ki Hazreti Musa dönemi; Yahudilerin bir dolu mucizeye rağmen, hazreti Musa’yı beklememesi ve altından put yapması ve tekrar puta tapması… Ya da Ebu Sufyan’ın putları gibi…

Hepsinin ortak benzerliği ise; yapmaya öncü olanların gerçekten dindar olmaması, ama bu sayede güce rahatça ulaşabilmesi... 

Ebu Sufyan’ın da gücü buradan gelmiyor mu?.. Ona ticaret kapılarının açılmasının önemli sebebi, putları yaptırması ve putların onun yanında olduğunu hissettirmesi değil mi?... 

İşte bu zihinler insanları tarih boyu sınıflandırmaya çabalamış. Hatta sınıfları en uç noktalara taşımış… Gelir dengesini bozmuş… Sahip- köle, zengin-fakir sınıflarına sebep olmuş… Irkçılığı başlatmış… 

Ve tabii ki sınıflara ayırmanın, hatta sınıfları uçlara taşımanın en kolay yolu soyutu somutlaştırabilmek… 

İsmi “Yesrib” olan koca bir şehrin, simge olmasının ardından isminin değiştirilmesi, adaleti işaret etmesi, herkeze eşit ve adil olunmasını bir daha vurgulamak istenmesidir. Ve bildiğiniz gibi müslümanların hicretinin ardından Yesrib, Medine ismini almıştır. 

Çünkü Medine, Medinat demektir. Medinat; Adalet, aydınlık, ilim demektir. Adalet; toplumun ortak aklı ve vicdanı ile yapılabilir. Yani örneğimizdeki Ebu Sufyan’ın menfaatleri doğrultusunda adalet oluşamaz…

Anlam olarak Medinat; ortak aklın yönetimi, halkın kendini yönetimi olması ila bugünkü Cumhuriyet’e de denk gelecektir.

Soyut’un somutlaşmış, bir diğer önemli örneği; paradır. Maalesef paranın gücüne; insanlar hakettiğinden daha fazla kıymet verir. Bugün Dünya’da kapitalizmin bir numara olmasının sebebi budur. 

Bugün Dünya’da herşey para ile ifade edilir. Şirketler, Devletler, kişiler her adımında maliyet hesaplar ve buna uygun hareket eder.

Unutmayalım ki!.. Bugün ABD’in, Adalet Bakanımıza ve İçişleri Bakanımıza yapmış olduğu yaptırımın arkasında da mutlaka bir maliyet hesabı vardır… 

Adaletimize ve hukukumuza saygı gösterilmeden, yargı süreci dikkate alınmadan… Bir kişi, bir papaz uğruna, koca bir ülke, toplum tehdit edilemez... 

Bu satırları okurken “ABD bu gücü nereden buluyor?” dediğinize göre; Döviz kurlarını tekrar incelemenin vakti geldi demektir…

Dolar 2018 yılının ilk sekiz ayında %35 arttı, 3,77 TL’den 5,10 TL’ye yükseldi… Euro ise %30 arttı… 

Sıkça kullandığımız gıda ürünlerine %40’a varan zamlar var. Bankadan kredi kullanmak isteyenler %35 faiz maliyetleri ile karşılaşıyor.

Ama Temmuz 2018 yıllık enflasyon oranı %15,85 açıklandı…

Bulgar levası, Romen leyi, Sterlin, Kanada doları, Danimarka kronu, İsveç kronu, İsviçre frangı, Norveç kronu, Japon yeni, Arabistan riyali ortalama %30 arttı…

“Dolar/TL paritesi 5 TL’yi geçemez” diyenlere nazire yapar gibi 5,10 TL’ye kadar yükseldi… Ve artık Dolar 5’ten büyük…

Ve bu hızlı, ayrıca durdurulamayan yükseliş, daha yükselebilecek boşluğun olduğunu işaret eder gibiydi…

Türk Lirası diğer ülke para birimlerinden gitgide uzaklaşıyor… Özellikle gelişmiş ve gelişen para birimlerinden o kadar uzaklaştık ki, neredeyse bizi dürbünle görebilecekleri mesafedeyiz… 

Dış ticaret, üretim, istihdam rasyolarında hızla küçülüyoruz. Tam da bu sebeple Türk liramız da aynı oranda küçülüyor. 

Hepimizin gücü ebadı kadardır… Türk Lirasınında…

Paramız, alım gücümüz küçülüyor… Yavaşça küçülüyor, uzaklaşıyor… İşsiz insanlarımızın cepleri bomboş… Geçinemiyor, ellerine para geçmiyor. 

Demek ki günün sonunda!.. Soyut’un somutlaştırılması kendi ayağına dolanıyor, sosyal özgürleşme ölüyor… Ve Somut; ağır ağır dokunamadığımız bir kavrama dönüşüyor, soyutlaşıyor…