Osmanlı’nın gerileme döneminde, ABD’li tarihçi McCarthy, “SÜRGÜN ve ÖLÜM” adlı eserinde çok geniş bir şekilde belgeleriyle;

·         Türk ve Müslüman nüfusun topraklarından çıkarıldığını ya da katledildiğini,

·         1821-1922 yıllarında 5 milyondan fazla Müslümanın öldürüldüğünü,

·         Sürgün edilen ya da göç etmek zorunda kalan Müslümanların bir kısmının, yolllarda açlık ve hastalıktan yaşamını yitirdiğini ortaya koymuştur.

Bu toprakların yeni egemenlerinin Türk ve Müslümanlara yaptıkları  KÖTÜLÜKLER, her döneme ibret  olmalı, sebep ve sonuçlarıyla çok iyi anlaşılmalıdır.

Balkan Faciaları, Türklerin kaderinde  kanla  yazılan, gözyaşı, acı ve katliamlarla, açlık, hastalık, yağma, talan ve göçle  korkunç bir mezalime dönüşen,  uluslarası hukukun tarifiyle SOYKIRIMIN adıdır.

Osmanlı tebası olan HRİSTİYAN vatandaşlarımız  kilise ve manastırlar aracılığıyla manen bağlı oldukları YUNAN, SIRP veya BULGAR Ordularına haber ulaştırmak , kılavuzluk etmek suretiyle yardımcı olmuşlar ve birçok yerde yüzlerce yıllık komşularını kendi elleriyle katletmişlerdir.

Geçmişin acılarından ibret almak ve üzerimizde bugün de oynanan benzer  oyunlara karşı uyanık olmak gerekirken, Türkler yaşananları  “Balkan Hacaleti” (BALKAN UTANCI)  olarak adlandırmış ve unutmayı/unutturmayı tercih etmiştir.

İLK KANLI TASFİYE hareketi 1820’li yıllarda, bugünkü Yunanistan’ın güney ucunda, Mora Yarımadası’nda yaşandı. 1821  Yunan ayaklanması, “Ulusal bağımsızlığı sağlamak uğruna , kendi içinde birlik gösteren bir ulus yaratmak  amacıyla bir engel olarak gördükleri TÜRKLERİ YOK ETMEYİ” Balkanlarda daha sonraki ayaklanmalar için bir model  haline getirdi.   

Yunan Başpiskoposu Germanos’un, “Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” sözleriyle bir daha hiç dinmeyecek kin ve düşmanlığın fitili ateşlendi. Yunanistan’ın bağımsızlığını hazırlayan 1821 isyanı, buradaki Türklerin toptan katline dönüştü ve tüm Balkan ülkelerine model oldu. 

Yunanlılar, 1821'de Mora’nın köy ve kasabalarında yaşayan Türkleri, yerleşim merkezlerinin dışına götürülüp kıyımdan geçirmişler ve bu süreçte 30 bin civarında masum sivili hunharca katletmişlerdir.

İlk büyük tehcir ve katliamı görmek için 93 Harbi’ni (1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı) beklemek gerekecekti.

Bu savaşın Osmanlı için toprak kayıplarından çok daha ağır sonuçları oldu. Sivillerin doğrudan hedef alındığı ilk ve en acımasız savaştı.

Osmanlı  Ordusu savaşları kaybedip doğuya çekildikçe Türk ve Müslümanlar katledilmiş, canını kurtarabilenler göçe zorlandıklarından  her şeyini bırakıp tarifi  imkansız acılarla kitlesel bir şekilde yurtlarını terk etmişlerdir.

Yıllardır Osmanlı döneminde soykırım yapıldığı yalan ve iftiralarıyla Türkiye’yi mahkum ettirmeye çalışanlara soruyorum, BALKANLARDA TÜRKLERE YAPILANLAR, SOYKIRIM değil midir???

Soruyorum;

·         Mora isyanında Müslüman veya Türklerin tamamının (30.000 kişi) yok edilmesine ne olarak tanımlıyorsunuz?

·         1877-78 Osmanlı-Rus savaşında “Etnik arındırma sonucu; 1 milyon 250 bin kadar Müslüman yani Türk’ün doğduğu topraklardan sökülüp atıldığı, yaklaşık 600 bin kadarının da  katliam, soğuk, açlık ve hastalıktan dolayı yaşamını yitirdiğini,

·         1912-13 Balkan savaşında katledilen milyonlarca insanımızı görmemezliğe devam edeceksiniz?

·         20.nci Yüzyıl sonunda Bulgaristan'da zorla isim değiştirme kampanyalarıyla zorunlu göçü (sürgün) unutacak mıyız?

·         Bosna'da, Kosova'da yaşanan katliamların literatürdeki tanımı ne olacak???