ABD’Yİ NEDEN SUSTURMUYORUZ?

YETKİLİ DEĞİLSİNİZ!

İŞTE SOYKIRIM GERÇEKLERİ

ABD Temsilciler Meclisi, kendi tarihlerindeki soykırımları ve Suriye’deki işgalci konumlarını kamufle edebilmek için, Türkiye’yi hem soykırımcı hem de işgalci ilan etmeye çalışıyor. 

ABD’yi ebediyen susturacak çok sağlam belgeler var elimizde; neden yararlanmıyoruz? 

 ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu, 1915’teki olayları “Ermeni Soykırımı” olarak tanımasını ve Trump’ın diplomatik nezaket şaheseri mektubuna rağmen Barış Pınarı Harekatı’nı başlatması dolaysıyla, Türkiye’ye yaptırımlar uygulamasına ilişkin iki karar tasarısı kabul etti. 

İki karar tasarısını da “İntikam girişimi” olarak değerlendiren Dışişleri Bakanı Mevlüt Bakan Çavuşoğlu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Barış Pınarı Harekatı’yla büyük oyunu bozduk. Projeleri hüsrana uğrayanlar raflardaki köhne tasarılara sarıldılar. Bizden bu yolla intikam alacaklarını sananlar yanılıyorlar. Tarihi siyasete alet edenlerin bu utanç verici kararı; hükümetimizin ve halkımızın gözünde yok hükmündedir!" diyordu. 

ABD, Yaşanmamış bir soykırımın gölgesine sığınarak, kendi soykırımlarını gizleme çabası içinde. 

Türkiye’yi yaralamayı, uluslararası arenada zor durumda bırakmayı hedefleyen bu kararların oylanması aşamasında Türk Dostu olarak anılan 106 üyeden 104’ünün “evet” oyu kullanması çok anlamlıdır. Bu güne kadar yaşanan her gelişmede Türkiye’nin yanında bir duruş sergileyen bu üyeler neden karşımıza geçmişlerdir? 

Bu sorunun yanıtı, yalnızca Türkiye-ABD ilişkileri açısından değil, Türkiye’nin kendini dünya kamuoyuna doğru olarak anlatabilme açısından da son derece önemlidir. Dünya kamuoyu, neden ABD’nin söylediklerinin doğru olduğuna inanıyor da, Türkiye’nin kendisini savunmasına şans tanımıyor. 

ABD BAŞKANI “SOYKIRIM” DİYECEK Mİ?  

Her yıl 24 Nisan yaklaştığında, Türkiye’de bir, “ABD Başkanı bu yıl, 1915 olayları için ‘soykırım’ diyecek mi, demeyecek mi?” kaygısı yaşanır. 

ABD’li ünlü tarihçi Justin McCharty’nin, “Balkanlarda 5 milyon Müslüman katledilmiştir” saptaması, dün kadar yakın bir geçmişte, Avrupa’nın orta yerinde Boşnakların, Karabağ’da Azerbaycan Türkleri’nin katledilmesi, Batılı insan hakları savunucularının dikkatini çekmiyor, ama 1915 olayları, hiçbir sorgulamaya gerek duyulmadan “Ermeni Soykırımı” olarak ilan edilebiliyor. 

11 Eylül 2001 İkiz Kuleler şoku sonrasında, İslam Alemi’ni potansiyel terör bataklığı ilan edenler, “Demokrasi götürüyoruz” aldatmacasıyla çöktükleri Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’da oluşturdukları terör örgütleri eliyle milyonlarca masum insanı katleden, göç etmek zorunda bırakan Batılı emperyalistler, Türkiye Cumhuriyeti’ni 1915 olayları nedeniyle “soykırımcı” ilan ediyorlarsa, bunun sorumlusu yalnızca Batılılar değildir. 

Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni’nin “Bizde vurduk, onlar da” itirafına rağmen, Türkiye Cumhuriyeti tek taraflı olarak “soykırımcı” edebiliyorlarsa, bunun, nedenlerini araştırmak bize düşer. Çünkü, ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun, Türkiye’yi  “Ermeni Soykırımı” yapmakla suçlayan karar tasarısı gerçekten yok hükmündedir. 

26. Genelkurmay Başkanı E. Korg. İlker Başbuğ, “Kurtuluş Mücadelemiz ve Cumhuriyet” konulu konferansında, konuya şu sözlerle nokta koyuyordu: Soykırım deme konusunda tek yetkili mahkemelerdir. Bu konuda ‘Siz yetkili değilsiniz!’ diye haykırmalıyız. (…) Bu olayın soykırım olduğunu iddia eden devletin ortaya belge koyması gerekir.”

 Var mı bu konuda herhangi bir mahkeme kararı? 

Var; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Doğu Perincek’in açtığı dava sonucunda verdiği kararda 1915 olayları için soykırım diyememişti. 

ABD Temsilciler Meclisi, kendi tarihlerindeki soykırımları ve Suriye’deki işgalci konumlarını kamufle edebilmek için, Türkiye’yi hem soykırımcı hem de işgalci ilan etmeye çalışıyor. 

ABD’yi ebediyen susturacak çok sağlam belgeler var elimizde; neden yararlanmıyoruz?

ŞÜKRÜ SERVER AYA, Prof. Dr. KEMAL KARPAT VE 

Prof. Dr. YUSUF HALACOĞLU’NUN ORTAYA KOYDUĞU GERÇEKLER

Türkiye’nin soykırım iddialarının temelsiz, tutarsız olduğunu ispatlaması için çok fazla çaba harcamasına da gerek yoktur. Öncelikle 1915 olaylarının bir soykırım değil, bir çatışma olduğunu bizzat Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni itiraf etmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 1915 olaylarının bir soykırım olmadığına ilişkin kararı vardır. 

Bunlardan da önemlisi, 1915 olaylarının soykırım olmadığını Batılı kaynaklardan derlediği belgelerle kanıtlayan rahmetli Şükrü Server Aya’nın kitapları vardır. Prof. Kemal Karpat’ın ve Prof. Yusuf Halacoğlu’nun çok değerli çalışmaları vardır. 

Büyük bir özveri ile hazırlanmış bu eserleri bizi soykırım yapmakla suçlayanların önüne koyduğumuzda sonsuza kadar susacaklardır. Bu çalışmalardan sonraki yazılarımızda söz edeceğiz. 

SOYKIRIM YALANLARI ve ŞÜKRÜ SERVER AYA 

Tarihte ençok soykırıma uğramış olmakla birlikte soykırım yapmakla suçlanmak, akıl almaz bir garabet olduğu kadar, uluslararası hukuk arenasındaki dövüş tekniklerini bilememek gibi bir eksiklikten kaynaklanıyor olmalı. Bir milletin çok haklı olduğu bir konuda, her yılın 24 Nisan'ında, "Acaba ABD Başkanı 'soykırım' diyecek mi?" krizine girmesi anlaşılır bir durum değildir. 

Tarihimizi, arşiv zenginliğimizi bilmememiz, bu konuda yabancı arşivlerde yapılan çalışmalara gereken önemi vermememiz de, en haklı olduğumuz bir konuda suçlu gibi gösterilmemize neden olmaktadır.  

Asılsız Ermeni soykırım iddiaları konusuna ömrünün büyük bir bölümünü vakfetmiş iş adamlarımızdan Şükrü Server Aya, Osmanlı arşivlerinde değil, yabancı kaynaklarda, özellikle de Ermeni diyasporasının etkili olduğu ABD kaynaklarında yıllar süren araştırmalar sonunda yaptığı araştırmalar sonunda yazdığı kitaplarıyla 1915 olaylarının bir soykırım olmadığını, olamayacağını ortaya koymuştu. 

Ermeni soykırımının bir kurgu olduğunu kanıtlayan çalışmalarıyla tanıdığımız rahmetli işadamımız Şükrü Server Aya, ilerlemiş yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen verdiği konferanslarda, bu kitaplarında hangi gerçekleri ortaya koyduğunu, “Ermeni soykırımı” masalının kimler tarafından hangi amaçla, nasıl kurgulandığını bıkmadan, yorulmadan anlattı durdu. Cennetmekan Şükrü Server Aya’nın kitapları 1915 olaylarının asla bir soykırım olmadığını, belli amaca yönelik bir kurgu olduğunu, Batılı kaynaklardan derlenen belgelerle ortaya koyan en tutarlı, en güçlü savunmalarımızdır.  

SOYKIRIM NEDİR?

Soykırımın (genocide) tanımı belli değil mi; soykırımda, "bir etnik grubu, yalnızca bu etnik grup oldukları için yok etme" kastı aranmaz mı? 1949 Cenevre Sözleşmesi ve 1948 Soykırım Sözleşmesi'ndeki "ağır suçlar" ile "soykırım suçu", 8 Ağustos 1945 Nurnberg Askeri Mahkemesi tarafından tanımlanan ve BM Güvenlik Kurulu'nun 13 Şubat ve 11 Aralık 1946 kararlarıyla onaylanmış insanlık suçlarıdır.  

Peki, 1915'de Ermenilerin yaşadıkları, kökü uzun yıllar öncesine uzanan bir kin, nefret ya da intikam duygusundan değil, yalnızca o günün savaş koşullarından kaynaklanan bir durum olduğu tarihi bir gerçek değil midir? Bu gerçek, yani Ermenilerin yüzyıllar boyu kanatları altında yaşadıkları Osmanlı'yı tahrik ettikleri, hatta ihanete varan uygulamalarla tehcire ortam hazırladıkları gerçeği, bizzat Ermenistan'ın ilk Başbakanı Kaçaznuni tarafından dile getirilmemiş midir? 

Dünyanın neresinde olursa olsun, "Ermeni soykırımı" dendiğinde, önce Kaçaznuni'nin itiraflarını sonra da Şükrü Server Aya’nın yabancı kaynaklardan yararlanarak yazdığı “The Genocide of Truht” (Gerçeklerin Soykırımı), “Soykırım Tacirleri ve Gerçekler”, “Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau” gibi kitaplarını suratlarına çarpmamız gerekmez mi?  

Ermenistan'ın ilk Başbakanı Kaçaznuni'nin 1923'te Taşnaksutyun Partisi Kongresi'nde sunduğu rapordaki itirafları, 1915 olaylarının bir soykırım olmadığı konusunda başkaca bir delile gerek bırakmıyor: "Önce biz silahlandık, Ruslarla birleşerek Türkleri arkadan vurduk. Öldük. Öldürdük. Türkiye'nin tehcir kararı doğruydu."  

Kitabı yayınlandığı günlerde, Milliyet’te yazdığı tanıtım yazısında Güneri Civaoğlu önemli çağrıda bulundu, "Bu raporu yansıtan kitabın İngilizce baskısını ABD Temsilciler Meclisi üyelerine ve senatörlere dağıtılmasını” önerdi. Milliyet'le Civaoğlu'nun saygınlığı birleşince, öneriye toplumun her kesiminden, özellikle de işadamlarından çığ gibi büyüyen yanıtlarlar geldi; hepsi ‘Biz hazırız’, diyorlardı, ‘Kitabın çoğaltılıp dağıtılmasında her türlü desteği vermeye hazırız’". 

Bu girişim, Ermeni soykırım tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi'nde oylanmasından önce yapılsaydı, Amerikan gazetelerine verilen çarşaf çarşaf ilanlardan ve 'dost' yazarlara yazdırılan makalelerden daha etkili olabilirdi. 

Aynı şekilde, Şükrü Server Aya’nın 30 binden fazla yabancı belgeyi tarayarak yazdığı kitaplarını konuyla ilgili yabancı ülkelerin diplomatlarının önüne koyabilseydik, o ülkelerin parlamentolarından sözde Ermeni soykırımını tanıyan yasalar çıkabilir miydi? 

Rahmetli Şükrü Server Aya’nın bu çalışmalarından ayrıca söz edeceğiz.