Geçmişteki örneklerden yola çıkarak ve olası sonuçları da dikkate alındığında, toplumun gerilmesi, istenen, arzulanan bir sonuç değildir. Toplumun gerilmesi, emperyalist devletlerin hedeflerine ulaşmak amacıyla kullandıkları sonuç alıcı bir argümandır. Devlet Bahçeli’nin, “Hiç kimse sokaklardan medet ummasın” uyarısı, bu yönde bir değerlendirmenin sonucudur. 

Yakın bir geçmişte Libya, Mısır, Suriye ve  günümüzde de Venezüela örnekleri dikkate alındığında, “Hiç kimse sokaklardan medet ummasın” uyarısı, ciddiye alınması gereken bir uyarıdır. 

Daha önce seçim sonuçlarına bu ölçekte itiraz yaşanmadığından, birkaç Avrupa devleti demek olan İstanbul gibi bir metropolde oyların günlerdir defalarca sayılması ve iki partinin de bu süreci olması gerektiği çerçevede yönetememesi, toplumun gerilmesine neden olmuştur.

Antalya, Ankara e özellikle İstanbul’un kaybedilmesinin Ak Parti’de tabandan tavana sarsıntı oluşturması beklenen bir sonuçtur. “Biz nerede hata yaptık?” sorgulamasının  yapılmasına neden olmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul’a olan özel ilgisi gözönüne alındığında, Ak Parti kulislerinde yaşanan tabloları tahmin etmek o kadar güç değildir. 

Söz konusu, İstanbul gibi sembolik anlamlar yüklü bir metropol olunca, seçim sonuçlarına yapılan itirazların yankıları da büyük oluyor. İstanbul’da geçersiz oyların günlerdir yeniden sayılmasını, yalnız bizler değil, bütün dünya medyası yakından izliyor. “Buna benzer durumlar daha önce Avrupa ve Amerika’da da yaşanmıştı” ya da “Erdoğan da, Kadir Topbaş da mazbatalarını bir hafta on gün sonra almışlardı” hatırlatmaları, sinirleri gerilen seçmenleri yatıştırmaya yeterli olmuyor.  

HERKES AKLINI BAŞINA ALSIN

Daha önce seçim sonuçlarına itiraz nedeniyle bu derece bir gerilim yaşamamıştık. “Birkaç gün içinde ak-kara belli olur, ortalık yatışır” derken, seçimden sonra bazı kesimlerin kaos peşinde olduklarını öne süren Devlet Bahçeli’nin uyarısını not düşmek istiyoruz: “Türkiye’den bir Venezuela çıkarma arayışına hiç kimse heves etmesin. Hiç kimse sokaklardan medet ummasın. Herkes aklını başına alsın.”

Geçmişteki örneklerden yola çıkarak ve olası sonuçları da dikkate alındığında, toplumun gerilmesi, istenen, arzulanan bir sonuç değildir. Toplumun gerilmesi, emperyalist devletlerin hedeflerine ulaşmak amacıyla kullandıkları sonuç alıcı bir argümandır. Devlet Bahçeli’nin, “Hiç kimse sokaklardan medet ummasın” uyarısı, bu yönde bir değerlendirmenin sonucudur. Yakın bir geçmişte Libya, Mısır, Suriye ve  günümüzde de Venezüela örnekleri dikkate alındığında, “Hiç kimse sokaklardan medet ummasın” uyarısı, ciddiye alınması gereken bir uyarıdır. 

Bahçeli’nin uyarısının devamında, Ağustos ayında dolar operasyonuyla üzerimize gelenlerin yeni bir finansal operasyon hazırlığında oldukları mesajını okumak mümkün. Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz’de “Ben de varım” diyen Türkiye’nin, Afrika’da bayrak göstermesinden hoşlanmayan küresel güçlerin Türkiye’nin etkinliğini budama ya da kontrol altına alma girişimleri beklenen bir sonuçtur. 

Türkiye’yi kontrol altına almak isteyenlerin ilk kullanacakları silah ekonomidir. Ne demişti Trump, hatırlayınız: “Suriye’nin kuzeyine girerseniz, ekonominizi mahvederiz.” Ağustos ayındaki operasyon Merkez Bankası’nın dolar rezervlerini hedef almıştı. Türkiye’nin yumuşak karnı, büyük oranda ithalata bağımlı üretim ve ihracat yapan ekonomisiydi. 

EKONOMİ VE BAKA SORUNU

Son seçimde sandıktan çıkan sonuçlarda ekonomik koşulları ve beka sorununun etili olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Ak Parti’nin kalesi ve ihracatımızın üçüncü büyük merkezi olan Bursa’da CHP’nin oylarını yüzde 96.62 oranında artırmış olmasının bir başka inandırıcı açıklaması olamaz. 

Seçim sonuçlarına itirazlarla kaybedilecek zamanımız yok. Seçim konuşmalarının ortak paydası ekonomiydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak kadar, muhalefet sözcüleri de, yaptıkları konuşmalarda, içinde bulunduğumuz ekonomik sorunların aşılabilmesi için, seçimlerin hemen sonrasında,  zaman kaybetmeden yapısal reformların uygulamaya konulması gerektiğini belirtiyorlardı. 

Seçimleri bir şekilde noktaladık. Şimdi iş adamları ve piyasalar, yapılacak yapısal reformların uygulanmaya konmasını bekliyorlar. “Önümüzdeki 4.5 yıllık seçim hayecanı yaşamayacağımız dönemi, çok akıllıca değerlendirmek durumundayız” deniliyor. 

Hükümetin, ekonomiyi canlandırmak adına izleyeceği yol haritası, uygulayacağı yapısal reformlar bir iki haftaya kadar netleşir, duyurulur. Ekonomiye ilişkin yapısal reformlar ancak demokrasi ve hukuk devleti konularında yapılacak siyasi reformlarla desteklendiğinde başarılı sonuçlar alınabilir. Yabancı sermayenin hukuksal garantilerin inandırıcılığı güçlü ülkelere aktığı bir gerçektir. 

Reel sektörün temsilcileri olan iş adamları ve piyasalar içinde bulunduğumuz ekonomik darboğazı mümkün olan en kısa sürede aşabilmemize yardımcı olacak yapısal reformların hayata geçirilmesini bekliyorlar. Türkiye, bu süreçte, IMF baskısı olmadan da, sıkı ve sağlam reformlar uygulayabileceğini göstermek durumundadır.

BERAT ALBAYRAK NELER KONUŞACAK?

Yapıları gereği, daha kısa bir zaman diliminde sonuç almayı hedefleyen piyasa oyuncuları da, finans piyasalarındaki gelişmelerin küresel konjonktürden ne yönde etkilenebileceğini kestirmeye çalışıyorlar. Bu nedenle de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın 14-16 Nisan tarihlerinde Washington’da yapılacak Türk-Amerikan İş Konseyi’nde yabancı sermaye temsilcilerine söyleyecekleri çok önemlidir. 

Berat Albayrak’ın inandırıcı olduğu oranda yabancı sermaye akışı hızlanacaktır. Çünkü FED Başkanı Powell önümüzdeki yıl boyunca faiz artırımı düşünmediğini söylemesi, yabancı sermayenin yeniden yükselen piyasalara yönelmesine neden olacaktır ki, bu Türkiye açısından değerlendirilmesi gereken bir şanstır

Hem iktidar hem de muhalefet temsilcileri, içinde bulunduğumuz küresel konjonktürden kaynaklanan ekonomik ve siyasi sorunları aşabilmek için, “Önce Türkiye” demeleri gerektiğini unutmamalıdırlar.