Doğu Türkistan Milli Merkezi Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu İSMAİL CENGİZ, “Türkiye ile Çin Cumhuriyetleri Arasında Suçluların İadesi Andlaşması” ile ilgili açıklamalarda bulundu. Açıklamada şöyle denildi:

“Türkiye ile Çin Cumhuriyetleri Arasında Suçluların İadesi Andlaşması”; iki ülke arasında egemenlik ve eşitlik ilkeleri ile karşılıklı çıkarlara saygı temelinde suçluların iadesi kapsamındaki mevcut işbirliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla 13 Mayıs 2017 tarihinde onaylanması uygun bulunarak karşılıklı imzalanmıştır.

İmzalanan işbu andlaşma; Çin Halk Cumhuriyeti ile Türkiye arasında 28 Eylül 1992 tarihinde imzalanmış olan 42 maddeden oluşan “Türkiye ve Çin Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması” esas alınarak ve 2000 yılında T.C. İçişleri Bakanlığı (Sadettin Tantan dönemi) ile ÇHC Kamu Güvenliği Bakanlığı arasında imzalanan “Suçluların İadesi ve Güvenlik İşbirliği Andlaşması” revize edilerek hazırlanmıştır. 

T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 12 Nisan 2019 tarihinde, “onaylanması uygun bulunmak üzere” imzalanarak, 456088 numaralı evrak olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderilmiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uygun gördüğü anlaşma metni, “onaylanmasının uygun bulunduğuna dair” kanun teklifi ve gerekçesi ile 26.04.2019 tarihinde Türkiye Meclisi Başkanı tarafından imzalanmış ve 8 Mayıs 2019 tarihinde de 2/1798 esas no.lu evrak ile Dışişleri ve Adalet Komisyonlarına sevk edilmiştir. Çin Parlamentosu’nun onaylamasını müteakip bu anlaşmanın 2021 yılı Şubat ayı içinde TBMM’nde imzalanması tahmin edilmektedir.

Tüm bu süreçlerin tamamlanmasının ardından Türkiye’nin imzaladığı “suçluları iade andlaşması”, 22 Aralık günü toplanan Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi’nin 24. Oturumu’nda oylanarak kabul edilmiş ve Çin Parlamentosu tarafından andlaşmanın onaylandığı 26 Aralık 2020 tarihinde duyurulmuştur. 

Türkiye ile Çin arasında 13 Mayıs 2017’de imzalanan ve 12 Nisan 2019’da da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 25 Aralık 2020’de de Çin Halk Kurultayı tarafından onaylanarak yürürlüğe giren “Suçluları İade Andlaşması”; 

iadesi mümkün olan suçlar, 

zorunlu ve takdiri ret, 

geçici tutuklama, 

hızlandırılmış iade, 

kişinin ve eşyanın teslimi ile 

transit geçiş konularında hükümleri ihtiva etmektedir. 

Toplam 22 maddeden oluşan anlaşmaya göre;

Çin’e karşı söylemleri ve yazılarıyla demokratik çerçevede bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi veren kişilerin bu eylemlerinden dolayı Çin’e veya Çin’e verilme ihtimali bulunan ülkelere gönderilmeleri yasaktır.

Çin’den zulüm görerek veya siyasi görüşleri sebebiyle uzun süreli tutuklanma veya idam edilme ihtimali olan kişilerin her ne sebeple olursa olsun iade edilmesi yasaktır.

Zorunlu Ret Nedenleri” başlıklı 3ncü maddede; “Talep edilen tarafın, iade talebine konu suçun siyasi bir suç olduğunu değerlendirmesi ve talep edilen tarafın, istenilen kişiye sığınma hakkı tanımış olması durumunda kişinin ilgili iade talebinin reddedileceği” açıkça belirtilmiştir.

Aynı maddenin “b” fıkrasında da; “İadesi talep edilen kişinin ırkı, cinsiyeti, dini, uyruğu veya siyasi görüşü nedeniyle yargılanması veya cezalandırılması amacıyla iadesinin istendiğine ya da mahkemede veya soruşturma esnasında bu kişiye yönelik önyargılı yaklaşılacağına dair kuvvetli deliller varsa, bu kişinin iade talebinin reddedileceği” açıkça belirtilmiştir.

İadesi istenen kişinin askeri bir suç işlemesi (c fıkrası), 

iadesi istenilen kişinin talep edilen ülkenin vatandaşı olması (d fıkrası) yani iadesi talep edilen kişinin örneğin Türk vatandaşı olması durumunda iade edilmeyeceği,

hastalığı ve yaşlılığı sebepleriyle suçtan yargılanma ve cezadan bağışık olması (e fıkrası), 

iade edilen kişinin yeniden yargılanacağı konusunda garanti verilmemesi (g fıkrası) ve 

iadesi talep edilen kişiye verilecek cezanın temel hukuk ilkeleriyle bağdaşmaması ve bu ilkelerin ihlal edilmeyeceğine dair yeterli garantilerin verilmemesi (h fıkrası) yani kurşuna dizerek veya idam ederek ya da elektro şok ile öldürülme ihtimalinin bulunması durumunda iadesi talep edilen kişinin iade edilmeyeceği…, andlaşmanın 3ncü maddesinde açıkça belirtilmiştir.

Aynı şekilde andlaşmanın “Takdiri Ret Nedenleri” başlıklı 4ncü maddesinin;

“a” fıkrasında; Talep edilen Tarafın iade talebine konu suç hakkında yargı yetkisine sahip olması ve iadesi istenen kişi hakkında bu suçtan bir ceza soruşturması veya kovuşturması başlatma niyetinde olması, yani örneğin gasp sebebiyle iadesi istenen kişinin terör suçuyla yargılanma ihtimalinin olması,

“b” fıkrasında; Talep edilen Tarafın aynı suç hakkında kovuşturma başlatmama veya yargılamayı sonlandırma kararı alması ve

“c” fıkrasında; Talep edilen Tarafın, suçun ağırlığını ve talep eden tarafın çıkarlarını gözetmekle birlikte, kişinin yaşı, sağlığı ve diğer kişisel şartları göz önüne alındığında, iadenin insani sebeplerle bağdaşmayacağını değerlendirmesi durumlarında iade talebinin reddedilebileceği belirtilmiştir

Anlaşmanın bütün maddelerini analiz ettiğimizde ortaya çıkan hakikat şudur: 

Pekin yönetimi bu anlaşma çerçevesinde özellikle Türkiye'ye sığınmış ve sözde "terör suçu" işlediğini ileri sürdüğü Müslüman Uygurların sınır dışı edilmesi sürecini hızlandırmayı hedefledikleri anlaşılmıştır.

Ancak henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) onaylanmayan bu anlaşmaya göre Çin’in Türkiye’de yaşayan Uygurlar’ın iadesini talep etmesi durumunda çeşitli koşullarda Türkiye’nin Çin’in iade talebini reddetme hakkının mevcut olduğu anlaşmada açıkça ifade edilmiştir. 

Anlaşmaya göre; iade talebinin siyasi bir suçla bağlantısı kuruluyorsa, iadesi istenen kişi halihazırda yaşadığı ülkenin vatandaşıysa ya da iltica haklarından faydalanıyorsa iade talep edilen ülke bu talebi reddetme hakkına sahiptir. Bu ret etme hakkı, anlaşmanın en önemli içeriğidir. 

Buna göre, Çin Hükümeti tarafından “karşı devrimci”, “bölücü” ve “bağımsızlık yanlısı” olarak siyasi açıdan suçlanan diasporadaki Uygurların hukuken Çin’e iade edilmeleri ihtimali söz konusu değildir. Ne Türk halkı, ne de Türk Devleti ikinci bir “Boraltan” benzeri bir acı yaşamayacak ve yaşatmayacaktır. 

Bunun dışında; İki devlet arasında “suçluların iadesi” anlaşmasının sağlıklı sürdürülebilmesi için, tarafların âdi suçlar dışındaki “suç” ve “suçlu” tanımlarında mutabıklık sağlayacak müşterek siyasi ve hukuki anlayışa sahip olması esastır. Bir dostumuzun ifadesiyle Türkiye-Çin arasında bu konuda, telifi gayrıkabil ayrılık vardır

Ayrıca Türkiye’nin taraf olduğu BM İnsan Hakları Beyannamesi, Avrupa Birliği ile imzalanan “insani temel haklar”la ilgili sözleşmeler de bu suçluları iade sürecinde Türkiye’yi vicdanen, insanen “seçici” olmaya itecektir. Bu bakımdan Türkiye’deki Çin uyruklu Uygurların (Çin’de adi, adli bir suça iştirak etmediği sürece) Çin’e iade konusunda endişe etmesini gerektirecek bir durum da söz konusu değildir.

Aslında 12 Mart 2000 yılında T.C. İçişleri Bakanlığı (Sadettin Tantan dönemi) ile ÇHC Kamu Güvenliği Bakanlığı arasında imzalanan “Suçluların İadesi Andlaşması”nın sadece adi suçları içerecek şekilde yeniden düzenlenmesi konusunda anlaşmaya varılmıştı. Bu sebepledir ki, Bekir Bozdağ döneminde revize edilerek yeniden imzalanan ve yürürlüğe giren “Türkiye-Çin Arasında Suçluları İade Anlaşması” gereği; Mehmet Emin Hazret ile Abdulkadir Yapçan’ın ısrarlara rağmen Çin’e iadeleri de gerçekleşmemiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90ncı maddesi gereğince onaylanan “Suçluları İade Andlaşması”nı bahane ederek “Türkiye’nin Uygurlara karşı Çin ile iş birliği yaptığı” şeklinde ucuz iftira ile mahkum ederek suçlamak ve Uygurları tahrik etmek gerçekten de büyük haksızlık, edepsizlik olur. Türkiye’yi karalayıcı suçlama içine girerek ucuz kahramanlık peşinde koşan bazı Uygurlara, bulundukları ülkelerin de Çin Halk Cumhuriyeti ile benzer şekilde “suçluları iade anlaşması” yaptıklarını görmelerini tavsiye ediyorum.

Çünkü gerçekten de yalnız Türkiye’nin değil hemen hemen bütün ülkelerin kendi aralarında suçluları iade anlaşması vardır. Amerika’nın da, başka onlarca ülkenin de Çin Halk Cumhuriyeti ile suçluları iade anlaşması vardır. 

Ancak hiçbir ülkede ve hiçbir benzeri anlaşmanın içeriğinde Türkiye’nin vicdanını, insani ve milli yaklaşımını görmeniz mümkün değildir. 

Hiçbir ülkenin ferdi, Türkler gibi Doğu Türkistan’ın bağımsızlık ve hürriyet mücadelesi uğruna şehit olmayı göze almaz. Sadece bu hakikat dahi, endişelenmenin yersiz olduğunu ortaya koymaktadır.

Nitekim; Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç; ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Jim Rich ve Massachusetts Senatörü Edward Markey'e, Axios isimli internet sitesinin "Türkiye'nin bu ülkeye sığınan Uygur Türklerinin iadesi için Çin ile iş birliği yaptığına" dair iddialarına ilişkin gönderdiği mektupta; "Türkiye’deki Uygur Türklerinin üçüncü ülkelere sınır dışı edildiğine dair suçlamalar, tamamen uydurma olduğu kadar, gerçeği yansıtmaktan da uzaktır." diyerek Türkiye’nin duruşunu resmi ağızla ortaya koymuştur.

Milletvekillerine ve STK Yöneticilerine Çağrımız

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti, gerekirse Cumhurbaşkanlığı forsunda temsil ettiği Uygur muhacirlerini ay yıldızlı kimlikle koruma altına alarak bütün endişeleri bertaraf edebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin; Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye’nin kuruluş temellerinde rol oynayan Türkistanlıların evlatlarına sahip çıkarak, Cumhurbaşkanlığı Forsu’nun gereğini yerine getirmesini bekliyoruz. Türkiye’ye yakışmayan bu anlaşmanın TBMM Genel Kurul gündemine getirildiğinde milletvekillerimizin red oyu vereceklerine inanıyoruz. 

Konuyla ilgili Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu’nun öncülük edeceği imza kampanyasına bütün STK’ların, milletvekillerimizin, siyasilerimizin, akademisyenlerimizin destek vermesini bekliyoruz. Kampanyada yazılması gereken isminizi, kurum adını  HYPERLINK "mailto:[email protected]" [email protected] adresine iletebilirsiniz. Saygılarımızla

KAMUOYUNA AÇIKLAMA

Bu arada konuyla ilgili yanlış bilgilerle kamuoyunda Türkiye aleyhine algı operasyonu başlatıldığı görülmektedir.  Kamuoyu tarafından sanki yeni bir olaymış gibi gündeme taşınan Suçluların İadesi Andlaşması, aslında 3 yıl öncesine dayanan ve demokratik ülkeler arasında olan ve olması gereken normal hukuki bir anlaşmadan ibarettir. 

Ancak Türkiye’yi Çin karşıtı planlanacak her türlü illegal eylemlerin merkezine dönüştürmek isteyen küresel güçlerden beslenen provakatörler, mandacılar, soroscular bir merkezden aldıkları talimatla, sanki ikinci bir “Boraltan Faciası” yaşama ihtimali varmış gibi Türkiye’yi köşeye sıkıştırma girişimlerinde bulundukları görülmektedir. 

Türkiye’nin ekmeğini yiyenler, Türkiye’nin suyunu içenler, canlarını kurtarmak için Türkiye’nin şefkatli kollarına sığınanlar, daha sonraları Türkiye’yi basamak olarak kullanıp kaçtıkları Amerika, Kanada, Avrupa ülkelerinde maalesef Türk-İslam ve Türkiye düşmanı kesilmişlerdir. 

Üç kuruş menfaat karşılığında yalan ve provakatif söylemlerle “suçluların iadesi andlaşması”nı bahane ederek algı operasyonu başlatan Soroscu şovmenler, utanmadan Uygur Türklerini Türkiye’ye karşı kışkırtma hatta tehdit etme cür’etinde bulunmuşlardır. Türklük ve Müslümanlık duygusundan uzaklaşan bu münafıklara, para ve reklam peşinde koşan şovmenler ve yediği kaba tükürenler de dahil olmuştur. 

Onlara tüm hissiyatımızla haykırmak istiyoruz ki; Cumhurbaşkanlığı forsunda Uygur Devleti’ni, Karahanlılar Devleti’ni temsil eden Türkiye Cumhuriyeti, ebediyete kadar yalnız Uygurların değil bütün mazlumların ve masumların, bütün Türklerin ev sahibi olacaktır, olmalıdır…

Türkiye’nin duruşuna, vizyonuna yakışmayan bu anlaşmaya milletvekillerimizin red oyu vermeleri için bütün aydınlarımızı göreve davet ediyoruz.