Haber ve Fotoğraflar  M. KEMAL SALLI

BULTÜRK Derneği’nin Bayrampaşa Belediyesi desteğiyle düzenlediği, "TÜRK DÜNYASI’NDA KADIN" başlıklı uluslararası konferans, Bayrampaşa Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.

Konferansa Milletvekili Ganire Paşayeva (Azerbaycan), Işık Ahmet (Yunanistan), Asst. Prof. Dr. Emete Gözügüzelli (KKTC), Prof. Dr. Ali Fuat Özenç, Prof. Dr. Hasine Şen, Dr. Fatma Sönmez (Kazakistan), Nadina Cavadova (Çuvaşisan), Fatma Aktaş (Hollanda), Seniha Rasim (Almanya), Vera Ertuğrul (Gagavuz Dostluk Derneği), Sema Uygur Bıdak, Havva Pehlivan Özgür (Bulgaristan), Doç. Dr. Cemile Kınacı ve Bultürk Derneği Genel Başkanı Rafet Ulutürk ile Genel Sekreter Oya Canbazoğlu katıldı. 

BULTÜRK Genel Başkanı Rafet Ulutürk, yaptığı açılış konuşmasında, kadının yer almadığı ve katkı yapmadığı hiçbir davanın başarıya ulaşamayacağını söyledi.

1989’da, Bulgaristan Türklerini hedef alan asimilasyon zorbalığına karşı direnişte de kadınların başı çektiğini anlatan Ulutürk, "Türk kimliği ve ruhundan koparılmak istendik. Fakat başta kadınlar olmak üzere direndik, canımız tenden ayrılıncaya kadar da direnmeye devam edeceğiz." 

" …Derneğimizin buradaki hedefi, bu etkinlikle uluslararası bir platform oluşturmak, bu konunun sadece bizim toplumumuzun ilgi alanında kalması yerine uluslararası ortamlara da iletilmesini sağlamaktır. Bunun gayreti içindeyiz. Bu nedenle Türkiye'de akredite olmuş basın-yayın kuruluşları aracılığı ile evrensel mesajların ve bildirilerin dünya medyasına aktarılmasını arzu etmekteyiz. Bu niyetimizi ve amacımızı gerçekleştirebilmek için yerli ve yabancı kuruluşlara davetiye gönderdik. Konferans sonunda ayrıca bir sonuç bildirgesi yayınlayarak tespitlerimizi ve önerilerimizi kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.

Konferansta, çeşitli üniversitelerden akademisyenler, Kafkasya, Yunanistan, Çuvaşistan, Kazakistan, Türkmenistan, Bulgaristan, Doğu Türkistan, Moldova, Kırım ve Azerbaycan'dan kadınlar Türk Dünyası’nın sorunlarını anlattılar.

BUGÜN DÜNYADA GEÇERLİ OLAN TEK KURAL “GÜÇ”TÜR

Konferansa katılan Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Türk Dünyası’nın içinde bulunduğu sorunları, nedenlerini ve çözüm yollarını konu alan kapsamlı bir konuşma yaptı. Konferansta, Türk Dünyası’na ilişkin dile getirilen sorunları özünü, özetini Paşayeva’nın konuşmasının özeti üzerinden yansıtıyoruz..

Türk Dünyası’na ilişkin sorunların çözümünde Türk kadınına önemli görevler düştüğünü ve Türk kadının güçlü olması gerektiğini, toplumun her kesiminde görev alarak çocukları, gençleri bilinçlendirmek için mücadele etmekten asla vazgeçmemesi gerektiğini vurgulayarak özetle şöyle konuştu: 

 “…Ahıska Türkleri konusunda da bir kitabım var, adı “VATAN KOKUSU”.. Bir aile dramı üzerinden Ahıska Türkleri’nin çilesini anlatır. Yalnızca Ahıska Türklerini de anlatmıyor. Bizim topraklarımız üzerinde kurulmuş Ermenistan’dan sürgün edilmiş Azerbaycan Türklerinin, Kırım Türklerinin, Kerkük’ün, Bayır-Bucak Türkmenlerinin, Bulgaristan’da, Yunanistan’da yaşayan kardeşlerimizin, Türkistan ve Balkan coğrafyasında yaşayan tüm Türklerin zaman zaman yaşadıkları acılar vardı o kitapta.. O kitabın önsözünde Posoflu Aşık Üzeyri’nin bir dörtlüğü vardı. Bu dörtlük kitabımın özü, özetiydi. O dörtlüğünde Posoflu Aşık şöyle diyordu:

‘Ahıska bir güldü, gitti,/Bir ehl-i dîl idi, gitti,/Söyleyin Sultan Mahmut’a,/ İstanbul’un kilidi gitti..’

Şiir, Ahıska’nın Ruslar tarafından işgali üzerine, Ahıskalı halk ozanı Aşık Üzeyri tarafından yazılmış. Ahıska Sultan Mahmud döneminde Osmanlı’nın elinden çıkınca önemli bir kalenin düşmüş olduğu veciz bir şekilde bu şiirle anlatmış. 

O kitabın tanıtımı Ankara’da, İLESAM tarafından, Türk Tarih Kurumu’nda yapılmıştı. Tanıtım sonrasında, aydın olması, tarihini bilmesi gereken bir gazetecinin bana ilk sorusu şuydu: ‘Sayın vekilim, ben sizin Ahıskalı olduğunuzu bilmiyordum’. 

Bu soruya verdiğim yanıt şuydu: ‘Bizim sıkıntımız sizin bu sorunuzdan başlıyor, değerli kardeşim. Bunu çözersek, herşeyi kolayca çözebiliriz’ dedim. 

Bu düşünceye göre, Ahıskalı Türklerin sorununu, sıkıntılarını Ahıskalılar yazacak, Karabağlı Türklerin sorununu Karabağlılar yazacak… Yunanistan’dakiler Yunanistan’ın, Bayır-Bucak’takiler Suriye Türkmenlerinin.. Bu düşünce ile biz bir yere varamayız. Bu sıkıntılar da bitmez, bu acılar da bitmez.. 

…Azerbaycanlı bir çocuk görse ki, onun aydınları Ahıska’dan, Kırım’dan, Balkanlar’dan, Bayır-Bucak’tan yazıyor.. O zaman, Türk Dünyası’nın çeşitli köşelerinde yaşanan sorunlar hepimizin sorunu olacak, ‘bizim sorunumuz’ olacak.” 

O nedenle, çocuklarımıza, evimizden başlayarak, tarihimizi ve kültürümüzü anlatacağız.. Okullarımıza, sivil toplum kuruluşlarına (STK) da bu konuda büyük bir görev düşüyor.  

…Türk Dünyası’nın hangi coğrafyasında olursa olsun, ortada bir sorun varsa, bu bizim de sorunumuzdur. İlgilenmemiz gerekir. Bu çok önemlidir. 

Bunu niçin söylüyorum, biliyor musunuz? Çünkü ben bu acıları yaşadım. Mesela ben Kerkük Türkleri’ni çokiyi anlıyorum. Bir Türkmen kardeşim, ‘Kavil kardeş nerde?’ dediğinde, benim bağrım yanıyor. Çünkü yirmibeş yıl önce, Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi işgal edildiğinde, aynı sözü demiş bir neslin evladıyım. Ben size açık söyliyeyim, o çaresiz günlerimizde, ben de, ‘Nerde bu Türk milleti?’ diye haykırdım.. 

Hani bu coğrafyanın en büyük milleti bizdik? 

Aliya İzzet Begoviç’in bir sözü var, şöyle der, ‘Savaştan önce dostlar ve düşmanlar vardı. Şimdi savaştayız. Düşmanlar burada, ama dostlar nerede?’

Herşey bittiğinde sizi en çok üzen, düşmanlarınız yaptıkları değil, kardeşlerinizin, dostlarınızın sessizliği, suskunluğudur. 

Bu işgalci Ermenistan, arkasına Rusya, Avrupa, Batı ülkeleri gibi onca büyük güçleri alıp topraklarımızı işgal ettiğinde, Hocalı kentinde binlerce insanımız yaşlısıyla, genciyle, kundaktaki bebeleriyle katledildiklerinde, mescidinden camisine yerle yeksan edildiğinde, biz o yalnızlığın acısını çok derinden yaşadık. Allah razı olsun bir tek Türkiye’miz, o günün şartlarının elverdiği ölçüde yanımızdaydı, ama koskocaman Türk Dünyası’nın gücünü biz hissedemedik. O nedenle, sıkıntıya düşen kardeşlerimiz, ‘Nerede Türk Dünyası?’ dediklerinde, içim yanarak, ‘Haklılar’ diyorum. 

…O nedenle, değerli kardeşlerimiz, özellikle değerli kadınlarımız, Türk kadını tarihte çok önemli misyon taşımıştır. Mesela Saka Kraliçesi Tomris’le öğünürüz. Yurduna, vatanına gözdiken Kral Kiros’un başını kesmiştir. Ünlü Fransız yazarı Aleksandre Dumas, Kafkasya Ziyareti kitabında, Karabağ’ın önde gelen bir kadını Hurşit Banu’yu yazmıştır. 

O yüzden, bilinçlenmede kadınlarımıza büyük bir görev düşüyor. Kadınlarımız evimizden başlayacak. Kitaplarımızı alacağız, tarihimizi, kültürümüzü çocuklarımızla birlikte okuyacağız, öğreneceğiz, öğreteceğiz. 

Ben uluslararası örgütlerde çalışıyorum, ülkemi temsilen.. Ondört yıl boyunca Strazburg’da, Brüksel’de, Avrupa Parlamentosu’nda çalıştım. Tecrübelerime dayanarak diyorum ki, gençlerimizin, hepimizin artık şunu bilmesi gerekir; bugün yaşadığımız dünyada uluslararası hukuk diye bir kavram yok; bitmiştir. 

Uluslararası örgütlerin, büyük güçlerin çıkarlarını savunan mekanizmalar dışında hiçbir fonksiyonu yok. Mesela, Birleşmiş Milletler’in Karabağ konusunda dört kararı var: ‘İşgalci Ermenistan Azerbaycan topraklarından çıksın, 1 milyon göçmen topraklarına dönsün’. Adalet bizim yanımızda, ama uygulama yok, çünkü biz Türk’üz, çünkü biz Müslüman’ız. Hiçkimse adaletsizliği yapana baskı yapmıyor, ama kendi işlerine gelseydi hiçbir engel tanımazlardı. 

…Türk Dünyası’nın en büyüğü Türkiye yıllardır terörle mücadele ediyor. Yanınızda kimseyi gördünüz mü? Görmediniz. O güçlerin hepsini terörün arkasında gördünüz. Türkiye bile bu haksızlıklar karşısında zorluklarla karşılaşıyor. Arkalarında o güçler olmasa, Türkiye onlarla beş-on günde başedebilir, ama yıllarca mücadele ediyor. Neden? Çünkü o güçler, yıllardır o terör örgütlerinin arkasında duruyorlar. 

Azerbaycan da, ordusu da kalkınıp güçleniyor. Ermenistan’la tek başımıza kalsak, biz topraklarımızı çoktan almıştık. Bugün Azerbaycan’ın askeri bütçesi, Ermenistan tüm bütçesinden fazladır. 

Niye zorluk çekiyoruz? 

Çünkü Ermenistan’ın arkasında Rusya var, Avrupa var, Amerika var. Onlar olmasa, biz topraklarımızı birkaç gün içinde geri alırız. Türk Dünyası’nın en büyük devleti Türkiye ile Güney Kafkasya’nın en güçlü devleti Azerbaycan bunları yaşıyorsa, devleti olmayan kardeşlerimizin ne sıkıntılar yaşadıklarını siz düşünün.. 

“TÜRKİYE’NİN GÜCÜ HEPİMİZİN GÜCÜDÜR”

…Benim Türk Dünyası’nda gitmediğim, görmediğim bir yeri yoktur. Avrupa’da, Balkanlar’da, Bulgaristan’da, Yunanistan’da Türklere yönelik haksızlık, adaletsizlik bitti mi? Bitmedi. Biz güçlü olmalıyız ki, onların arkalarında daha güçlü durabilelim. Güçlü bir Türkiye’nin oralardaki kardeşlerimiz için ne büyük bir moral kaynağı olduğunu bilmeliyiz. Türkiye’nin gücü, hepimizin gücüdür.

Azerbaycan’ın Güney Kafkasya’daki gücü kimin gücüdür? Elbette Türkiye’nin gücüdür. Türkiye’nin,  Türkistan’dan Anadolu’ya uzanan koridorda birleştiren koridorda,  Güney Kafkasya’da, Azerbaycan’dan başka kimi var? Azerbaycan’ın oradaki gücü, kimin gücüdür? 

 Türkiye bir zamanlar, doğalgaz konusunda, İran ve Rusya’ya bağımlıydı. Petrolde de aynı sıkıntı vardı. Ama son onbeş yılda, doğalgaz ithal eden Türkiye, bir enerji koridoruna dönüştü. Bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Bakü-Tiflis-Ceyhan hattını hayata geçirdi ve “Ben petrolümü Türkiye’den geçireceğim, hem Türkiye’ye vereceğim, hem dünyaya satacağım” dedi. Doğalgaz için Bakü-Tiflis-Erzurum hattını hayata geçirdi, “Ben doğalgazımı Türkiye’ye de, dünyaya da bu hattan satacağım” dedi. 

Dünyanın büyük güçleri karşımıza dikildi, ama birlikte TANAP projesini hayata geçirdik. Azerbaycan doğalgazını bu hattan Avrupa’ya ulaştıracağız. Türkiye ile Azerbaycan’ın elele vermelerini, güçlenmelerini istemeyenler sürekli engel çıkardılar, ama başaramadılar. Türkiye’nin bir enerji koridorunu olmasını istemiyorlardı. Çünkü bu güç, aynı zamanda politik bir güçtü. 

Biz burada, Türkiye ve Azerbaycan olarak ne kadar güçlüysek, Türkistan’daki kardeşlerimiz o kadar güçlüdürler. Türkistan’daki kardeşlerimiz ne kadar güçlüyse, o bizim gücümüzdür. 

Bugün Türkiye’nin de Azerbaycan’ın da kardeş cumhuriyetlerle çok güzel ilişkileri vardır. Biz Türkiye-Azerbaycan olarak, iki devlet bir milletiz. Türk Dünyası olarak pek çok devletimiz var. Aramızdaki ilişkileri daha da güçlendirmemiz gerekir. Türkiye için, Azerbaycan için, diğer kardeş devletler ve bizim desteğimizi bekleyen devleti olmayan kardeşlerimiz için. 

“GÜCÜN VARSA, HAKKINI SAVUNABİRSİN”

Bunun yolu bizden geçiyor. Kadınlar, aileler, okullar, STK’lar, medya kuruluşları ‘biz’ diyerek konunun üzerine gidersek, inanın ki, daha güçlü yarınlarımız olur. …Çocuklarımıza tarihimizi, kültürümüzü iyi okutacağız. Çanakkale’yi iyi okutacağız. Biz Çanakkale’yi böyle kazanmıştık. Çünkü Çanakkale’de yalnızca Anadolu Türkleri yoktu. Çanakkale’de biz vardık; Türk milleti vardı. Azerbaycan’dan Balkanlar’a, Balkanlar’dan Kerkük’e kadar çarpışanlar bizdik. 

…Bu dünyanın tek bir kuralı var, Eminim ki, 21. Yüzyıl’da da bu kural değişmeyecek; bu kuralın adı ‘güç’tür. Gücün varsa, hakkını savunabilirsin. Gücün yoksa, ne kadar ağlarsan ağla, ne kadar üzülürsen üzül, senin hakkını elinden alacakladır.”