ABD’nin, dünyayı ahtapotun kolları gibi sarmakta olan Yeni İpek Yolu üzerinden yükselmekte olan Çin’in enerji kaynaklarına ulaşımını engelleyemediği takdirde, çöküş sürecine gireceği biliniyor. ABD ile Çin ve destekçileri arasında yaşanmakta olan bu egemenlik mücadelesinin yansımalarını dünyanın çeşitli köşelerinde gösteriler, terör olayları vekalet savaşları şeklinde izlemekteyiz. 

Pentagon’un İran’ı vurma hazırlıkları öncesinde gündeme gelen “Barış Pınarları” operasyonu çerçevesinde yaşanan gelişmeler de, ABD- Çin dalaşmasından bağımsız değildir. Türkiye’nin bölgeyle olan tarihi ve kültürel bağlarının derinliği ve jeostratejik konumu dolayısıyla, “Barış Pınarları” operasyonu dünyanın ilgi odağı olmuştur.

Tarihin akışı, Türkiye’nin “Barış Pınarları” operasyonları kapsamında, Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturma konusunda gerçekleştireceği başarılar doğrultusunda yön bulacaktır. 

Türkiye kendisini güney sınırları boyunca kuşatacak bir terör kuşağına asla razı olmayacağını her fırsatta haykırmıştı. ABD’nin, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinden Akdeniz’e uzanacak bir kukla devlet oluşturmasını kabul etmeyeceğini kesin bir kararlılıkla belirtmişti. 

Türkiye’nin, Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyonun dört ana hedefi vardır: 

  • Sınır ötesindeki terör yuvalarını dağıtmak,
  • Giderek büyüyen bir sorun haline gelmekte olan sığınmacıları oluşturulacak güvenli bölgelere taşımak,
  • Ülkemizi güney sınırlarımız boyunca kuşatmayı hedefleyen terör kuşağını/ kukla devlet oluşumunu önlemek,
  • Bu aşamadan sonra çok zor olsa da, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmak..

Hedefler bunlar olunca, “Barış Pınarı” operasyonu kaçınılmaz oluyor. Fakat, 2011’den bu yana Suriye pastasından pay kapabilmek için yüzyıl önce imzaladıkları Skykes-Picot Anlaşması’nı hayata geçirebilmek için alanda bayrak gösterenler, Türkiye’nin, sınırlarının hemen güneyinde yuvalanmış terör yuvalarını dağıtmak üzere yapacağı bir operasyonu dolaylı olarak engellemeye çalışıyorlar. 

Başkan Trump, “Bu saçma savaşlardan çekilme zamanı geldi” diyor, ama “Küresel Lider” sıfatını sürdürmekte karalı olan derin ABD, Ortadoğu’nun enerji zenginliğini kimselerle paylaşmak niyetinde değil. 

ABD’nin, dünyayı ahtapotun kolları gibi sarmakta olan Yeni İpek Yolu üzerinden yükselmekte olan Çin’in enerji kaynaklarına ulaşımını engelleyemediği takdirde, çöküş sürecine gireceği biliniyor. ABD ile Çin ve destekçileri arasında yaşanmakta olan bu egemenlik mücadelesinin yansımalarını dünyanın çeşitli köşelerinde gösteriler, terör olayları vekalet savaşları şeklinde izlemekteyiz. 

DÜNYANIN GÖZÜ KULAĞI “BARIŞ PINARLARI” OPERASYONUNDA

Pentagon’un İran’ı vurma hazırlıkları öncesinde gündemimize gelen “Barış Pınarları” operasyonu çerçevesinde yaşanan gelişmeler de, ABD- Çin dalaşmasından bağımsız değildir. Türkiye’nin bölgeyle olan tarihi ve kültürel bağlarının derinliği ve jeostratejik konumu dolayısıyla, “Barış Pınarları” operasyonu dünyanın ilgi odağı olmuştur.

 Tarihin akışı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli bölge oluşturma konusunda gerçekleştireceği başarılar doğrultusunda yön bulacaktır. 

Trump, pazartesi sabahı attığı twitte, “ABD Türkiye’nin Suriye’de yapacağı operasyona dahil olmayacak, destek de vermeyecek” diyor, Telabyad ve Resulayn’daki askerlerinin çekilmekte olduklarını duyuruyordu. 

Trump’ın bu mesajı, ABD’nin “Barış Pınarı” operasyonuna yeşil ışık yaktığı şeklinde değerlendirildi. Fakat akşam saatlerinde attığı twett kafaların karışmasına neden oldu: “Daha önce de belirttiğim gibi ve sadece yinelemek gerekirse, benim yaptığım herşeyi, büyük ve eşsiz bilgeliğimin sınırlarını aşmayı düşünürse, Türkiye ekonomisini tamamen imha edip yokedeceğim. (Daha önce de yaptım)”. Ego patlamasının eşsiz bir örneği olarak tarihe geçecek bu mesaj, müttefik bir devletin başkanına yakışan bir mesaj değildir.

YPG VE DEAŞ ÜNİFORMASI ALTINDA KİMLER OLACAK?

Anlaşılıyor ki Trump, yasaların kendisine tanıdığı yetkiler çerçevesinde özgürce konuşabilen bir başkan değildir, artık. Obama’nın son döneminde olduğu gibi, “topal ördek” durumuna düşmüştür. Ülkenin dış politikasını Pentagon şahinleri belirlemekte, Trump da mecburen onaylamaktadır. 

Trump, gelecek yıl yapılacak başkanlık seçimleri arefesinde ABD’nin, Suriye de dahil,  herhangi bir çatışmaya girmesini kesinlikle istemiyor. O nedenle, Amerikan Tel Abyad ve Resulayn’daki askerlerini kenara çekerek, Türkiye’nin Suriye’ye girmesini ve binlerce TIR dolusu ağır silahla donatıp eğiterek ordulaştırdığı PKK uzantısı YPG/PYD ile ve PYD/YPG’nin serbest bırakacağı onbinlerce DEAŞ militanı ile karşı karşıya gelmesini sağlamaya çalışıyor. 

 “Barış Pınarları” operasyonunda Türk ordusunun karşısına çıkacak YPG/PYD ya da DEAŞ üniformalarının içinde aslında kimlerin olacağı merak konusudur. Çünkü, ne YPG’PYD ne de DEAŞ, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında, meskun mahallerde terörist avının nasıl yapıldığını tüm dünyaya gösteren Türk askerinin karşısına çıkmaya cesaret edemeyeceklerdir. 

Binlerce TIR dolusu ağır silahlarla, insansız hava araçlarıyla, üçbin derecelik ısı üreten mermiler atabilen tanksavarlarla donatılmış olsa da, PYD/YPG militanlarının Türk askeri karşısına çıkabilmeleri, çıksa da tutunabilmeleri mümkün değildir. O nedenle, PYD/YPG ve DEAŞ üniforması altında karşımıza çok başka unsurların çıkabileceğini bilmemiz ve hesabımızı bu çok önemli olasılıklara göre yapmamız gerekir. 

“Büyük Kürdistan” vaadiyle başlayan ABD-YPG dostluğu, binlerce TIR dolusu silahla donatılıp eğitilerek “Demokratik Özerklik”e dönüştürülmüştü şimdi de “Demokratik Suriye” durağına geldi. 

ABD adım adım hedeflerine yürürken, olan bölge halklarına oluyor. İnsanları boyalı kağıtlarla kandırarak birbirlerine düşman ediyor. Bölge halklarının uyanma ve kimlerin ne yapmak istediklerini görme zamanı gelmiştir.

Öncelikle bölge ülkelerinin, Suriye’nin geleceği konusunda hem yardımcı hem de belirleyici olmaları gerekir. Bu nedenle Astana Süreci ortakları olarak, Türkiye, Rusya ve İran’ın aralarındaki dayanışmayı özenle korumaları ve sürdürmeleri çok önemlidir. 

ADB’NİN TERÖR KORİDORUNA KARŞILIK BARIŞ KORİDORU OLUŞTURACAĞIZ

Suriye’de kalma gerekçesini bugüne kadar, “DEAŞ’la mücadele”ye bağlayan ABD, şimdi de, burada oluşturmaya çalıştığı bir devlet yapılanmasına yaslanarak kalıcı olmanın yollarını aramaktadır.  Bu aşamada ABD’nin birinci önceliği Çin’in Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmek olduğundan, Türkiye’yi “Güvenli Bölge”nin eni-boyu pazarlıklarıyla oyalamaya, zaman kazanmaya çalışmaktadır. ABD’nin hedeflediği “Terör Koridoru”na karşılık Türkiye bir “Barış Koridoru” oluşturma kararlılığındadır. Suriye’nin kuzey bölgelerinde oluşturulan fotoğrafı doğru okumak ve hesabımızı alanda oluşan gerçeklere göre yapmak durumundayız.

8.10.2019