Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde, 9 Mart’ta başlatılan, “Covid-19’la topyekun mücadele” seferberliğinde ilk üç haftayı geride bıraktık. Bu ilk üç haftanın verileri bize, Covid-19 salgını ile mücadelenin nasıl bir grafik oluşturduğunu göstereceği gibi, mücadelenin devamında yapmamız gerekenler konusunda da yardımcı olacaktır. O nedenle, Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, milletçe elele vererek başlattığımız Covid-19’la topyekun mücadelede aldığımız sonuçlar, hem bizim açımızdan hem de küresel mücadele açısından çok önemlidir. 

Sağlık Bakanlığı’nın öncülüğünde, 9 Mart’ta başlatılan, “Covid-19’la topyekun mücadele” seferberliğinde ilk üç haftayı geride bıraktık. Bu ilk üç haftanın verileri bize, Covid-19 salgını ile mücadelenin nasıl bir grafik oluşturduğunu göstereceği gibi, mücadelenin devamında yapmamız gerekenler konusunda da yardımcı olacaktır. O nedenle, Sağlık Bakanlığı öncülüğünde, milletçe elele vererek başlattığımız Covid-19’la topyekun mücadelede aldığımız sonuçlar, hem bizim açımızdan hem de küresel mücadele açısından çok önemlidir. 

Covid-19 salgının çizdiği grafiği, test sayısının artmasına paralel olarak vaka sayısının da artmış olduğunu dikkate alarak değerlendirmek gerekiyor. Bilim adamlarımızın yanıtını ençok merak ettikleri soru, artış eğrisinin ne kadar zamanda baskılanabileceği ve İnterferon Alfa 2-B müjdesinin ne zaman açıklanacak olduğudur. 

Covid-19 salgınında vaka sayısı tepe noktasına ulaşıp düşme eğilimine geçmeden  rahat bir nefes alamayacağız. İngiltere’nin Covid-19’a ilişkin verileri esas alınarak yapılan simülasyonlarda bile, salgının bu şekilde sürmesi halinde, zirve noktasının ancak 2021 yılının bahar aylarında yakalanabileceği hesaplanıyor. 

MÜJDE KÜBA’DAN MI GELECEK?

Salgının, baharda havaları ısınmasıyla sona ereceğine ilişkin kesin bir beklenti yok. Anlaşılan o ki, Covid-19’umuz bizi, önümüzdeki aylar boyunca, ölümle tehdit etmeye devam edecek. İnşallah bağımsız bilim adamları, çok daha önce, bir ilaç ya da aşı müjdesi verirler. ABD’deki iç savaşın biran önce sona ermesini ve İnterferon Alfa 2-B’yi insanlığın kullanmasına izin verilmesini diliyoruz. 

Bilim adamlarının, “Koronavirüslerin ‘nesebi gayri sahih’ çocuğu Covid-19’u kontrol altına aldık” müjdesini biran önce duyabilmek için sabırsızlanırken, onların öğütlerine, önerilerine kulak verelim ve uygulamaya çalışalım. 

PROF. MÜFTÜOĞLU: “EN GÜÇLÜ SİLAHIMIZ SAVUNMA SİSTEMİMİZ”

Günlük aktüel tıp konulu yazılarıyla artık evlerimizin aile doktoru olan Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, “Covid-19 karşısında en önemli silahımız bağışıklık sistemimiz” diyor. Müftüoğlu Hocamızı önerilerine kulak verelim: 

“Neden virüsü alan herkes hasta olmuyor? Virüs alıp enfekte olanlardan bazıları, niçin hastalığı neredeyse hiç belirti yaşamadan, örneğin sadece basit ağrılar/yorgunluklarla atlatırken, neden diğerlerinde şiddetli boğaz ağrısı, ateş, öksürük var? Daha da önemlisi nasıl oluyor da bazılarında sorun zatürreye hatta ölümcül solunum yetmezliğine dönüşebiliyor? Bu soruların çok az bir kısmı genetikle ilgili.”

 Osman Hocamız Covid-19 karşısındaki durumumuzu irdelerken şu konulara dikkat çekiyor: 

“NEDEN BAZILARI DAHA AĞIR HASTALANIYOR?”

“* Aldığınız virüs yükü önemli. Virüs yükünüz ne denli yoğunsa işiniz o kadar zor.

* Genel sağlık durumunuz ciddi bir belirleyici. Kronik bir hastalığınız varsa, örneğin şeker hastası, akciğer hastası, organ yetmezliği olan, kanserli, hipertansiyonlu biriyseniz problemin büyüme ihtimali daha fazla.

* Erken teşhis fevkalade etkili. Tanı ne kadar erken konmuşsa süreç o denli ‘hafif’, en azından kontrollü geçiyor.

* Bağışıklık gücünüz ise en mühim belirleyici. Bağışıklığı güçlü olanlarda virüsün hastalık ve hasar yapma ihtimali azalıyor. Kısacası uykunuz, egzersiz/aktivite alışkanlığınız, sakin ve huzurlu yapınız ve tabii ki beslenme seçimleriniz çooook mühim ayrıntılar.”

BAĞIŞIKLIK VE BESLENME

Covid-19’la savaşabilmek için bağışıklık sistemimizin güçlü olması gerektiğini belirten Müftüoğu Hocamız, bunun için öncelikle şeker, aşrı un ve nişastadan uzak durmamızı, bağışıklık sistemimizi güçlendirecek olan sebze meyve ve protein (yumurta, yoğurt, bakliyat) ağırlıklı bir beslenme sistemi uygulamaya çalışmamızı öneriyor. 

Sebze seçimlerimizde sülfür, antioksidanlar, polifenoller, vitamin, mineraller ve posa zengini lahana, karnabahar, turp, roka, tere, sarımsak ve soğanı tercih etmemizi öneren Müftüoğlu Hocamız, “Renkli ve taze sebzelere, özellikle kırmızı, mor, siyah renklilere (mor lahana, siyah fasulye ve mercimek, mor/siyah turp havuç) yönelelim” diyor 

PROF. MÜFTÜOĞLU: “VİRÜS GERÇEKTEN ÖLÜMCÜL MÜ?”

Bol su içmemizi, mümkünse mineralli suları tercih etmemizi, bedenimiz yanısıra ruhumuzu da beslememiz gerektiğini ve ruhumuza bol sevgi, hoşgörü, iyi niyet, olumlu beklentiler eklememizi öneren Osman Hocamız, hepimizin aklına takılan, “Virüs gerçekten ölümcül mü?” sorusunu da şöyle yanıtlıyor:  

Başlangıçta yapılan önemli bir hatadan, bu baş belası virüsü ‘ölümcül koronavirüs’ cümlesi ile tanımlama yanlışından geç de olsa vazgeçtik. Doğrusunu yaptık. Evet, bu virüs gerçekten tehlikeli bir bela. Ne var ki dünya genelinde rakamlar dikkate alındığında virüsü kapanların sadece yüzde 1’i hayata veda ediyor. Hastalananların ise bazı ülkelerde yüzde 0.5’i (Almanya), bazılarındaysa yüzde 8-10’u (İtalya, İspanya) hayata veda ediyor. Eğer tedbirler yoğunlaştırılıp test sayısı artar ve virüs erken yakalanırsa ölüm oranını yüzde 1’in altına bile düşürmemiz mümkün.”

“FİLMCİLERE DEĞİL, BİLİMCİLERE KULAK VERELİM”

Osman Hocamız, başlangıçta “ölümcül koronavirüs” tanımlamasının hata olduğundan ve bu yanlıştan geç de olsa dönüldüğünden, yani moralimizi yüksek tutmak gereğinden söz ediyor. Bunun için de “Filmcilere değil, bilimcilere” kulak vermemiz gerektiğini belirtiyor:

“Her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Önüne ‘bilim adamı’nı anımsatan bir unvanı veya “uzman” sözcüğünü ekleyen herkes TV’lerde birbirinin zıddı, teşvik eden değil teşhir eden, sakinleştiren değil korkutan farklı mı farklı şeyler söylüyor. Neticede olan saf ve temiz Ayşe teyzelere, Ahmet amcalara, yani ‘Evde kal’ çağrısına uyup ne yapacağını öğrenmeye çalışan vatandaşa oluyor...

Tavsiyem şu: Devir yalnızca ‘koronavirüs belasından korunma’ değil, biraz da ‘azmanla uzmanı, filmci ile bilimci’yi ayırma devridir... Aman dikkat!”