M. KEMAL SALLI / İSTANBUL

Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği İstanbul Anadolu Yakası Şubesi Yönetim Kurulu “18 Mayıs Kırım Tatar Sürgünü’nün 75. yılı” dolayısıyla basın açıklaması yaptı. İşte o açıklama:

“Kırım Tatarlarının tarihî vatanı Kırım’ın, Rusya  tarafından  1783 yılında ilk kez işgal edilmesi  sonrasında, Özellikle XIX. yüzyıl boyunca vatanlarını terketmeye zorlanan Kırım Tatarları, kitleler halinde maruz bırakıldıkları zorunlu göçler ile Osmanlı Devletine sığınmak zorunda kaldı.

Her türlü baskıya rağmen vatanlarında kalabilenler ise XX. yüzyılın ortalarına kadar, sürgünler, katliamlar ve yaratılan suni açlıklara maruz bırakıldı, yüz binlerce insanımız yok edildi.

Nihayet, bundan 75 yıl önce, 18 Mayıs 1944’  gecesi Kırım Tatarları’nın evlerine zorla giren Sovyet askerleri onlara 10 dakika içinde evlerini terk etmelerini emrettiler. Kadın-erkek, genç-yaşlı demeden bütün Kırım Tatarları hayvan vagonlarına tıkarak kapılarını da üzerlerine kilitlediler. Kırım’da tek bir Kırım Tatarı dahi bırakılmadı. Bu caniyâne sürgün tam bir soykırım haline dönüştü. Sürgüne gönderilen 423 bin kişiden 195 bini sürgün esnasında ve sürgünden sonraki aylarda maruz kaldıkları insanlık dışı şartlara dayanamayarak hayatını kaybetti.

Bununla da kalınmadı, Kırım’daki medeniyetimize ait her türlü iz yok edilmeye çalışıldı, okullar, camiler yıkıldı,  bütün belgeler, evraklar, kitaplar, arşivler yakıldı, mezarlıklar bile bozuldu, yer adlarının tamamı değiştirildi.

Sürgün sonrasında hayatta kalabilenler, vatanlarından binlerce km. uzakta, her türlü olumsuzluklara rağmen hayatlarını idame ettirebildiler. Nefes almakta bile zorlanırken vatanlarını unutmadılar, Kırım’a dönüş için on yıllarca hayranlık uyandıran bir mücadele verdiler.

Sovyetler Birliği’nin çözülme süreci içinde Kırım’a geri dönebilen Kırım Tatarları 1990’lı yılların başından itibaren Vatanlarında yeniden kök salmaya başladı, büyük yokluklar içinde millî müesseselerini yeniden kurmaya uğraş verdi.

Ne var ki, 230 yıldan beri kendisini yok etmeye çalışan zihniyet hortlayarak beş yıl önce tekrar onları yok etme emeliyle karşılarına çıktı. Putin rejiminin Rusya’sı 27 Şubat 2014’te bütün uluslararası hukuk kurallarını ve ayaklar altına alarak Kırım’ı barbarca işgal etti. 16 Mart 2014 tarihinde düzenlediği düzmece ve utanç verici bir referandum komedisi ile de Kırım’ı ilhak ettiğini ilân etti.

Kırım Tatar halkı kendisini yok etmeyi amaçlayan bu alçakça işgali hiçbir zaman tanımadı. Nitekim, beş  yılı aşkın süredir devam eden Rusya işgali döneminde Kırım Tatar halkının demokratik temsil organı olan Kırım Tatar Millî Meclisi’nin bütün mal varlığına el konularak faaliyetleri yasaklandı, Kırım Tatarlarına ait bütün hür medya organları ortadan kaldırıldı, millî liderleri ya Kırım dışına ya da hapse atıldı. Halkı yıldırmak için halen süren sayısız aramalar, gözaltılar, insan kaçırmalar ve “faili meçhul” cinayetler devreye sokuldu. Kırım Tatar dil ve kültürünün fiilen ortadan kalkmasının zemini hazırlandı. 18 Mayıs 1944’ün anılması yasaklandığı gibi, Putin’in fikir babası insanlık canîsi ve Kırım Tatarlarına karşı soykırımın mimarı Stalin’in heykelleri tekrar Kırım’a dikilmeye başlandı.

Hürriyetini elde edebilmek için hiçbir şeyden korkmadığını şimdiye kadar defalarca ispat etmiş olan Kırım Tatar halkı Putin Rusyasının Kırım’ı işgalini de asla kabullenmeyecek ve ona boyun eğmeyecektir. Kırım Tatarları varlıkları ve şerefleri için zalimlere karşı tek başına da kalsalar mücadele etmeye alışıktırlar. Ancak Putin Rusyasının dünya için nasıl bir tehlike olduğunun yeterince idrak edilmesi ve gereken tedbirlerin alınması insanlık adına âcil bir zarurettir. Putin Rusya’sı sırf dizginlenemez vahşîce ihtiraslarını gerçekleştirmek için ve her türlü barbarca metodu kullanarak dünyanın farklı coğrafyalarında emperyalist yayılmacılık peşinde koşmaktadır. Buna seyirci kalınması milyonlarca insanın büyük acılar çekmesine yol açmaktadır. Kırım’ın işgaline gereken tepkinin gösterilmemiş oluşu Putin’i daha azgınlaştırmış, yayılmacılığına cesaret vermiştir.

Kırım Tatarlarının Rusya’dan tek bir talebi vardır, o da Rusya’nın vatanları Kırım’ı derhal terk etmesidir.

Kırımdaki kardeşlerimiz milli ve dini değerlerini yaşatmak, milli müesseselerini kurmak istiyorlar.

Bizler de bütün kamuoyunu onların bu gayretine destek olmaya çağırıyoruz.”