ÖNCE VATAN HABER MERKEZİ / İSTANBUL


Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği tarafından Beyazıt Meydanı’nda düzenlenen protesto gösterisine katılan çok sayıda kişi, ellerinde Doğu Türkistan ve Türkiye bayrakları taşıyarak, pankart açtı.

Grup adına yapan Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği Başkanı Hidayet Oğuzhan, Çin’in Doğu Türkistan’da insanları zorla köle işçi olarak çalıştırdığını ifade etti.

Oğuzhan, Çin’in Doğu Türkistan’da kültürel soykırımı yaptığını belirterek, şunları kaydetti:

“Çin’in, 2014 senesinde Doğu Türkistan’da uygulamaya soktuğu sözde ‘İslah/eğitim kampı’ adı altındaki Nazi kamplarına resmi rakamlara göre 3 milyon, gayri resmi rakamlara göre ise 6 milyonu aşkın insan yargısız hapsedilmiştir. Çin şu an tüm dünyanın gözü önünde Doğu Türkistan’da büyük bir soykırım yapmaktadır. Çin’in Doğu Türkistan’ın işgalinden bugüne kadar Taklamakan Çölü’nde yaptığı nükleer denemelerinden kaynaklanan radyasyonda zehirlenen insanların ölümü ve Urumçi katliamı başta olmak üzere birçok toplu katliamlarda öldürdüğü insanların sayısı birkaç milyonu aşmaktadır. Çin’in kendi kaynaklarındaki sayılara göre bugüne kadar 8 milyon insanın kamplara götürüldüğü söz konusudur. Önce Batı Türkistan’daki Türk Cumhuriyetleri olmak üzere tüm Türk devletlerini ilgilendiren dolayısı ile tüm Türk-İslam alemi ve insanlık için barış ve istikrar getirecek olan bir meseledir. Birleşmiş Milletlerin çağrısı gelinen noktayı anlamak açısından önemlidir. 29 Eylül AK Parti Sözcüsü Sayın Ömer Çelik Doğu Türkistan halkını kan ve dini kardeş olarak tanıyıp iki kardeş Türk halklarının derin bağlarının olduğunu ve dolayısıyla Çin’in Doğu Türkistanlılara yönelik yaptığı zulmü basın açıklamasıyla dile getirmesi ve Doğu Türkistan’da Çin’in insanlık dışı cinayetlerini yakında takip etmeye devam edeceklerini dile getirmelerinden dolayı milletimiz adına teşekkür ederiz.”

Oğuzhan, “Sayın Cumhurbaşkanımızın mesele ile ilgili bizzat alakadar olup, Çin nazı kampları ve çeşitli hapishane ve zindanlarda tutulan milyonlarca Doğu Türkistanlı mazlum ve çaresiz kardeşlerimizin serbest kalması ve Nazi kamplarının kapatılması için diplomatik bir girişim ve gerekli adımların atılmasını arz ediyoruz.” diye konuştu.

Oğuzhan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Biz Doğu Türkistanlılar olarak, problemlerimizi dile getirmeye, çözüm noktasında ısrarcı olmaya veya devlet ricali, kurum ve kuruluşlarıyla irtibat halinde gerekli görüşme, fikirlerimizi beyan etme ve nümayişler, TV programları, basın açıklamaları gibi sivil diplomasisi hareketimizi devam ettireceğiz. Doğu Türkistan’daki sıkıntıların giderilmesine dair hükümetimizin ciddi adımlar atacağına olan inancımızı muhafaza ediyoruz. Doğu Türkistan’da Yapılan insanlık dışı devlet terörüne derhal son verilmelidir. Doğu Türkistan’daki vahşetin bir an önce son bulması için Birleşmiş Milletleri, İslam İş birliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kurum ve kuruluşların acil göreve çağırıyoruz.

Doğu Türkistan’da Çin İşgalinin 71. yıldönümü münasebeti ile basın açıklamasının tam metni 

71 yıl önce, yani 1 Ekim 1949, dünya, insanlık, barış ve mutluluğa tehdit olan, zalim Komünist Çin Cumhuriyetinin kurulduğu dolayısıyla Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan gibi devletlerin ateist Çinliler tarafından resmi olarak işgalinin başladığı kara matem bir gündür bugün.

Bundan tam 71 yıl önce Çin Komünist Partisi (ÇKP) başı Faşist Mao, kadim Türk-İslam toprağı olan Doğu Türkistan'ımızı işgal ettikten sonra Komünist Çin’e bağlandığını resmen açıklamış ve bu tarihten 6 sene sonra yani 1955 yılında Doğu Türkistan’ın adını değiştirerek sözde "Sincan Uygur Özerk Bölgesi"nin kurulduğunu dünyaya ilan etmiştir.

Faşist ve radikal komünist ideolojileri ile kurulmuş olan bu sözde Çin Halk Cumhuriyetini, sadece Doğu Türkistan, Tibet, ve İç Moğolistan halkının kanları üzerine kurulmamış, demokrasi ve insan haklarından istifade etmek isteyen tüm Çinlilerin kanları üzerine kurulmuştur. Çin Komünist Partisi (ÇKP) İşgal ettikleri topraklar içerisinde yaşamakta olan Türki vw başka milletlerin sadece bağımsızlık hakkını ellerinden almamış, onların yaşam haklarını, kültürünü, dilini, dinini, mülkiyetlerini ve başka tüm insani haklarını ellerinden zorla alarak bir ulus gibi göstermeye çalışmıştır. Bugünkü modern dünyada görmekteyiz ki Çin'in bu faşist ve işgalci ideolojisi yok olmamış, aksine Çin'in ekonomik olarak büyümesiyle beraber daha da artmıştır.

Günümüzde ÇKP elebaşı Şi Cinping’in Çin'in 2050’de dünyaya hâkim olacağına ilişkin Çin Rüyası olarak yayınladığı demeç ve açıklamalarında, Çin'in emperyalist hedefleri ve işgalci zihniyetini daha da güçlendiğini göstermiştir.

Çin bu emperyalist hedefleri doğrultusunda Çin’in batıya açılan tek kapısı ve büyük ipek yolu projesinin omurgası olan Doğu Türkistan’da güvenliği bahane ederek 71 senedir işgal altında tuttuğu Doğu Türkistan’da etnik, kultürel, demografik ve dini soykırım ve asimilasyona soyunmuştur.

Çin’in işgalci ve sömürücü zihniyetinin sadece Doğu Türkistan ve Tibet halkıyla sınırlı olmadığına, şu anda Afrika devletleri ve 3. dünya ülkelerini borç yoluyla işgale yeltendiğine şahitlik ediyoruz.

Kendinden başka kimseyi umursamayan ve sadece kendi menfaatlerini düşünen bu düşünce yapısı ile Çin şu an dğnya ve insanlığı tehdit eden çin virüsü salğınının başladığı günlerde yalan raporlar ile dünya kamyondan gerçek verileri ve durumun vehametini gizlemiş, Çin virüsünün bulaşıcı olduğunu belirten sağlık çalışanlarını tehdit ederek hapse atmış ve ölümüne neden olmuştur. Daha dikkatli baktığımızda Çin, DSÖ, BM gibi tarafsız olması gereken teşkilatları, kendi menfaat ve çıkarları için hizmet ettirmeye çalışmıştır.böylelikle dünyanın yaşam, iktisadi,siyasi ve ictimai düzenini ciddi biçimde etkilemiş durumdadır.

Bu bize açıkça şunu göstermektedir ki, Çin'in Doğu Türkistan'da insanları zorla köle işçi olarak çalıştırarak, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını sömürerek büyüttüğü bu ekonomisi ile dünyaya vadettiği tek şey içindeki bu çürümüşlük ve insanlık dışı yönetim biçimidir. Sözde Çin Halk Cumhuriyeti, dünyanın istikrarı, bağımsız devletlerin egemenliği ve insanlığın özgürlüğü için büyük bir tehdittir.

Çin rüyası ideolojisi, dünyayı büyük bir Çin’e dönüştürmeye çalışan ve tüm insanlığın hak ve özgürlüğünü hiçe sayan, insanlığı sadece tüketici gözüyle bakan ve sadece Çinliler için zorla çalışan birer köleler olarak düşünen yönetim biçimidir. Modern devletlerin zalim Çin’in hegemonyasının daha da artması için Bir Kuşak Bir Yol gibi kan ve insan hakları ihlalleri üzerine yürütülmüş projeleri destekleyerek Çin emperyalizminin büyümesini katkı yapması her devletin sadece kendi bağımsızlığını değil, tüm dünya halkının özgürlüğünü ilgilendirmektedir.

Kıymetli Basın mensupları;

Şu anda Çin’in ana vatanımız olan Doğu Türkistan'da  yaptıklarını üç ana madde altında sayabiliriz.

Çin şu an tüm dünyanın gözü önünde Doğu Türkistan'da büyük bir soykırım yapmaktadır

Çin Doğu Türkistan’ı işgalinden bugüne kadar Taklamakan çölünde yaptığı nükleer denemelerinden kaynaklanan radyasyondan zehirlenen insanların ölümü ve Urumçi katliamı başta olmak üzere bir çok toplu katliamlarda öldürdüğü insanların sayısı birkaç milyonu aşmaktadır. Komünist Çin, Doğu Türkistan’da nüfus kontrolu adı altında Doğu Türkistan nüfusunun azaltılması amaçlı sözde aile planlama projesi çerçevesinde kürtaj ve kısırlaştırma yöntemleriyle ile türk nufüsünün artış seviyesini korkutucu derecede geriletmiştir. Uluslararası insan hakları örgütleri, bağımsız araştırmalar ve bazı ülkelerin de dile getirdiği gibi Çin’in Doğu Türkistan’da sözde “İslah ve eğitim kampları” adındaki nazı kamplarında yaptıkları uygulamaların 21'inci yüzyılın modern nazi soykırımı olduğunu kanıtlamaktadır.

Çin Doğu Türkistan'da kültürel soykırımı yapmaktadır

Komünist Çin’in, 2014 senesinde Doğu Türkistan’da uygulamaya soktuğu sözde “İslah/eğitim kampı” adı altındaki Nazi kamplarına resmi rakamlara göre 3 milyon, gayri resmi rakamlara göre ise 6 milyonu aşkın insan yargısız hapis edilmiştir. Kamp mağdurlarının verdiği ifadelere göre bu tür kamplarda dini ve milli değerlerini terk etmeye zorlanarak, Çince konuşma, komünist düşünceleri benimseme, densizleşme, beyin yıkama gibi insan hakları ihlallerine maruz kalarak asimilasyon ve mankurtlaşmaya zorlamaktadır. Çin’in kendi kaynaklarındaki sayılara göre bugüne kadar 8 milyon insanın kamplara götürüldüğü söz konusudur.

Doğu Türkistan halkının tarihi mimari yapıları ve camileri Komünist Çin hâkimiyeti tarafından yıkılmaktadır. Uluslararası insan hakları örgütleri, bağımsız araştırmalara göre Doğu Türkistan’da son üç senede 16 bin camii yıkılmış ya da restoran ve eğlence merkezlerine dönüştürülmüştür. Uygur kazak,kırgız ve uzbek Türklerinin örf, adet ve kültürü zorla değiştirilmeye çalışılmış, kız ve erkekleri zorla Çinlilerle evlendirerek kültürel ve etnik asimilasyona zorlamaktadır. Diğer yandan Anne babaları kamplarda ve hapishanelerde tutuklu olan ebeveynlerin çocukları da çocuk kamplarına götürülerek Doğu Türkistanlıların Çinlileşmesi hızlandırılmıştır.

Komünist Çin Doğu Türkistan ekonomisini sömürmektedir

Çin işgalden bu yana Doğu Türkistan'ın yeraltı – yer üstü kaynaklarını sömürmektedir. Doğu Türkistan’daki zenginlikler Çin eyaletleri arasında taksim edilmiş, sahipleri olan Türkleri bu zenginliklerden mahrum bırakılmıştır. Diğer taraftan Çin, sürekli olarak Doğu Türkistanlı zenginlerin mal varlıklarına el koymuş ve Doğu Türkistan halkının ekonomik olarak kalkınmasına izin vermemiştir.

Çın, milyonlarca Doğu Türkistan Halkını kamplara topladıktan sonra, dünya kamoyuna “meslek ediniyor” imajını vermek için çalışmaya zorlamakta ve kampları açıkça kçle işçilerlin toplandıp pazarlandığı bir merkeze dönüşmüştür. Bu nedenle Doğu Türkistandaki köle işçilikten yaralanan marka firmalar dünya genelinde boykot edilmekte ve uluslararası hukuk divanlarında kanuni yaptırımlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Komünist Çin, aileleri hapiste olan yetişkin Doğu Türkistanlı gençleri zorla Çin'in iç kesimine ucuz emek gücü olarak düzenli olarak köle işçi olarak göndermektedir. Çin'in bu emek ve ekmek hırsızlığı pandemi döneminde daha da artmıştır. Çin’in dünyaya sattıkları sağlık malzemeleri ve Çin mallarının çoğu kamplarda zorla çalıştırılan Doğu Türkistanlıların kanları üzerine üretilmiştir ve sanıldığı kadar ucuz değildir.

Çin’in binlerce Doğu Türkistanlıyı zorla çalıştırdığına dair rapor ve veriler uluslararası kuruluşlarca yayınlanmış ve uluslararası kamuoyunda yankı bulmuştur. Çin’in Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırıldığı ve herhangi bir ücret ödenmediğini kanıtlayan belgeler ortaya çıktıktan sonra küresel firmaların bir kısmı Çin ile olan ticari işbirliğini gözden geçirmektedir. Ancak uluslararası baskıya rağmen Çin Doğu Türkistanlıları zorla çalıştırmayı durdurmamış halen de insan hakları ilkelerine karşıtı bu uygulamalarını devam ettirmektedir.

Üç ana başlık altında saydığımız tüm bu korkunç sorunların tek ve en önemli nedeni ise Doğu Türkistan'ın işgal edilmiş olmasıdır ve bundan kurtulmanın tek çözümü Doğu Türkistan'ın istiklalidir.

6000 yıllık bir medeniyete sahip olan Doğu Türkistan’ın istiklali sadece Doğu Türkistan halkını ilgilendiren bir husus değil, önce Batı Türkistandaki Türk Cumhuriyetleri olmak üzere tüm Türk devletleri, İslam âlemi ve insanlık için barış ve istikrar getirecek olan bir meseledir.

Birleşmiş Milletlerin çağrısı gelinen noktayı anlamak açısından önemlidir. Amnesty, HRW gibi insan hakları izleme örgütlerinin raporları gözler önündedir. Türkiye dışişleri bakan sözcüsü, ve Ak Parti sözcüsü ve dışişleri bakanımızın Bm insan hakları komisyonunda Çin’in Doğu Türkistanda sürdürdüğü insanlık dışı toplama kampları konusundaki yaptığı sert eleştirileri ile birlikte, Japonya, BM, AB ve ABD gibi ülkelerin Doğu Türkistan’da yaşananları dile getirirken, İslam dünyasının sessizliği, zaman zaman Çin’in Doğu Türkistan'daki zalimane politikalarına destek mahiyetinde yaptıkları açıklama ve eylemleri bizleri kahretmektedir.

29 Eylül Ak parti sözcüsü Sayın Ömer Çelik beyin Doğu Türkistan halkını kan ve dini kardeş olarak tanıyıp iki kardeş türk halklarının derin bağlarının olduğunu ve dolaysıyla Çin’in Doğu Türkistanlılara yönelik yaptığı zulmü basın açıklamasıyla dile getirmesi ve Doğu Türkistanda Çinin insanlık dışı cinayetlerini yakında takip etmeye devam edeceklerini dile getirmelerinden dolayı milletimiz adına teşekkür ederiz. Diğer taraftan mevcut iktidar partisi olmanın sorumluluğu ile Doğu Türkistan davası ile daha yakından ilgilenmesini, Çinin Doğu Tğrkistandaki soykurım cinayetlerinin biran önce son bulması açısından Türk Çin ilişkilerinde daha cüretkâr adımların atılmasını ve bir kuşak bir yol gibi çini güçlendirecek projelerde mutabiliyet çerçevesinde Türkiyenin çıkar ve menfaatları ile birlikte Doğu Türkistan halkının bekası, hak ve hukuklarını göz önünde bulundurulmasını talep ediyoruz.

Tüm devletleri, özellikle Türk ve Müslüman devlet ve yöneticilerini,İslam İşbirliği Teşkilatını, tüm siyasi parti ve Uluslararası tüm sivil toplumlum kuruluşlarını, Çin’in Doğu Türkistan’daki soykırım politikasına karşı güçlü tavır almaya davet ediyoruz. Özellikle Türk ve Müslüman devletlerinin lideri konumunda itiraf edilen Türkiye devletini tarihi, etnik kültür ve medeniyet bağının temeli olarak gördüğü Doğu Türkistan'da yok edilmekte olan soydaşlarını korumak için tarihi sorumluluklarını yerine getirmesine, Çinin siyasi cinayetlerine karşı uluslararası platformlarda güçlü biçimde  Doğu Türkistan halkının hak ve hukuklarının koruyucusu olması için çağırıda bulunuyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın mesele ile ilgili bizzat alakadar olup, Çin nazı kampları ve çeşitli hapishane ve zindanlarda tutulan milyonlarca Doğu Türkistanlı mazlum ve çaresiz kardeşlerimizin serbest kalması ve Nazi kamplarının kapatılması için diplomatik bir girişim ve gerekli adımların atılmasını arz ediyoruz.

Çin’in Doğu Türkistan diasporasında her türlü iftira ve töhmetlerle kara propagandaya boğarak mücadelemizi sekteye uğratma gayretlerine atfen şunun bilinmesini isteriz ki;  her Doğu Türkistanlı Doğu Türkistan'da yaşanan gayri insani durumlara karşı aynı hissiyatı yaşamaktadır. Biz Doğu Türkistanlılar olarak, problemlerimizi dile getirmeye, çözüm noktasında ısrarcı olmaya veya Devlet ricali, kurum ve kuruluşlarıyla irtibat halinde gerekli görüşme, fikirlerimizi beyan etme ve nümayişler, tv programları, basın açıklamaları gibi sivil diplomasisi hareketimizi devam ettireceğiz. Bu çerçevede kamuoyu oluşturma yönündeki çabalarımızda bundan sonra da ısrarcı olacağımızı, kanunen her türlü hukuki haklarımızdan istifade ile bundan sonra da Doğu Türkistan’ın istiklaline kadar daha ciddi adımlar atacağımızın bu vesile ile bilinmesini isteriz.

Doğu Türkistan'daki sıkıntıların giderilmesine dair Hükümetimizin ciddi adımlar atacağına olan inancımızı muhafaza ediyoruz. Bununla beraber Doğu Türkistan'da yaşananları yakinen takip ettiğimizi, Çin devleti başta olmak üzere ülkemizdeki işbirlikçilerini de buradan uyarıyoruz. Doğu Türkistanda Yapılan insanlık dışı devlet terörüne derhal son verilmelidir.  

Son olarak Doğu Türkistan’daki bu vahşetin bir an önce son bulması için Birleşmiş Milletleri, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kurum ve kuruluşların acil göreve çağırıyoruz. Yaşasın Bağımsız Doğu Türkistan.

Hidayet OĞUZHAN

Genel Başkanı

Uluslararası Doğu Türkistan Teşkilatlar Birliği