Ortodoks Evanjeliklerin büyük bir heyecanla hayata geçirmeye çalıştıkları “Büyük İsrail”in Nil’den Fırat’a uzanan coğrafyası da, Hz. İsa’ya iman edenlerin Cennet’e çekilmelerinin önünü açacak Armageddon Savaşı’nın yaşanacağı coğrafya da bizimle doğrudan ilişkilidir. O nedenle, İsrail’in Filistin’de orantısız güç kullanmasına karşı çıkmakla yalnızca insani görevimizi yapmış olmuyoruz, ayı zamanda, gelecekte bizi çok olumsuz etkileyebilecek bir tehlikeyi sınırlarımızın çok ötesinde karşılamış oluyoruz.  

İsrail, Filistin’de masum sivillere orantısız güç kullanma cesaretini kimlerden alıyor? İsrail’in güvenlik tehdidi algısıyla Arap ülkelerin güvenlik tehdidi algılaması hangi zeminde buluşturuldu? Bazı Arap ülkeleri Filistin’deki insanlıkdışı uygulamalara hangi gerekçelerle suskun kalmayı tercih ediyorlar? Bu soruların doğru yanıtlarını bulamazsak, fotoğrafın bütününü görmemiz mümkün olmaz. 

ABD’li Evanjelistlerin de desteğini arkasına alan İsrail’in adım adım uygulamaya koyduğu işgal politikaları bölgede gerilimin giderek artmasına neden olmaktadır. Belki istenen ve planlanan da budur. Çünkü, başta ABD Başkanı Biden olmak üzere, İsrail’in güdümündeki yayın organları, Filistin’de İsrail’in orantısız güç kullanarak gerçekleştirdiği vahşet görüntülerini İsrail’in kendisini savunması olarak yansıtıyorlar, algı yanılgısı oluşturuyorlar. 

İsrail de, güdümündeki yayın organları sayesinde,  uluslararası arenada elde ettiği güçlü destekten cesaret bularak saldırılarını pervasızca sürdürüyor. Assosiadet Press (AP) ve El Cezire televizyonun bulunduğu 13 katlı binanın vurulmasını, 11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kuleler’in vurulmasını çağrıştıracak bir kurguyla canlı olarak yayınlanması İsrail’in pervasızlığının hangi boyutta olduğunu açıkça göstermektedir. 

İsrail, Filistin’de masum sivillere orantısız güç kullanma cesaretini kimlerden alıyor? İsrail’in güvenlik tehdidi algısıyla Arap ülkelerin güvenlik tehdidi algılaması hangi zeminde buluşturuldu? Bazı Arap ülkeleri Filistin’deki insanlıkdışı uygulamalara hangi gerekçelerle suskun kalmayı tercih ediyorlar? Bu soruların doğru yanıtlarını bulamazsak, fotoğrafın bütününü görmemiz mümkün olmaz. 

HEDEF YALNIZCA FİLİSTİN Mİ?

Geçen günkü “Nerede İnsanlık?” başlıklı yazımıza eleştiri yöneltenler, “Siz hiç Arapların biz Türkler için ağladıklarını gördünüz mü? Karabağ’da Trkler katledilirken gösteri yapan Mısırlı gördünüz mü hiç?, Kerkük’te Türkmen katliamı yapılırken Gazze’de sokaklara dökülen Filistili gördünüz mü? Doğu Türkistan’da Türkler öldürülürken ‘Müslüman Kardeşler’ neredeydiler? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan bir tane Arap ülkesi göstereblir misiniz? Söz konusu Türk olunca, neden ortada ‘Müslüman kardeşliği’ kalmıyor?” diyorlar.

 Bu ve benzeri eleştirileri yöneltenler yerden göğe kadar haklılar, fakat biz “Nerede İnsanlık?” sorgulaması yaparken yalnızca Filistin’den mi söz ediyorduk? 1991’de I. Körfez Savaşı’yla başlatılan “Medeniyetler Çatışması” yalnızca Filistin’i mi hedef alıyordu? ABD’li Evanjeliklerin Büyük Ortadoğu Projesi kamuflajı altında uygulamaya koydukları “Büyük İsrail” coğrafyasının Nil’den Fırat’a uzanan “Vadedilmiş Topraklar” olduğunu neden unutuyoruz? 

Ortodoks Evanjeliklerin büyük bir heyecanla hayata geçirmeye çalıştıkları “Büyük İsrail”in Nil’den Fırat’a uzanan coğrafyası da, Hz. İsa’ya iman edenlerin Cennet’e çekilmelerinin önünü açacak Armageddon Savaşı’nın yaşanacağı coğrafya da bizimle doğrudan ilişkilidir. O nedenle, İsrail’in Filistin’de orantısız güç kullanmasına karşı çıkmakla yalnızca insani görevimizi yapmış olmuyoruz, ayı zamanda, gelecekte bizi çok olumsuz etkileyebilecek bir tehlikeyi sınırlarımızın çok ötesinde karşılamış oluyoruz.  

Bizimle yakından ilgili olması nedeniyle, Filistin’de yaşananların ruhani boyutunu asla görmezden gelemeyiz. Çünkü, Filistin’de yaşanan vahşeti İsrail’in kendini savunması olarak kabul eden Evanjelikler açısından Arz-ı Mev’ûd yani “Vadedilmiş Topraklar” üzerinde Büyük İsrail’in kuruluyor olmasının heyecanı yaşanmaktadır. 

ABD yönetiminde de önemli ağırlıkları olan ve radikal Hıristiyan olarak anılan İsrailperest Evanjeliklere göre, 1) Yahudilerin Filistin’e yerleşmeleri, 2) Nil’den Fırat’a uzanan “Vadedilmiş Topraklar” üzerinde Büyük İsrail’in kurulması, 3) tüm insanları İncil’e iman etmeleri, 4) yedi yıl sürecek bir felaket döneminde İsrail’in Yecüc ve Mecüc orduları tarafından işgal edilmesi ve ABD ile İngiltere’nin yardıma gelmeleri, 5) Hz. İsa’nın Mesih olarak ikinci kez dünyaya gelmesi, 6) Amik Ovası’nda Armageddon Savaşı’nın yaşanması, 7) kıyameti kopması ve Hz. İsa’ya iman edenlerin Cennet’e yükseltilmeleri sürecinin yaşanması gerekiyor. 

Hıristiyan dünyasının İsrail’in Filistin’e karşı orantısız güç kullanmasına sessiz kalmasının başlıca nedeni, İsrail’e yardım ettikleri oranda sevap kazanacaklarını uman bu Evanjelik inanıştır. Protestan Evanjeliklerin biran önce yaşanıp tamamlanması için ellerinden geleni yaptıkları bu süreçte sözü edilen Nil’den Fırat’a uzanan Büyük İsrail’in ve Armageddon Savaşı doğrudan bizi ilgilendiren konulardır. Yani biz, “Nerede İnsanlık?” başlıklı yazımızda yalnızca Filistin halkını savunmuş olmuyoruz. Konuya bu açıdan bakmak ve fotoğrafın bütününü görmek durumundayız. 

Bugün Filistin’de yaşananları, “Uluslararası aktörlerin İsrail’i cesaretlendirmesi” olarak değerlendirirsek, konuyu bütün boyutlarıyla ortaya koymuş olmayız. 1991’de I. Körfez Savaşı’yla başlatılan ve 2003’te Irak’ın işgaliyle Büyük Ortadoğu Projesi kamuflajı altında hızlandırılan sürecin ası hedeflerini görmemiz gerekir. Bugün, Arap-İsrail ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesine bağlı olarak bölgesel denklemlerin değişmesinin neleri hedeflediğini ve Türkiye’ye olan yansımalarını doğru olarak okuyabilmemiz gerekir. 

ABD eski Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner’in yönlendirmesiyle ilan ettiği  “Yüzyılın Barış Planı”, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmesi ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması, Suriye’nin Golan Tepeleri’ni İsrail’e bağışlaması “Büyük İsrail’e uzanan yolun çok önemli kilometre taşlarıydı. 

Yahudilerin hedefi Arz-ı Mev’ûd (Vadedilmiş Topraklar) yani, Nil’den Fırat’a uzanan coğrafyadır. İsrail bayrağındaki iki çizgi bu iki akarsuyu temsil eder. Vadedilmiş Topraklar, Türkiye’nin güney bölgeleri ile Arabistan’ın kuzey bölgelerini ve Hicaz bölgesini kapsamaktadır. 

1.Körfez Savaşı’nı, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gündeme gelmesini, İkiz Kuleler’in “radikal İslamcı teröristler tarafından” vurulmasını ve İslam Alemi’nin potansiyel terör bataklığı ilan edilmesini, Afganistan ve Irak’ın işgal edilmesini, estirlen Arap Baharı rüzgarlarıyla Suriye’nin kaosa, iç savaşa sürüklenmesini, Rusya’nın Esat tarafından Suriye’ye “davet edilmesini”, bir Rus savaş uçağının düşürülmesiyle kopma noktasına gelen Türkiye-Rusya ilişkilerinin Nazarbayev’in araya girmesiyle normalleşmesini ve Astana süreci ortaklarının, ABD’nin güney sınırlarımız boyunca uzanacak “Büyük Kürdistan” projesini engellemeleri, 15 Temmuz savrulmasını, Rahip Bronson olayını Evanjeliklerin biran önce hayata geçirilmesi için ellerinden geleni yaptıkları Büyük İsrail’e, Armageddon Savaşı’na uzanan “ilahi” süreçten bağımsız düşünemeyiz; düşünmemeliyiz. 

İSLAM ALEMİ NEDEN SUSKUN?

1991’deki I. Köerfez Savaşı’yla birlikte uygulamaya konulan Medeniyetler Çatışması 2003’te Irak’ın işgaliyle, Mısır’da Müslüman Kardeşlerin Sissi darbesiyle iktidardan uzaklaştırılmasıyla, 2011’de Arap Baharı rüzgarları eşliğinde kaosa, iç savaşa sürüklenmesiyle bölgesel güç dengeleri altüst olmuş, dolayısıyla “Büyük İsrail” yürüyüşüne karşı durabilecek Irak, Suriye, Mısır gibi ülkeler Ortadoğu denklemi dışına savrulmuşlardı. 

Diğer taraftan, İran’ın oluşturduğu Irak’tan Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı öne çıkarılarak kurgulanan algı operasyonlarıyla, Arap ülkelerinin güvenlik tehdidi algısıyla İsrail’in güvenlik tehdidi algısı benzerleştirildi. 

Askeri ve ekonomik açılardan İsrail’i durduracak güçleri bulunmayan BAE, Suudi Arabistan, Bahreyn, Sudan gibi ülkelerin İsrail’le ilişkilerini normalleştirme çabaları Filistin’de yaşanan insanlık dramına suskun kalmalarına neden olmaktadır. Bu suskunluk, İsrail’in Filistin’de orantısız güç kullanmasına hem bölgede hem de uluslararası arenada haklılık kazandırmaktadır. 

“ÜMMET LİDERLİK BEKLİYOR”

İsrail’in saldırılarını görmezden gelen Batı dünyasını ve bu ülkeyle normalleşmeye çalışan İslam ülkelerini eleştiren Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Tarihin doğru tarafında yer almalıyız. Birlik ve kararlılığımızı gösterme zamanı. Ümmet bizden liderlik bekliyor. Türkiye gereken her adımı atmaya hazırdır” diyor. 

Gazze’de, tepelerine bombalar yağarken küçücük parmağını İsrail polisinin gözüne uzatan çocuk, “Birgün gelecekler!” diye haykırıyordu. 

İsrail’in Filistin’de masum sivillere orantısız güç kullanma konusunda kimlerden cesaret aldığını ve özellikle “Büyük İsrail” hedefinin bizi ne ölçüde kapsadığını görmek zorundayız. Çünkü, “Büyük İsrail’in hedefi, yalnızca Filistin değildir.