GİRİT’E DİKKAT!

Türkiye’nin Libya ile deniz yetki sınırlandırmasına ilişkin bir mutabakat imzalamasından son derece rahatsız olan Yunanistan, bu anlaşmanın hayata geçirilmemesi için elinden geleni yapacaktır.  Mutabakata konu olan haritaya göre, Türkiye ile Libya’nın, Girit Adası’nın hemen güneybatısında, 18.6 millik, yani 29.9 kilometrelik bir sınırımız var. Türkiye 2011’de de, KKTC ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalamıştı. 

Bu iki anlaşma Türkiye’yi, Doğu Akdeniz’de çok önemli bir konuma taşıdı. Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı bir dizi anlaşma ile Türkiye’yi Akdeniz denklemi dışına savurma çalışırken, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”yla kapana kısılmış oldu. Köşeye sıkışan Yunanistan, şimdi de Girit’te, Türkiye ile Libya arasına bir duvar örme hazırlıkları yapıyor.  

Türk Dünyası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’ne akademik destek veren İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topsakal, “Davayı uluslararası en üst mercilere taşıyacağız, Türk Dünyası arkamızda” diyor.

İşgal sonrasında kaosa sürüklenen Libya, topraklarını koruyamaz duruma düştü. Libya’nın dünyaca ünlü “tatlı petrollerini” yağmalamak amacıyla “General” Hafter’i alana süren küresel güçler, bir oldu-bittiyle Libya’yı kontrol altına almaya, petrol zenginliğine el koymaya çalışıyorlar.

Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ve uluslar arası deniz hukukundan doğan haklardan yararlanarak, hem Libya hükümetine yardım ediyor hem de Ege Denizi ve Akdeniz’deki, yani, Mavi Vatan’daki haklarına sahip çıkmaya çalışıyor. 

Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’de, ülkelerin kıta sahanlıklarını belirleyen haritalardan ve konuyla ilgili olarak, bugüne kadar imzalamış olduğu anlaşmalardan doğan bir takım hakları olduğuna ilişkin iddialar yıllardan beri dile getirilmekteydi. Libya’daki gelişmeler ve Yunanistan’ın, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmaları geçersiz kılma girişimleri, Mavi Vatan ve Girit’teki haklarımıza ilişkin adımlar atmamıza neden oldu. 

10 Aralık 2019 tarihli “KIBRIS’A DİKKAT” başlıklı yazımızda, Yunanistan’ın Ege Denizi, Akdeniz ve özellikle Girit’te yeni oyunlar peşinde olduğuna dikkat çekmiştik: (www.oncevatan.com.tr/girite-dikkat-makale,47200.html)

Önceki günkü gazetelerde Türkiye’nin 12 Adalar ve Girit konusunda harekete geçtiğini, “Şimdi Atina Düşünsün” başlıklı haberlerle duyuruyordu. Türkiye, bazı STK’lar öncülüğünde 12 Ada, Girit ve Batı Trakya’da bugüne kadar gasbedilen haklarını BM, AB ve uluslararası yargıya taşıyor.

ATİNA’NIN UYKULARI KAÇTI

Atina'nın uykuları kaçacak: Girit ve 12 Adanın Türkiye'ye iadesi için dava açılıyor

Türkiye, Doğu Akdeniz’deki haklarını korurken 100’den fazla STK’dan 12 Ada, Girit ve Batı Trakya adımı geldi. STK’lar, Yunanistan’ın bir oldu-bittiyle başlattığı ve on yıllardır sürdürdüğü işgali BM, AB ve uluslararası yargıya taşıyacak. Atina’nın uykularını kaçıracak hukuki süreç önümüzdeki günlerde kapsamlı bir toplantıyla ilan edilecek. Türk Dünyası Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği, 100’den fazla STK ile birlikte hukuken Türkiye’ye ait olan ancak fiilen işgal altındaki 12 Ada, Girit ve Batı Trakya gibi konuları yargıya taşıma kararı aldı. Derneğe akademik destek veren İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. İlyas Topsakal, davayı uluslararası en üst mercilere taşıyacaklarını bildirdi:

“Bu davayı deniz hukukçularımız takip edecek. Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler’in (BM) yanısıra insan hakları kuruluşlarına kadar bu davayı götürmeyi düşünüyoruz. Bu dava süreci sadece Türkiye ile sınırlı değil, ayrıca KKTC’nin de haklarını bu davalara ekledik. Oradaki STK’larla birlikte hareket edeceğiz. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan’ın da içinde olduğu Türk Dünyası STK’lar Birliği de bize destek veriyor ve dava sürecini takip edecek. Aynı şekilde Balkanlar’da da çok büyük bir STK topluluğumuz var. Balkanlar’daki kardeşlerimiz de sürece dahil olacak. Süreci yakında fiilen başlatmış olacağız.”

TÜRK DÜNYASI ARKAMIZDA

“Bu davayı deniz hukukçularımız takip edecek. Avrupa Birliği (AB), Birleşmiş Milletler’in (BM) yanısıra insan hakları kuruluşlarına kadar bu davayı götürmeyi düşünüyoruz. Bu dava süreci sadece Türkiye ile sınırlı değil, ayrıca KKTC’nin de haklarını bu davalara ekledik. Oradaki STK’larla birlikte hareket edeceğiz. Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Azerbaycan’ın da içinde olduğu Türk Dünyası STK’lar Birliği de bize destek veriyor ve dava sürecini takip edecek. Aynı şekilde Balkanlar’da da çok büyük bir STK topluluğumuz var. Balkanlar’daki kardeşlerimiz de sürece dahil olacak. Süreci yakında fiilen başlatmış olacağız.”

GİRİT’E DİKKAT!

Mavi Vatan’ı, Libya ve Girit’i bundan böyle daha çok konuşacağız. E. Kur. Albay Ümit Yalım’ın ve Tüm Amiral Dr. Cihat Yaycı’nın görüşlerine yer vereceğiz. Önce 10 Aralık 2019 tarihli “KIBRIS’A DİKKAT” başlıklı yazımızı yeniden hatırlayalım..

Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı bir dizi anlaşma ile Türkiye’yi Akdeniz denklemi dışına savurmaya çalışırken, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”yla kapana kısılmış oldu. Şimdi Girit’te, Türkiye ile Libya arasına bir duvar örme hazırlıkları yapılıyor.  Girit yalnız Yunanistan için değil, Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa ‘ya pompalamaya hazırlanan ABD/İsrail açısından da çok önemli.  

Libya’nın kükürt oranı sıfıra yakın olan “tatlı petrol”ünü kimseyle paylaşmak niyetinde olmayan ABD, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmayı işlevsiz kılabilmek için, araya Girit gibi bir barikatın dikilmesine destek verecektir.   Girit’in bağımsız bir devlet yapılması da dahil, bütün olasılıkları gözönüne alarak hazırlık yapmak durumundayız.  Çok ilginç, çok çalkantılı bir süreç yaşamaktayız. ABD ve Rusya’dan sonra Libya da güney komşularımız arasına katıldı.  

Düne kadar Libya’yı, hiçbir bağımız ve bağlantımız olmayan bir Afrika ülkesi olarak algılıyorduk. Tarihi ve kültürel ağlarımızı unutmuş, Afrika’nın kuzeyinde, kükürt oranı sıfıra yakın olan “tatlı petrolleriyle” anılan Kaddafi’nin ülkesi olarak tanıyorduk.  Türkiye’nin, bir Afrika ülkesi olan Libya ile, “Deniz Yeki Alanlarının Sınırlandırılmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası” imzaladığına ilişkin haberin duyulması küresel çapta bir heyecan yaşanmasına neden oldu. 

Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de, iki ülke arasındaki deniz sınırlarını belirleyen anlaşmayı ve anlaşmaya ilişkin haritayı, onaylanmak üzere Meclis’e taşıması pekçok ülkede şaşkınlığa bağlı bir tepki zincirinin doğmasına neden oldu. 

TÜRKİYE NİRE, LİBYA NİRE?

“Libya nire, Türkiye nire; arada kockoca bir Akdeniz var” diye düşünebilirsiniz, ama deniz hukuku bu gibi olaylara, bizim gibi çıplak gözle bakmıyor; çok başka verileri dikkate alarak değerlendirme yapıyor. O nedenle, komşularımız da, AB yönetimi de anlaşmanın içeriğini merak ediyor, “açıklayın” diyorlardı. TBMM onaylamasına sunulan ve 13’e karşı 293 oyla kabul edilen anlaşmanın ayrıntıları ve haritası artık sır değil.  Aslında 2009 yılından, yani Batılıların “Kıvırcık Kafa” olarak andıkları Kaddafi’nin sağlığından bu yana, Libya ile söz konusu mutabakatın imzalanması için çalışmalar yapılıyor, fakat sonuca bağlanamıyordu. 

1974’deki Kıbrıs Barış Harekatı sırasında bütün silah depolarını ve petrol rezervlerini Türkiye’nin kullanımına açan Kaddafi, ABD’ye karşı başlattığı mücadelede beklediği oranda destek görmediği gerekçesiyle bize küsmüş, “ABD uydusu” olmakla suçlamıştı. O nedenle, uluslararası deniz hukukuna açısından bir sakınca olmamasına rağmen, bu anlaşma hayata geçirilememişti. 

ANLAŞMA NEDEN ÖNEMLİ?

Türkiye, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin İsrail ve Mısır ile yaptığı anlaşmalarla Doğu Akdeniz’i tek yanlı olarak parsellemesini kabul etmiyor, Yavuz gemisiyle Antalya açıklarında, Rumların parsellediği bölgeyi de içine alan kendi kıta sahanlığı içindeki bölgede, Fatih gemisiyle de Gazimagosa açıklarında sondaj çalışmalarını sürdürüyordu. Rumlar, 2004’te, BM onaylı Londra ve Zürih anlaşmalarına rağmen, tek başlarına Kıbrıs’ın tamamını temsilen AB üyesi yapılmanın rahatlığı içinde Türkiye’nin itirazlarını ciddiye almıyordu.   

Türkiye’nin Libya ile “Deniz Yeki Alanlarının Sınırlandırılmasına ilişkin Mutabakat Muhtırası”nı imzalaması, başta Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere, komşularımızın ve küresel liderliğini Doğu Akdeniz’in derinliklerindeki hidrokarbon servetini kontrolü altına alarak sürdürme planları yapan ABD’nin hesaplarını altüst etmişti. Türkiye, ABD’nin de, AB’nin de rahatsız olacağını bildiğinden hazırlıklarını sessiz ve derinden yürütmüştü. Türkiye, 13 Kasım’da, BM Genel Sekreterliği’ne gönderdiği mektupta, Doğu Akdeniz’deki sınırlarına ilişkin bildirimde bulunmuştu. 27 Kasım’da da, İstanbul’a gelen Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj önderliğindeki heyet ile mutabakat muhtırası imzalanmıştı. 

Türkiye’yi Ortadoğu ve Doğu Akdeniz denklemi dışına savurmayı planlayanların hiç beklemedikleri bir hamleydi bu. Libya ile imzaladığı bu mutabakat, Türkiye’nin kıta kıta sahanlığını belirlediği gibi, Doğu Akdeniz’de doğal kaynaklar konusunda arama ve sondaj yapma hakkı da kazandırıyordu.  8 Aralık’ta Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye ile imzalanan “Mutabakat Muhtırası”nın yürürlüğe girdiğini açıkladı. Haber bu şekilde doğrulanınca, anlaşmayı geçersiz kılabilmek için ataklar başlatıldı. Yunanistan, BM tarafından resmen tanınmış olan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Atina Büyükelçisi Muhammed Yunis’i “istenmeyen adam” ilan ederek sınırdışı etti. 

YUNANİSTAN TELAŞTA 

Yunanistan, Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki sınırlarına ilişkin mutabakat muhtırasını geçersiz kılabilmek amacıyla, diplomatik ve askeri ataklara hazırlanıyor.  Neler yapabilir? Yunanistan işe, BM tarafından tanımış olan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından atanan Atina Büyükelçisi Muhammed Yunis’i “İstenmeyen adam” ilan etmekle başladı.  

Yunanistan, bir taraftan, AB’nin yönlendirmesiyle, Ege Denizi’ndeki ve Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan anlaşmazlıklarını Lahey Adalet Divanı’na taşımaya hazırlanırken, diğer yandan da, Kıbrıs’taki toplumlar arası müzakerelerin BM gözetimi altında devam etmesi gerektiğini savunuyor. (Amaç,Türkiye’nin Kıbrıs’a ilişkin garantörlük haklarını erozyona uğratmak.) Bu arada, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj’ın rakibi olan Ulusal Ordu Komtanı General Halife Hafter’i destekleyen Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih Perşembe günü Atina’ya gidiyor. 

Yunanistan Başbakanı Miçotakis, 12-13 Aralık günleri gerçekleştirilecek olan AB zirvesinde, Türkiye-Libya Mutabakat Muhtırası’nın kınanmasını isteyecek. Ayrıca BM Genel Sekreterliği’ne mektup gönderilerek mutabakatın tanınmadığı duyurulacak.  GİRİT’E DİKKAT! Yunanistan, bu diplomatik ataklarına paralel olarak, Türkiye ile Libya arasında imzalanan deniz yetki sınırlandırmasına ilişkin mutabakat dolayısıyla çok önemli konuma gelen Girit’teki askeri varlığını süratle güçlendirmeye hazırlanıyor.  

Eski Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Evangelos Apostolakis, “Girit’teki donanmanın güçlendirilmesi iyi olur” tavsiyesinde bulundu. Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Nikos Tsunis, Türkiye-Libya anlaşmasını değerlendirirken, “En iyisi, donanmanın yarısını Girit Adası’na konuşlandırmak, ancak bunun maddi yükü büyük olur” demişti.  Yunan basınındaki yorumlara bakılacak olursa, bugüne kadar savuna planlarını Meriç, Ege Adaları, Doğu Akdeniz’deki Meis Adası ağırlıklı olarak düzenleyen Yunanistan, bundan böyle Girit Adası’nda çok güçlü bir savunma kalkanı oluşturacak. Yeni yılın ilk aylarında Girit’e, bir piyade taburu ve ABD yapımı Chinook tipi bir askeri helikopter gönderilecek.  

Anlaşılacağı gibi, Türkiye’nin Libya ile deniz yetki sınırlandırmasına ilişkin bir mutabakat imzalamasından son derece rahatsız olan Yunanistan, bu anlaşmanın hayata geçirilmemesi için elinden geleni yapacaktır.  Mutabakata konu olan haritaya göre, Türkiye ile Libya’nın, Girit Adası’nın hemen güneybatısında, 18.6 millik, yani 29.9 kilometrelik bir sınırımız var. Türkiye 2011’de de, KKTC ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalamıştı. 

Bu iki anlaşma Türkiye’yi, Doğu Akdeniz’de çok önemli bir konuma taşıdı. Yunanistan, Kıbrıs Rum Yönetimi ile yaptığı bir dizi anlaşma ile Türkiye’yi Akdeniz denklemi dışına savurma çalışırken, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”yla kapana kısılmış oldu. Şimdi Girit’te, Türkiye ile Libya arasına bir duvar örme hazırlıları yapıyor.  

Girit yalnız Yunanistan için değil, Doğu Akdeniz’den çıkaracağı doğalgazı Girit ve Yunanistan üzerinden Avrupa ‘ya pompalamaya hazırlanan ABD/İsrail açısından da çok önemli.  

GİRİT’İN ÖNEMİ GİDEREK ARTIYOR 

Gelişmeleri, ABD’nin yeni dünya düzeni açısından değerlendirdiğimizde, Girit’in önemi giderek artıyor. Çünkü, Ortadoğu’daki, Afrika’daki ülkeleri kolayca yutulacak parsellere bölmeyi hedefleyen ABD’nin gizli ajandasına göre, Süveyş Kanalı çevresinde ve Girit’te bağımsız birer devlet yapılanması öngörülüyor. Yunanistan’ın borçlarını üstlenen İsrail’in de Girit’te önemli askeri yatırımları olduğu biliniyor.  Libya’nın kükürt oranı sıfıra yakın olan “tatlı petrol”ünü kimseyle paylaşmak niyetinde olmayan ABD, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı anlaşmayı işlevsiz kılabilmek için, araya Girit gibi bir barikatın dikilmesine destek verecektir.   

Türkiye de, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz denklemi dışına savrulmaya razı asla razı olamayacağına göre, Libya ile giriştiği bu işbirliğinden kazançlı çıkmaya çalışacaktır. 

GÜCÜMÜZÜ ORTAYA KOYMAZSAK… 

Gücümüzü ortaya koymazsak, yeni bir dünya düzeninin kurulduğu bir süreçte geleceğimizi başkalarının yazmasına izin vermiş oluruz. Şimdi, Libya ile elele vererek, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’deki haklarımızı daha güçlü savunacağız. Girit’in bağımsız bir devlet yapılması da dahil, bütün olasılıkları gözönüne alarak hazırlık yapmak durumundayız. Başka çaremiz de yok. 

Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/girite-dikkat-makale,47200.html