SORUN KANGREN OLMADAN…

ÇÖZÜM BULMALIYIZ

Türkiye, Suriyeli sığınmacılar konusunu, mümkün olan en kısa zaman içinde uluslararası platforma taşıyarak, çözüme kavuşturulmasını sağlamak zorundadır. Daha fazla zaman geçtiğinde ve sığınmacılar giderek büyüyen ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar üretmeye başladığında, Suriye sorunu hala çözülmemişse ve Suriye toprakları hala yağmacıların işgali altındaysa, Türkiye, ülkesine sığınmış insanları geri gönderemeyecektir. Bu durum, Türkiye’nin çözmekte zorlanacağı ve yalnız başına kalacağı bir soruna dönüşecektir. 

Bugün, bir tek Suriyeli sığınmacı kabul etmeyen Batılı dostlar, bir zaman sonra,  “Ben bu yükü daha fazla taşıyamıyorum, ülkelerine göndermek istiyorum” dediğinde, Türkiye’yi insanlık suçu işlemekle kınayacaklar ve “Türkiye, Suriyeli sığınmacılara işkence ediyor” diyeceklerdir.

ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffry’nin Ankara’yı son ziyareti sonrasında hem Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu hem de Milli Savunma Bakanı Akar’ın söylemlerinin giderek sertleştiğine tanık oluyoruz. Bu gerginliğin nedenlerini “Karar Ver ABD” başlıklı yazımızda yansıtmaya çalışmıştık. 

“Fırat‘ın Doğusu” konusunda ABD’nin hala oyalama taktiği uygulaması sabrımızı zorlayan yoklamalardır. Suriye sorununu konuşmak üzere Ankara’ya gelen Jeffry, Türkiye’nin sorunlarına saygı duyan bir çözüm önerisi getirmiş olsaydı, Dışişleri Bakanı’nı da, Savunma Bakanı’nı da “Sabrımızı zorlamayın” tonunda açıklamalar yapmazlardı. Fırat’ın doğusundaki terör hedeflerine olası harekatın masada olduğu toplantıya ilişkin Akar, “Bütün görüşlerimizi, bütün tekliflerimizi gelen heyete ilettik. Bunları inceleyip cevaplarını derhel vermelerini bekliyoruz. Bir gecikmeye tahammülümüz olmadığını, gerekirse, inisiyatif kullanacağımızı kendilerine bir defa daha vurguladık” diyordu. 

TÜRKİYE’NİN VE ABD’NİN ÖNCELİKLERİ

Türkiye’nin, bunca yıllık müttefikinin kontrolü altındaki bir bölgeye, Fırat’ın doğusuna askeri bir operasyon yapmakta ısrar etmesinin nedeni neydi? ABD ne istiyor, Türkiye neden, “Sabrımız kalmadı, biran önce cevap verin” diyordu.

Yazılarımızda anlattık, anlatıyoruz; ABD’nin şu sıralar öncelikli hedefi, Çin’in hızla hayata geçirmekte olduğu Yeni İpek Yolu kuşaklarının önünü kesmektir. Çin’in hızlı atakları nedeniyle ABD, Ortadoğu’da İsrail merkezli bir garnizon devlet kurma çalışmalarını ertelemek durumunda kaldı. 

Pakistan’ın yol vermesiyle 2700 kilometrelik Kaşgar-Gvadar Koridoru’nu tamamlayan Çin, Yeni İpek Yolu bağlamında büyük bir hamle gerçekleştirmiş oldu. Pakistan Gvadar Limanı’nı 43 yıllığına Çin’e kiraladı. 2700 kilometrelik Kaşgar-Gvadar Koridoru’ndan Basra Körfezi’ne uzanacak olan Çin, buradan Kızıl Deniz Üzerinden Afrika’ya, Akdeniz’e ve Avrupa’ya kolayca ulaşabilecek. ABD, Gvadar çevresinde, Pakistan ve İran’dan kopacağı topraklar üzerinde bir Belucistan kurmayı hedefliyordu. Başaramadı, ama bu konudaki hedefinden vazgeçmiş değil. 

ABD, Basra Körfezi’ne ve Afganistan’a yoğunlaşınca Suriye’de YPG’yi kullanarak hayata geçirmeye çalıştığı çekirdek garnizon devletin kuruluşunu ertelemek zorunda kaldı. O nedenle, Fırat’ın doğusu konusunda sabırsızlanan Türkiye, “Suriye sorununu çözelim” dedikçe oyalama taktikleri kullanıyor. “Güvenli Bölge” aldatmacasıyla Türkiye’yi, kurmayı planladığı terör kuşağının jandarması yapmanın yollarını arıyor. 

ABD’nin teklifi: “Türkiye Suriye topraklarına 5 kilometre kadar girsin, burada BM barış gücü askerleriyle güvenliği sağlasın. Bu 5 kilometrelik şeridin güneyinde PKK uzantısı YPG istediğini yapsın.” Bu, elbette Türkiye’nin kabul edebileceği bir plan değildir. Türkiye hemen Fırat’ın doğusundan başlayarak, Irak sınırına kadar olan bölgede 30 kilometrelik bir güvenlik kuşağı oluşturmayı, buradaki terör yuvalarını temizlemeyi hedefliyor. Türkiye’nin güney sınırları boyunca uzanacak 30 kilometrelik bir güvenlik kuşağı oluştuğunda, ülkemizdeki 3.6 milyonluk Suriyeli sığınmacının ülkelerine dönmeleri sağlanacak. Türkiye “Güvenli Bölge” oluşturalım” derken, böyle bir sonuç hedefliyor. 

ABD SURİYE’DE İŞGALCİDİR

Rusya ve İran Suriye’de “davetli” olarak bulunuyorlar, ama ABD Suriye’de işgalcidir. Artık “DEAŞ’la mücadele ediyorum” bahanesinin arkasına da sığınamaz. O nedenle, Türkiye’nin 5 kilometre kadar Suriye topraklarına girmesini, fakat daha fazla ilerlemesini istemiyor. Yani, Türk Silahlı Kuvvetleri Fırat’ın doğusunda ABD’nin hedeflerine hizmet ederek oyalanırken, 3.6 milyon Suriyeli sığınmacı giderek büyüyen siyasi, ekonomik ve sosyal sorunlar üreterek ülkemizde kalmaya devam edecek. ABD’nin istediği, hedeflediği, özetle bu.

Anlatmaya çalıştığımız gibi, Türkiye ile ABD arasında yaşanmakta olan gerilimin ana nedeni S-400’ler ve F-35’ler falan değildir. ABD, BOP’a yeniden dönebilmek için, Türkiye’yi oyalayarak zaman kazanmaya çalışmaktadır. 

ABD’nin hedefi Suriye’nin kuzey bölgelerindeki Kürt nüfus oranını artırmaktır. 2011’den bu yana, yapılan bütün çalışmalara rağmen, Fırat’ın batısındaki Kürt nüfusu yüzde 20’yi geçmemiştir. Suriye Koalisyon Güçleri Komutanı General Votel, “Bu demografik yapıyla burada bir Kürt devleti kurulamaz” dediği için ülkesine geri gönderilmiştir. 

ABD SIĞINMACI SORUNUNA ÇÖZÜM BULUNMASINI ENGELLİYOR

ABD, zaman kazanarak Suriye’nin kuzeyindeki demografik yapıyı kendi hedeflerine uygun duruma getirmeye çalışırken, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna askeri operasyon yapmasına ve burada 30 kilometre genişliğinde bir güvenli bölge oluşturma girişimine karşı çıkıyor. Çeşitli oyalamalarla sığınmacıların dönüşünü engelleyen ABD, güney illerimizin demografik yapılarının değişmesine neden olan sığınmacıların, Türkiye’nin başına giderek büyüyen ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar üretmesini hedefliyor. 

Biz Suriyeli sığınmacılar konusuna çözüm üretmeye çalışırken, Çin’in Yeni İpek Yolu’nun önünü kesmek zere Suriye’deki DEAŞ üniformalı paralı askerlerini Afganistan’a taşıyan ABD, Afganistan, Pakistan, Irak ve İran’dan da 2 milyon civarında insanın Türkiye’ye sığınmasına neden olmuştur. Şu sıralar Türkiye’deki kayıtlı, kayıtsız sığınmacı sayısı 5.5. milyonu aşmıştır.

2011’de, Arap Baharı rüzgarlarıyla başlatılan Suriye iç savaşı sonrasında 3.6 milyon Suriyeli sığınmacının Türkiye’ye yönlendirilmesinin ülkemizin demografik yapısını değiştirmeye yönelik, giderek büyüyen sorunlar üreten bilinçli bir operasyon olduğunu ve artık tek bir ülkenin taşıyamayacağı bir boyuta ulaştığını bütün dünyaya duyurmamız gerekiyor. 

Türkiye, Suriyeli sığınmacılar konusunu, mümkün olan en kısa zaman içinde uluslararası platforma taşıyarak, çözüme kavuşturulmasını sağlamak zorundadır. Daha fazla zaman geçtiğinde ve sığınmacılar, giderek büyüyen ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar üretmeye başladığında, Suriye sorunu hala çözülmemişse ve Suriye toprakları hala yağmacıların işgali altındaysa, Türkiye, ülkesine sığınmış insanları geri gönderemeyecektir. Bu durum, Türkiye’nin çözmekte zorlanacağı ve yalnız başına kalacağı bir soruna dönüşecektir.

Bugün, bir tek Suriyeli sığınmacı kabul etmeyen Batılı dostlar, bir zaman sonra,  “Ben bu yükü daha fazla taşıyamıyorum, ülkelerine göndermek istiyorum” dediğinde, Türkiye’yi insanlık suçu işlemekle kınayacaklar ve “Türkiye, Suriyeli sığınmacılara işkence ediyor” diyeceklerdir.

SIĞINMACI SORUNU TÜRKİYE’YE KARŞI BİR SİLAH OLARAK KULLANILIYOR

Söze Suriyeli sığınmacılardan başlamıştık. Küresel konjonktür nedeniyle, bir ufuk turu yaparak yeniden konumuza dönebildik. Görüldüğü gibi, küresel güçler arasında yeni dünya düzeni kurma bağlamında terör olayları, vekalet savaşları şeklinde yaşanmakta olan mücadele nedeniyle, yerel gibi görünen her gelişme, aslında küresel çapta izlediğimiz kavganın bir halkasıdır. 

Türkiye’nin sırtına bilinçli olarak yüklenen sığınmacı sorunu, ürettiği ve üreteceği ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar nedeniyle giderek taşınamaz boyuta gelmektedir. Küçük bir göçmen grubunun ülkesini girmesini engellemek için Meksika sınırına duvar ören ABD, sığınmacı kartını Türkiye’ye karşı bir silah olarak kullanmaktadır. Fırat’ın batısında da Rusya destekli Esad rejimi aynı taktiği uygulamaktadır. 60 bin Polonyalı göçmenin işsizlik sorunu yaratacağı kaygısıyla Brexit kararı alıp AB’den ayrılan İngiltere, Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye’ye hiçbir yardımda bulunmamaktadır

Türkiye demografik yapısını ciddi olarak tehdit eden, ekonomik siyasi ve toplumsal sorunlar üretmeye başlayan sığınmacı sorununu acilen masaya yatırmak ve çözüm üretmek zorundadır.