CIR (CHINA-INDIA-RUSSIA) ÜÇGENİ

ŞANS MI, TEHDİT Mİ?

“Küresel lider”liğini sürdürebilmek adına, insan haklarını ve uluslar arası hukuku hiçe sayan operasyonları nedeniyle, ABD karşısındaki cephe giderek güçlenirken, Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,  Rothschildlerin yönlendirmesiyle ABD karşıtı cepheye geçti; Pakistan, Hindistan ve Çin ile bir dizi anlaşma imzaladı. 

Petrol zengini Arap ülkelerinde etkili olan Prens Muhammed bin Selman’ın bu atağı ile, Çin, Hindistan ve Rusya’nın oluşturduğu CIR Üçgeni çok güçlendi, ABD’nin yalnızlığı derinleşiverdi. 

Ve dünya, İngiltere yörüngesinde olmakla birlikte Rothschildlerin oldukça etkin oldukları Yeni Zelanda’da, Müslümanları hedef alan bir katliam dehşetiyle sarsıldı.

Yeni Zelanda katliamının sisleri dağıldıkça, bunun basit bir psikopat işi olmadığı anlaşılıyor. Katliam, uzun süre planlanmış, hazırlıkları yapılmış, arkasında devlet aklı, dolayısıyla küresel mesajları olan, ruhani boyutu belli amaçlar doğrultusunda öne çıkarılmış, küresel barışı ciddi olarak tehdit eden bir cepheleşmenin dışa vurumudur. 

Tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkan Çin, Hindistan ve Rusya’nın  oluşturdukları CIR Üçgeni, küresel barışın korunması açısından bir şans olarak görünse de, üçgeni oluşturan ortakların siyasi ve ekonomik hedeflerinin çok farklı olması, “bu stratejik üçgen bir şans mı, bir tehdit mi?” sorgulamasına neden oluyor.

M. KEMAL SALLI

Yeni Zelanda katliamının sisleri dağıldıkça, bunun basit bir psikopat işi olmadığı anlaşılıyor. Katliam, uzun süre planlanmış, hazırlıkları yapılmış, arkasında devlet aklı, dolayısıyla küresel mesajları olan, ruhani boyutu belli amaçlar doğrultusunda öne çıkarılmış, küresel barışı ciddi olarak tehdit eden bir cepheleşmenin dışa vurumudur.

Yeni Zelanda katliamının Türkiye’yi neden hedef aldığı ayrıca irdelenmesi gereken bir konu. Öncelikle görülmesi gereken karşılıklı cephelerde yer alan küresel güçler ve onları biraraya getiren nedenler. 

Bir tarafta, Sovyetler Birlği’nin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyamızda “küresel lider” konumuna yükselen ABD ve yörüngesine aldığı hidrokarbon zengini ülkeler, karşı tarafta ABD’nin “küresel lider” konumunu sürdürebilmek amacıyla göze aldığı insan haklarını ve uluslar arası hukuku hiçe sayan ABD’nin operasyonlarına karşı çıkanların oluşturduğu cephe ve bu cepheyi finansal gücüyle destekleyen Rothschild Ailesi.

“Küresel lider”liğini sürdürebilmek adına, insan haklarını ve uluslar arası hukuku hiçe sayan operasyonları nedeniyle, ABD karşısındaki cephe giderek güçlenirken, Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,  Rothschildlerin yönlendirmesiyle ABD karşıtı cepheye geçti; Pakistan, Hindistan ve Çin ile bir dizi anlaşma imzaladı.

Petrol zengini Arap ülkelerinde etkili olan Prens Muhammed bin Selman’ın bu atağı ile, Çin, Hindistan ve Rusya’nın oluşturduğu CIR Üçgeni çok güçlendi, ABD’nin yalnızlığı derinleşiverdi.

Ve dünya, İngiltere yörüngesinde olmakla birlikte Rothschildlerin oldukça etkin oldukları Yeni Zelanda’da, Müslümanları hedef alan bir katliam dehşetiyle sarsıldı.

NEDİR BU CIR ÜÇGENİ; BİR FIRSAT MI, BİR TEHDİT Mİ?

Adını ilk duyduğunuzda, normal olarak, ‘Nedir CIR Üçgeni, bu da nereden çıktı?’ demişsinizdir.

CIR Üçgeni yeni bir geometri teoremi değil, bir ittifak. Açılımını verdiğimizde, küresel barışın geleceğini ne ölçüde etkileyebileceğini kolayca tahmin edebileceksiniz. CIR, Çin (China), Hindistan (India) ve Rusya’nın (Rusia) baş harflerinden oluşuyor. Uluslararası ilişkilerde bu üçgen “troika” ya da “Stratejik Üçgen”olarak anılıyor, ama daha belirleyici olması açısından biz bu oluşuma CIR Üçgeni demeyi daha doğru bulduk. 

Şeytan Üçgeni çağrışımı yapsa da, o karadelik, CIR Üçgeni yanında çok masum kalıyor. Üzerinde uçmazsanız, gemilerinizi o bölgede yüzdürmezseniz, Şeytan Üçgeni’nin şerrinden kurtulabilirsiniz, ama CIR Üçgenin köşelerine oturmuş üç küresel aktör, dünyanın geleceği açısından belirleyici bir güç oluşturuyor. 

CIR Üçgeni, her adımı dikkatle izlenmesi gereken bir gelişmedir. 

CIR Üçgeni, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında oluşan tek kutuplu dünya düzenini kalıcı kalabilmek amacıyla ABD tarafından uygulamaya konulmak istenen Yeni Dünya Düzeni’ne karşı oluşan tepkinin bir sonucudur. 

Tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkan küresel aktörlerin oluşturdukları CIR, küresel barışın korunması açısından bir şans olarak görünse de, üçgeni oluşturan ortakların siyasi ve ekonomik hedeflerinin çok farklı olması, “bu stratejik üçgen bir şans mı, bir tehdit mi?” sorgulamasına neden oluyor. 

Tarihin sonunun geldiğini, yeni bir dünya düzeninin gerekli olduğunu savunan Amerikalı ideologların, insan haklarını ve uluslar arası hukuku hiçe sayan Büyük Ortadoğu (BOP) gibi projeleri, küresel çapta ekonomik, sosyal ve siyasi dengeleri altüst eden bir kaos ortamının doğmasına neden olmuştur. Bu kaos ortamı, ülkeler ve bölgeler açısından bir beka sorunu ürettiğinden, küresel çapta bir paylaşımının savaşının yaşanması kaçınılmaz olmuştur. Bugüne kadar vekalet savaşları şeklinde sürdürülen paylaşım kavgası, cephelerin belirginleşmesiyle, çok tehlikeli bir aşamaya gelmiştir. 

CIR ÜÇGENİ KURMA ÖNERİSİ RUSYA’DAN

27 Şubat’ta, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Hindistan Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Sushma Svaraj ve Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Wang Yi, Çin’in Wuzhen kentinde,  Rusya-Hindistan-Çin Dışişleri Bakanları Toplantısı kapsamında 16. kez biraraya geldiler. Bu üçgenin oluşması, ABD’nin tek kutuplu Yeni Dünya Düzeni’ne bir başkaldırıydı. Elbette Rusya’nın, Çin’in ve Hindistan’ın ekonomik ve siyasi hedefleri birbirinde çok faklıydı, ama üçü de, tek kutuplu dünya düzenine karşıydılar. Toplantı sonrasında yayınlanan sonuç bildirisinde bu hedef açıkça belirtiliyordu. 

ABD tarafından yeni bir dünya düzeni kurma arayışları karşısında, Rusya, Çin ve Hindistan arasında bir stratejik ortaklık kurulması önerisi, ilk olarak 1998 yılında, Yeni Delhi’de yapılan bir toplantıda, eski Rusya Dışişleri Bakanı Yevgeny Primakov’dan gelmiş, yani, CIR Üçgeni’nin fikir babası Primakov. 

Primakov, ABD’nin tek kutuplu bir dünya oluşturma operasyonlarına karşı çıkabilmek için, işbirliği yapmaları gerektiğini önermiş, gerekçelerini anlatmış. Öneri, üç devletin ilgili kurullarında tartışılmış ve 2002’e, dönemin Çin Dışişleri Bakanı Tang Jiaxuan, Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov ve Hindistan Dışişleri Bakanı Yashwant Sinha’nın New York’ta, Birleşmiş Milletler’de bir başka konuya ilişkin yapılan bir toplantı sonrasında anlaşmaya dönüşmüş.

CIR Üçgeni, birbirlerinin atıkları adımları dikkatle izleyen, yalnızca çıkarları emrettiği için elele veren ortaklardan oluşuyor. CIR Üçgeni bu konuda çok ilginç tarihi bir örnek oluşturuyor.

YENİ İPEK YOLU TAM GAZ İLERLİYOR

Çin, 65 ülkeyi birbirine bağlayacak olan Yeni İpek Yolu’nu 2013’ten itibaren hayata geçirirken güçlü ortaklara dayanmak istiyor; tek başına yola çıkıp ele geçirdiği bir tarihi fırsatı heba etmek istemiyor. Çin, Rusya’ya da, Hindistan’a da ihtiyatlı gülücükler gönderiyor, ama yarınların neler getireceğini öngörebilmek çok zor.  

Rusya’nın, ABD karşısında CIR gibi stratejik bir üçgen oluşturmayı hedefleyen Çin’in yanında yer almak istemesi, tarihi gerçeklerle çatışıyor gibi gelebilir. Fakat, Rusya, CIR Üçgeni ile ABD karşısında bir cephe oluştururken, elele verdiği Hindistan’la birlikte Çin önünde de bir set oluşturmayı hedefliyor. 

ABD’nin Yeni Dünya Düzeni’yle, Çin’in de Yeni İpek Yolu’yla neleri hedefledikleri bilindiğinden, Rusya ile Hindistan’ın birçok konuda işbirliği yapmaları zor olmuyor. İkisinin de Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi olması, Moskova- Yeni Delhi arasında hızlı ulaşım sağlayacak bir koridor oluşturmaları bir rastlantı değildir. 

Sonuçta CIR Üçgeni, üç nükleer gücün birbirlerini dengelemeyi, “ABD sonrası” için hazırlık yapmayı hedefleyen bir güç birliği olarak öne çıkıyor.

Çin, Batılı ülkelerin ucuz üretim merkezi olmaktan kurtulup, kendi adına üretip satmak için kolları sıvadı. Çin 5 kıtayı ve 65 ülkeyi karalardan ve denizlerden birbirine bağlayacak olan Bir Yol Bir Kuşak, yani, Yeni İpek Yolu’nu hayata geçirmeye çalışıyor. 

Çin bu konuda epeyce yol aldı. Dünyanın pekçok ülkesinde çok büyük yatırımları var; araziler, limanlar, madenler, petrol alanları satınaldı. Yeni İpek Yolu güzergahındaki pekçok ülkeye, yollarını, demiryollarını, liman ya da havaalanlarını hızlı ulaşıma uygun duruma getirebilmeleri için uzun vadeli krediler açıyor. Ortadoğu’da, Afrika’da, Avrupa’da, Güney Amerika’da oyunlar kurabiliyor. Enerji ve hammadde konusunda güvenilir garantiler almasa, Çin bu kadar cesur adımlar atabilir mi? 

Pakistan’ın Gvadar Limanı’nda büyük bir üs kuran Çin, İran üzerinden Ortadoğu’ya uzanmak istedi; Afrika’da Güney Amerika’da çok önemli yatırımları ve köprü başları var. Günlerdir yazdığımız İran’a yönelik operasyon ve Hürmüz Boğazı kenarında bir Belucistan kurma hazırlıkları, Çin’in bu hamlesini boşa çıkarma çabalarıdır.

YENİ PEK YOLU’NU KİMLER DESTEKLİYOR?

Washington’da, ABD’nin yönetim kadrolarına egemen olabilmek için Pentagon’le kıyasıya savaşan Rothschild Ailesi, rakibinin gücünü yıpratmak amacıyla Çin’in Yeni İpek Yolu’na destek veriyor. Aslında, Bir Yol Bir Kuşak, yani Yeni İpek Yolu Projesi’nin mimarı da, finansörü de Rothschild Ailesi. İngiltere de çok başka amaçlarla Çin’in Yeni İpek Yolu’nu hararetle destekliyor. İngitere’nin gizli amacının Çin’i, önce dengelemek, sonra Yeni İpek Yolu üzerinden verilecek yoğun siparişlerle yormak ve Hindistan’ı başrole taşımak olduğu değerlendiriliyor. 

Çin, ABD karşıtı küresel güçlerle hareket ederek, hem destek kazanmayı hem de imajını düzeltmeyi hedefliyor. 

BİZ BU ÜÇGENİN NERESİNDEYİZ?

Cemal Kaşıkçı cinayeti nedeniyle Petagon’la köprüleri tamamen atan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Rothschildlerin yönlendirmesiyle çıktığı Asya turunda Çin ve Hindistan’a verdiği garantiler, CIR’ın kapsama alanının tehlikeli bir biçimde genişlemesine, ABD’nin daha da agresifleşmesine neden olmuştur. 

Çin’in, Yeni İpek Yolu kapsamında yaptığı yatırımlar ve ataklar,  ABD’nin de, Çin’in bu ataklarını geçersiz kılmak amacıyla yaptığı hamleler nedeniyle, dünyanın her köşesinde sonu nereye varacağı kestirilemeyen hareketlenmeler yaşanmaktadır.  

Peki, biz bu hareketlenmenin neresindeyiz?

Onu da 13 Mart tarihli Hürriyet’in manşetinden okuyalım: “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün törenle açılışını yaptığı Gebze-Halkalı banliyö tren hattı İstanbul trafiğini ve dünya demiryolu ulaşımı açısından çok kritik bir öneme sahip.” 

Nasıl yani?

“Londra’dan Pekin’e uzanacak demir ipek yolunun İstanbul etabı burası.” CIR Üçgeni’nin dışında değiliz yani..