İsveç’te hastaneye alınmayan bir vatandaşını ambülans uçakla yurda getiren Türkiye’nin yaptığı gösteri değildi; engin kültürünün genlerine işlediği devlet anlayışıydı; Osman Gazi’ye “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diye öğüt veren Şeyh Edebali geleneğinin günümüzdeki bir uygulamasıydı. 

Türkiye’nin yaptığı, zenginliklerini yağmalamak için Güney Amerika’ya kadar uzanabilen, fakat virüs salgını nedeniyle İstanbul’da mahsur kalan bir vatandaşının imdat çağrılarını duymazdan gelen İspanyollara verilmiş bir insanlık dersiydi. 

Türkiye’nin yaptığı, hastane, ekipman ve personel yetersizliği nedeniyle, koronavirüs salgınını önleyebilmek adına, yaşlı nüfusu feda etmek anlamına gelen “sürü bağışıklığı” stratejisini uygulamaya kalkışan İngiltere’ye, bu ölümcül salgına hazırlıksız yakalanan ve Kovid-19’un pençesine düşen hastaların geleceği konusunda, “bu yaşasın, bunu feda edelim” seçimi yapmak zorunda kalan İtalya’ya insanlığın ve devlet olmanın ne demek olduğunu anlatmaktı. 

Sürü değil, milletiz biz; tek bir vatandaşımız çok değerlidir bizim için. Yalnızca toplumumuzun değil, canımızın bir parçasıdır o. Aynen Emrullah Gülüşken gibi. 

Emrullah Gülüşken kızını ziyaret için gittiği İsveç’te koronavirüse yakalanmış, hastalanmıştı. Emrullah Gülüşken aynı zamanda kalp hastasıydı. Kızıyla birlikte tedavi için gittikleri hastanede, Kovid-19 teşhisi konulmasına rağmen, yatak vermemişti İsveçli doktorlar; birkaç ilaç birkaç öğütle evine göndermişlerdi Emrullah Gülüşken’i. Kısaca, İtalya’da, İngiltere’de hatta Amerika’da yapıldığı gibi, belli bir yaşı geçtiği ya da geçerli bir sosyal güvencesi olmadığı için ölüme terkedilmişti. Sağlık donanımları ve personeli yetersizdi.

Kovid-19 gibi, yapısı ve tedavisi henüz belli olmayan ölümcül bir hastalıkla başbaşa kalan baba kız çaresizliğin karanlığında çırpınırken, Emrullah Bey’in kızı Leyla’nın aklına vatanı geldi. Orada sesini duyurabileceği, derdini anlatabileceği birileri mutlaka vardı. Çünkü orası Türkiye idi; hani şu Avrupalı ülkelerin, bazı sosyal reformlar yapması gerektiği gerekçesiyle 50 yıldır kapıda beklettikleri Türkiye.. 

Emrullah Gülüşken’in kızı Leyla Gülüşken sosyal medyadan Türkiye’nin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya seslendi. İsveç gibi bir ülkede Kovid-19 felaketiyle karşı karşıya kaldıklarını, İsveç hastanelerinin babasını tedavi etmediklerini samimiyetle anlattı. 

Sağlık Bakanı hiç tereddüt etmeden, “Merak etme kızım” dedi, “en kısa zamanda sizi alacağız.” 

Leyla Gülüşken’in imdat çağrısından haberdar edilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla Pazar sabahı 06.00’da Ankara’dan kanat açan bir ambulans uçak, birkaç saat içinde Malmeo Havaalanı’na indi. İsveç makamlarının ölüme terkettikleri Emrullah Gülüşken’i, beraberinde getirdikleri negatif basınçlı özel sedye ile ambulans uçağa alan sağlık ekibi, zamana karşı yarışarak Ankara’ya ulaştırdılar. 

Havaalanında hazır bekleyen ambulanslar Emrullah Gülüşken ve oğlunu hemen Bilkent Hastanesi’ne ulaştırıp tedavi alıntına alınmasını sağladılar. 

TÜRKİYE’NİN YAPTIĞI GÖSTERİ DEĞİLDİ

İsveç’te hastaneye alınmayan bir vatandaşını ambülans uçakla yurda getiren Türkiye’nin yaptığı gösteri değildi; engin kültürünün genlerine işlediği devlet anlayışıydı; Osman Gazi’ye “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diye öğüt veren Şeyh Edebali geleneğinin günümüzdeki bir uygulamasıydı. 

Türkiye’nin yaptığı, zenginliklerini yağmalamak için Güney Amerika’ya kadar uzanabilen, fakat virüs salgını nedeniyle İstanbul’da mahsur kalan bir vatandaşının imdat çağrılarını duymazdan gelen İspanyollara verilmiş bir insanlık dersiydi. 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ambulans uçaklarla, dünyanın çeşitli ülkelerinden 60 bin vatandaşımızın Türkiye’ye taşındığını söylüyor.

Türkiye’nin yaptığı, hastane, ekipman ve personel yetersizliği nedeniyle, koronavirüs salgınını önleyebilmek adına, yaşlı nüfusu feda etmek anlamına gelen “sürü bağışıklığı” stratejisini uygulamaya kalkışan İngiltere’ye, bu ölümcül salgına hazırlıksız yakalanan ve Kovid-19’un pençesine düşen hastaların geleceği konusunda, “bu yaşasın, bunu feda edelim” seçimi yapmak zorunda kalan İtalya’ya insanlığın, devlet olmanın ne demek olduğunu anlatmaktı. 

TÜRKİYE SALGINLA MÜCADELE KONUSUNDA DÜNYAYA ÖRNEK OLDU

Türkiye, bir taraftan, koronavirüsle mücadele konusunda milletçe seferber olurken, bir taraftan da, bu süreçte çaresiz kalan İran, Irak, İtalya, İngiltere, İspanya, Bosa-Hersek, Kuzey Makedonya, Kosova gibi ülkelere Koca Yusuf’la solunum cihazı, maske, dezenfektan malzemeleri taşıyordu.  

Salgının başlangıcında “sürü bağışıklığı” stratejisi öneren İngiltere Başbakanı Boris Johnson, 20 günlük tedavi sonrasında işbaşı yaparken, “Zirveyi geçiyor olduğumuza ilişkin sinyaller var” diyor ve ekliyordu: “Şu anki mevcut durumu kaldırmamız mümkün değil. Sabırsızlığınızı anlıyorum, ama 3+3 hafta olarak uyguladığımız karantina önlemlerini kaldırmamız mümkün değil. Maksimum risk altındayız. Birinci dalgayı atlattık, ama ikinci dalga için yeteri kadar test yapılmadı. Yapılacak testlerin sonuçlarını gördükten sonra önlemleri kaldırabiliriz.” 

Başbakan Johnson, 6 Mayıs’tan sonra İngiltere’nin de, İskandinav ülkeleri, Fransa, İtalya gibi önlemleri kaldırmasını bekleyenlere Başbakan Johnson herhangi bir müjde veremedi. Yani İngiltere gibi bir ülke, salgının başlangıcında okulları açık tutarak kısmen uyguladığı “sürü bağışıklığı” stratejisinin olumsuz sonuçları nedeniyle,  yaşamakta olduğumuz Kovid-19 salgını ile mücadelede dünyanın örnek alacağı bir başarı sergileyemedi. 

DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ  İNGİLTERE’Yİ, İTALYA’YI, İSPANYA’YI, ABD’Yİ DEĞİL,

GÜNEY KORE’Yİ, SİNGAPUR’U VE TOPYEKUN SEFERBERLİK

VE FİLYASYON UYGULAYAN TÜRKİYE’Yİ ÖRNEK GÖSTERİYOR

Koronavirüs salgınıyla mücadele sürecinde sergilediği başarı ile Dünya Sağlık Örgütü’nün övgüyle söz ettiği Türkiye, salgın karşısında, “ölen ölür kalan sağlar bizimdir” diye özetlenen “sürü bağışıklığı” stratejisini uygulamaya kalkan bazı ülkelere insanlık dersi daha vermiş oldu.

Bugün dünya İngiltere’yi, İtalya’yı ya da ABD’yi değil, bu kriz sürecini başarıyla yönetmiş olan Güney Kore, Singapur’un yanı sıra Türkiye’yi örnek alıyor. 

İtalya’da doktorlar, hastane, yoğun bakım ünitesi, sağlık donanımı ve personel yetersizliği nedeniyle hastaların bir kısmını ölüme terk ederken, Türkiye’nin sağlık ordusu günlerce evlerine gitmeden, birkaç saatlik uykuyla, hastaları sağlıklarına kavuşturabilmek için çırpınıyor, şehitler veriyordu. Dünya örnek olan sağlık ordumuza can borçlu olduğumuzu, bir kez daha vurgulamak isteriz. 

Bu millet, fedakar olduğu kadar, vefakar millettir; Kovid-19’la mücadele konusunda izlediği başarılı politikayla, filyasyon uygulamasıyla,  tıp tarihinde geçecek bir topyekun savaş örneği sergileyen Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca Hocamızı da her zaman minnet ve şükranla alkışlayacaktır.  

Büyüksün Türkiye’m 

Allah devletimize, milletimize zeval vermesin.