Sağlık Bakanlığı’nın hergün düzenli olarak açıkladığı bilgilere göre, iyileşen hasta sayısı vaka sayısını aşmış durumda. Heyecanla beklediğimiz çok sevindirici bir haber, ama “Kovid-19 canavarını yendik, düze çıktık” diyebilmek için bu durumu sürdürmemiz gerekiyor.  

Ansızın hayatımıza giren Koronavirüs salgınıyla, soğudukça acısını daha derinden hissedeceğimiz bir yara aldık. Davranışlarımız, insani ilişkilerimiz, toplumsal düzenimiz, iş hayatımız, ekonomik düzenimiz altüst oldu. Sağlık Bakanlığı’nın önerileri doğrultusunda zorunlu ve gerekli bir karantina süreci yaşamaktayız. Bugüne kadar katlandığımız sıkıntıların heba olmaması için biraz daha dişimizi sıkmamız gerekiyor. 

BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.

Sağlık Bakanlığı’nın hergün düzenli olarak açıkladığı bilgilere göre, iyileşen hasta sayısı vaka sayısını aşmış durumda. Heyecanla beklediğimiz çok sevindirici bir haber, ama “Kovid-19 canavarını yendik, düze çıktık” diyebilmek için bu durumu sürdürmemiz gerekiyor.  

BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.

Koronavirüs salgınıyla mücadelede başarılı ülkeler arasında sayılıyoruz. Milletçe elele vererek aşardık bunu; işyerlerimizi kapandık, evlerimize kapandık. Alışkanlıklarımızı, yaşam tarzımızı değiştirdik, karantina koşullarına uyum sağlamaya çalışıyoruz. Televizyon ekranlarıyla muhabbetimiz zirve yaptı. Kanaldan kanala koşarak tıp konusundaki genel bilgilerimizi tazeledik, bu arada yeni yeni bilgiler edindik. Virüsler, pandemiler, ilaçlar, aşılar, maske çeşitleri konusunda bir tıp öğrencisi kadar bilgi sahibiyiz artık. 

Karantina sürecinde edindiği bilgileri değerlendirmek adına, yeniden üniversite sınavlarına girmeyi hedefleyenler, bilgilerini pekiştirmeye devam ederken önerimiz; BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M. 

Ansızın hayatımıza giren Koronavirüs salgınıyla, soğudukça acısını daha derinden hissedeceğimiz bir yara aldık. Davranışlarımız, insani ilişkilerimiz, toplumsal düzenimiz, iş hayatımız, ekonomik düzenimiz altüst oldu. Sağlık Bakanlığı’nın önerileri doğrultusunda zorunlu ve gerekli bir karantina süreci yaşamaktayız. Bugüne kadar katlandığımız sıkıntıların heba olmaması için biraz daha dişimizi sıkmamız gerekiyor. 

Biliyoruz sıkıldık, bunaldık, ama: BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.

DERDİMİZ YALNIZCA GÜNÜ KURTARMAK DEĞİL

Hiç beklemediğimiz bir anda, hiç beklemediğimiz bir şekilde karşımıza çıkan ölümcül salgını en az hasarla atlatmaya çalıştığımız bir süreçte derdimiz, yalnızca günü kurtarmak değil, aynı zamanda gelecek hesapları yapmaktır.

21. Yüzyıl’ın getireceği mutlulukları yaşamaya hazırlanırken öyle bir musibetle savaşmak zoruna kaldık ki, ülke çapında önlemler almak yeterli olmuyor; soruna küresel bakmak ve küresel etkili çözümler üretmek gerekiyor. 

Önce şu gerçeği görelim, küresel çapta ölümcül salgına neden olan koronavirüs ailesinin bir kontrolsüz bireyi olan Kovid-19’un insanlığın başına bela edilmesinde bizim hiçbir rolümüz olmadığı halde, en olumsuz etkilenen ülkelerden biriyiz. Sağlık Bakanlığı’nın salgınla mücadele bağlamında uyguladığı karantina insanların evlere kapanmasına, dolayısıyla üretimin durmasına neden oldu. Yalnızca biz değil, dünyanın bütün ülkeleri bu mikroskobik canavarın olumsuz etkilerinden korunmaya çalışıyor. 

Başta ABD olmak üzere, başlangıçta bu salgının olası etkilerini öngöremeyen ülkelerde büyük insanlık dramları yaşanıyor. Çin, Almanya, İtalya gibi virüsün yapısını ve huylarını tam olarak çözüme kavuşturmadan, “Tamam, Kovid-19’u yendik” diye önlemleri gevşeten ülkeler, yeniden başlayan ölümcül salgınlar karşısında ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. 

BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.

Koronavirüs ailesinin Kovid-9 adlı bu üyesinin yapısı tanımlanmış olsa bile, olası davranışları henüz gözlenememiştir. Şu anda yeryüzünde, Kovid-19 dışında, ölümcül salgınlara neden olan başka virüslerin de dolaştığı söyleniyor. Bunlar, Kovid-19’un akrabaları mıdır, yoksa koronavirüs ailesinin başka üyeleri midir? Bu sorulara net yanıtlar bulunmadıkça insanlığın rahat nefes alması mümkün değildir. Eğer savunulduğu gibi, sözü edilen “başka virüsler” Kovid-19’un mutasyon ürünleriyse işimiz çok zordur. 

O nedenle, karşımızdaki düşmanın kimliği tam olarak saptanana kadar, aşısı ilacı bulunana kadar  biraz daha sabır Türkiye’m. Kovid-19’un şakası yok..

BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.

İSVEÇ OPERASYONU GÖSTERİ MİYDİ?

Geçen günkü, “BÜYÜKSÜN TÜRKİYE’M” başlıklı yazımız nedeniyle bazı dostlardan eleştiriler aldık. İsveç’te mahsur kalmış bir vatandaşımızın Sağlık Bakanlığı’nın ambulans uçaklarından biriyle alınıp yurda getirilmesinin bir gösteri  olduğunu iddia ediliyordu. İsveç’ten vatandaş kurtarma operasyonu, idda edildiği gibi, Diriliş dizisinin çağdaş versiyonu bile olsa, bu bizim “BÜYÜKSÜN TÜRKİYE’M” coşkumuza engel oluşturamaz. 

Çünkü bu eleştiriler, havaalanları uluslar arası uçuşlara kapatılana kadar, Dışişleri Bakanlığı’nın çeşitli ülkelerden, hem TÜRK HAVA YOLLARI hem de ambulans uçaklarla binlerce vatandaşımızı ülkemize taşıdığı gerçeğini değiştirmiyor. 

Bu eleştiriler, Emrullah Gülüşken’i İsveç’ten alıp getiren 4 sedyeli, uçan hastane donanımlı ambulans uçaklara sahip tek ülkenin Türkiye olduğu gerçeğini değiştirmiyor

Bu eleştiriler, ambulans uçağımızın indiği yabancı havaalanlarında sorulan “Hangi zengini almaya geldiniz?” sorusuna “Bu devletin uçağı, bu hizmet ücretsiz” yanıtını duyduklarında şaşırıp kaldıkları gerçeğini değiştirmiyor..

Bu eleştirler, ambulans uçak hizmetini kendi kaynaklarıyla ücretsiz olarak sunan tek devletin Türkiye olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

Bu eleştiriler, emir verildiğinde 90 dakika içinde teker kaldırabilen ambulans uçağımızın, Vuhan’dan gelen virüslü bir Çinli hastayı, 40 saat uçarak ülkesine ulaştırdığı gerçeğini değiştirmiyor.

Bu eleştiriler, bizim kültürel genlerimize nakşedilmiş olan “devlet baba” geleneğimizin hala bütün canlılığı ile yaşıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 

Bu eleştiriler, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği “Milleti yaşat ki, devlet yaşasın” öğüdünün hala kulaklarımızda küpe olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 

Bu eleştiriler, “Yemedim yedirdim, içmedim içirdim” diyen Bilge Kağan’ın “devlet baba” anlayışının bütün canlılığı ile yaşıyor, yaşatılıyor olduğu gerçeğini değiştirmiyor. 

Küresel aktör geçinen bazı ülkeler vatandaşlarına “sürü bağışıklığı” stratejisi uygulamaya kalkışırken, yoğun bakımdaki hastalarının bir kısmını ekipman ve eleman yetersizliği nedeniyle ölüme terkederken, salgınla mücadelede, 1 milyonluk sağlık ordusuyla başarılı bir tablo sergileyen Türkiye’nin, yardım çağrılarına karşılık verme çabalarını eleştirmek insafla ne derece bağdaşır? 

Hepimizin sağlığını tehdit eden ölümcül bir salgın karşısında 1 milyonluk sağlık ordumuzun fedakarca savaştığı bir süreçte, milletçe elele olmamız ve “hükümet” ile “devlet” ayırımına özen göstermemiz gereken günler yaşıyoruz. 

Bitmedi…

BAKAN KOCA, “HEMŞEHRİM YA DA AKRABAM DEĞİLDİR” DİYOR, SİZ NE DİYORSUNUZ?

Eleştirileri eşliğinde bazı fotoğraflar ve Batmanlı Emrullah Gülüşken’in Konya Kululu Sağlık Bakanı’nın hemşehrisi olduğunu savunanların, kızı Leyla’nın sunduğu soykütüklerine ilişkin belgelere ne diyeceklerdir? 

Gülüşken’in 2014’te İsveç’te bir hastane odasında çekilmiş görüntülerini Ankara’daki hastanede çekilmiş gibi sunanların bir diyecekleri olmalı.  

Kabineye siyaset dışından katılan Sağlık Bakanı’nın koronavirüs salgınıyla mücadele konusunda sergilediği başarıyı herkes takdir ediyor; hakkını teslim ediyor. Canlı yayında kedisine, İsveç’ten ambulans uçakla hasta taşınması konusuna ilişkin iddialar ve Emrullah Gülüşken’in akrabası olup olmadığı da soruldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca gayet net olarak yanıtladı; “Hasta hemşehrim ya da akrabam değildir” dedi. Bakan Koca ile İsveç’ten getirilen hastanın akraba ve hemşehri olduğunu savunanlar için, Bakan Koca’nın ve Emrullah Gülüşken’in nüfus kayıtlarına ulaşmak zor değil ki.  

Her zamankinden daha fazla elele ve dayanışma içinde olmamız gereken bir süreçte siyasi düşüncelerimizin vicdanımızın önüne geçmemesi gerektiğini unutmamalıyız. 

Kovid-19’un arka planındaki kavga bir şekilde sona erecek. Kovid-19’un soykütüğünün giderek netleştiği, IMFCOIN’in hayatımıza girmeye hazırlandığı günlerde, BİRAZ DAHA SABIR TÜRKİYE’M.