Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ) tarafından Ankara'da bir otelde 'TÜRK-İŞ 70'inci Yıl Belgeseli' programı düzenlendi. Programa, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, TÜRK-İŞ Başkanı Ergün Atalay ile TÜRK-İŞ yöneticileri katıldı. Program, TÜRK-İŞ'in 70 yılını anlatan bir belgesel ile başladı. Ardından Başkan Atalay bir konuşma yaptı. Atalay konuşmasında, "Sendikalar benim ülkemde maalesef yarım asırdır meclisin, siyasetin, sermayenin elinde. İnanın bu dün de öyleydi, ondan önceki gün de öyleydi, bugün de öyle. 17 milyon çalışan olarak bu ülkenin dörtte üçüyüz. Sermaye o kadar güçlü ki diyor ki sendikaya ne gerek var. Bir yer örgütlendiği zaman ya kapının önüne koyuyorlar ya mahkemeye veriyorlar. Aklınıza gelen bütün hileleri yapıyorlar. Mahkemeye gidiyorsun 7 sene sürüyor. Ne han ne hancı kalıyor 7 senede. Şeker Sendikası'nın Aksaray'da 7 sene kaldı. Hiçbir şey kalmadı ortada" dedi.

'SENDİKALARIN SOSYALİST YA DA KOMÜNİST OLDUĞU İDDİASI VARDI'

Bakan Bilgin ise yaptığı konuşmasının başında TÜRK-İŞ'in 1952 yılında kurulduğunu hatırlatarak, "Bu tesadüf mü acaba; Türkiye 1950 yılında ilk defa çok partili demokratik hayatla karşılaştı. Türkiye 1946 yılında çok partili hayata geçti. Ama ilk defa demokratik mekanizmaların uygulandığı seçim 1950 seçimidir ve arkasından Türkiye'de TÜRK-İŞ kuruldu. Yani sendikalar demokrasi ile birlikte vardır. İşçi hareketi demokrasi içinde gelişir. Sendikalar ilk kurulduğunda sendikalara karşı patronların negatif bakış açısı vardı. Sadece patronların mı; herkesin bir takım ön yargıları vardı. Mesela sendikaların sosyalist ya da komünist olduğu iddiası vardı. Böyle bir iddia ile karşı karşıyaydı sendikacılar. Oysa sendikalar demokratik toplumların ürünüdür. Demokrasinin kurumlarıdır. Sosyalist otoriter rejimlerin hangisinde sendika vardı; hiçbirinde" diye konuştu.

Bilgin, şöyle devam etti:

Bir taraftan batı ülkelerinde yaşanan ekonomik krizin Türkiye'ye yansımaları vardır. Bir taraftan pandemi denilen bu salgın hastalığın meydana getirdiği dünyadaki sarsıntıların yansımaları vardır. Bir taraftan dövizdeki dalgalanmaların Türkiye'ye karşı operasyonların bir parçası olan çeşitli olaylarla birlikte dövizdeki dalgalanmaların yansımaları vardır. Bir taraftan dünyadaki enerji krizi. Özellikle nükleer enerji üretmekte gecikmiş, başka kaynakları aramakta, kendi milli kaynaklarını aramakta gecikmiş bir ülkenin enerji sorunuyla karşı karşıya kalmasının meydana getirdiği ekonomik sorunlar vardır. Türkiye'nin esas dövize ihtiyacı dışarında elde etmek istediği, ekonomik kalkınmasını sürdürmek için transfer etmek istediği teknolojiye duyduğu ihtiyaç ve bundan dolayı elde etmek mecburiyetinde kaldığı döviz miktarı; bunlar Türkiye'nin önündeki en önemli sorunlardır" ifadelerini kullandı.

'YIL SONUNDA YENİ BİR DÜZENLEME YAPACAĞIZ'

Bakan Bilgin, Türkiye'nin emekçileriyle birlikte kalkındıkça artan büyüme ve refahtan emekçilerinin pay aldıkça önünün açılacağını vurgulayarak, "Dolayısıyla biz demokrasi içinde büyümenin emekle devlet arasında, emekle sermaye arasındaki ilişkilerin demokrasi içinde sorun çözecek gücüne inanıyoruz. Önümüzdeki yıl sonu itibariyle bu bahsettiğimiz sorunların daha da hafifleyeceğini tahmin ediyoruz, öngörüyoruz. Ama bütün bunlara rağmen ortaya çıkan olumsuzluklara karşı emekçilerimizi korumaya devam edeceğiz. Dün sayın genel başkanla, yönetimle beraber; çalışanlarımızın asgari ücretinde yıl başında yaptığımız yüzde 50'nin üzerinde yüzde 30 zam yapmıştık, kümülatif olarak yüzde 90 üzerinde olan bu zammın enflasyon karşısındaki dayanıksızlığını bilerek konuşuyoruz. Yıl sonunda da bunu dikkate alarak yeni bir düzenleme yapacağız. Emekçilerimizi ne enflasyona ne de sermayenin baskısına karşı ezdireceğiz. Elbette ki Türkiye'nin büyümeye, kalkınmaya, yatırıma ihtiyacı var. Sermayeye ihtiyacı var. Burada sermaye düşmanlığı yapmıyoruz ama sermayenin emek düşmanlığı yapmasının karşısında olacağız. Bu sosyal devletin görevidir" dedi.