Sevgili okuyucularımız Heykeltıraş Mert Ergün ile sanat hayatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim... 

Salgın günlerini fırsata çeviren sanatçılar, açtıkları sergilerle umut aşılıyorlar. Bunlardan biri de genç heykeltıraş Mert Ergün... sanatına dair şunları söylüyor...

Çalışmalarımda yalın, sade, anlaşılır bir ifade yöntemi kullanmaktayım. Yeri geldiğinde boşlukları kullanarak doğa ile iç içe olan formlar oluşturmaktayım. Çeşitli izler, planlar, doku ve renkler kullanarak yaşanmışlığı, insani birtakım duyguların dışavurumunu sağlamaktayım. Bazen gereksiz gördüğüm parçaları ya da uzuvları, sade ve anlaşılır bir form ortaya koymak için atmaktayım. Son zamanlarda yapmış olduğum çerçeveli işlerde ise insan yapısını sınırlandırıyorken aynı zamanda sınırlandırılmış kısımlar, hayal gücü ve bilinçaltı sayesinde sınırların dışına doğru taşmaktadır. Onlar özgür ve sınırsızlar.

Merhaba Mert Bey...Nasılsınız? Heykeltıraş kimliğinizle okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız? 

Merhaba Zambak Hanım. Sorduğunuz için teşekkür ederim. 1996 yılında Edirne’ de doğdum. Çocukluğumu köyde geçirdim. Her zaman doğa ile iç içeydim. Dikkatli bakıldığında sanatımda da bu izlere yer verdiğimi görebilmektesiniz.

Genç, dinamik ve yetenekli bir sanatçı olarak sanatınızı yapmaya ne zaman başladınız? Sizi bu sanata yönlendiren ne olmuştu?

Küçüktüm, küçücüktüm. İşte her şey o zamanlarda resimlere ilgi duymamla birlikte başladı. Acemi bir şekilde çizerdim. Dereceler alırdım. Sonra çeşitli tavsiyeler üzerine Edirne Hasan Rıza Güzel Sanatlar Lisesi’ne başladım. Başladıktan birkaç yıl sonra heykel ile tanıştım. Birkaç kitap aldım ve inceledim. Çeşitli birkaç heykel görseli gördüm. Dedim ki, yapabilirim. İlk büstüm İbn-i Sina büstü idi. Hala lisenin koridorlarında birkaç heykelimle birlikte durmaktadır. O dönemde bölüm başkanı kovalar dolusu kili bir üst kata bir alt kata taşıdığımı görünce bana bir atölye tahsis etmişti. Çalışmalarıma belirli bir süre acemi, meraklı ve hevesli bir şekilde devam etmiştim. Profesyonel anlamda heykel yapmaya üniversite zamanları başladım. Heykel dilini, kalıp almayı, döküm yapmayı, eser yorumlamayı işte o zamanlarda öğrendim. Öğrendikçe mutlu oldum, yaptıkça sevdim. 

Ne tür sanat eserleri üretiyorsunuz? Felsefi olarak temanız nedir? Tarihten bugüne miras kalan örnekler hakkında neler düşünüyorsunuz?

Elimde malzeme olduğu sürece durmaksızın üretiyorum. Ürettikçe öğrenip geliştiriyorum. Daha çok figüratif ve soyut ağırlıklı çalışıyorum. İnsan varlığını ele alarak güçlü, yıkılmaz, diri formlar elde ediyorum. Günümüze kadar gelen eserlere bakıldığında bulunduğu dönemin inancını kültürel değerlerini görebilirsiniz. Örneğin yapılmış olan resimler, duvar resimleri ya da heykeller bunların her biri bir ifade dili, konuşma dilidir. Çalışmalar size dönemini anlatmaya çalışır. Bulunduğu dönemin değerlerini size ipucu olarak verir. Onları anlayabilmek yapısını görebilmek için eser okumayı öğrenmek gerekir.

Eserlerinizin konusunu seçerken faydalandığınız veriler nelerdir? Heykel eğitiminizin bundaki etkisi nedir? Temalarınızı nasıl buluyorsunuz? 

Çalışmalarımın konularını belirlerken araştırmalar yaparım. Tarihsel süreç içerisinde günümüze kadar uzanmış olan çalışmaları inceler, üzerine yazılmış olan bilgiler ışığında notlar alarak çizimler yaparım. Heykel eğitimi almam, bir dil oluştururken süreci nasıl işleyebileceğim gibi temel konuları çözebilmem açısından faydalı olmuştur.

Çalışmalarınızda ağırlıklı olarak nasıl malzeme kullanıyorsunuz? Kullandığınız malzeme ile çalışmanın zorlukları var mı?

Bazı zamanlar deneysel bir yol izleyerek çeşitli malzemeler ile yeni keşifler yaparım. Metal, ahşap gibi daha birçok malzemeyi kullanabilecekken daha çok taş ağırlıklı çalışıyorum. Taşı çalışmaya başlamadan önce aklımda yontarım. Daha sonra taşa geçerim. Fakat taş sürprizli bir malzeme nereden ne çıkacağı belli olmamakla birlikte, başladıktan sonra da taşın kendi yapısına göre değişiklikler yaparım. Bir zorluk çekmedim. Düşündüm ve oldu. 

Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir? 

Çalışmalarımda yalın, sade, anlaşılır bir ifade yöntemi kullanmaktayım. Yeri geldiğinde boşlukları kullanarak doğa ile iç içe olan formlar oluşturmaktayım. Çeşitli izler, planlar, doku ve renkler kullanarak yaşanmışlığı, insani birtakım duyguların dışavurumunu sağlamaktayım. Bazen gereksiz gördüğüm parçaları ya da uzuvları, sade ve anlaşılır bir form ortaya koymak için çıkartmaktayım.

Çalışmalarım güçlü, sınır tanımaz ve özgürlerdir. Son eserlerimde kadın formunu ağırlıklı çalışmaktayım. Tanrıça heykeli gibidirler. Yapısı gereği tok, kütleli formlardır. Bir kadının anaç, şefkatli yapısını taşımaktadırlar. 

Genç heykeltıraş olarak sanatınıza dair eser çalışmalarınızı nerede sürdürüyorsunuz? Özel bir mekân var mı? Heykel çalışmalarınız için çalıştığınız alan...

Küresel salgın öncesi okulun atölyeleri ve imkanlarını kullanmaktaydım. Salgın sebebi ile atölyeler kapandı. Çalışabileceğim bir atölye gerekiyordu. Sizlerde biliyorsunuzdur. Bir atölye ve malzeme olmadığı takdirde profesyonel anlamda heykel yapmak oldukça güç ve zordur. Sonuçta yaratıcılık da belirli bir yere kadar gidiyor. Edirne’ den çıkıp İstanbul’ a geldim. Ataşehir’ de bağımsız bir şekilde çalışmalarımı üretmeye devam etmekteyim. Aynı zamanda ‘Balart Gallery Art İntercultura’ daimî kadrosunda yer almaktayım.

Sanatınızı icra ederken tema oluşturmak için çok detay çalışma yapmanız gerekiyor mu? 

Örneğin bir insan üzerinden soyutlama yapılacaksa insan anatomisinin temel yapısını ve oranlarını bilmek gerekiyor. Aslında figüratif dediğimiz çalışmalar da bir nevi soyut çalışmalardır. Görmüş olduğumuz görüntü, zihnimizde bulunan önceki bilgi topluluğu ile harmanlanarak yapılan esere yansımaktadır. Konuyla ilgili çok detaylı çalışmak değil; olanı kavramak, anlamak gerekir. Sonuçta sadece göz ile değil, akıl yolu ile görmeyi de bilmek gerekir.

Pandemi dönemi sizin eser çalışmalarınıza bir engel oldu mu? Tam tersi size pozitif bir enerji mi oluşturdu? 

Pandemi dönemi çalışmalarıma bir engel oluşturmadı. Hatta bu süreç oldukça faydalı oldu. Yapılması gerekenleri yaptım. Yeni tasarımlar, heykeller geleceğe dair planlarımı ve hedeflerimi gerçekleştirebilmek için küçük ama bir o kadar da büyük bir adım atmış oldum. Bunları yaparken hiçbir zaman tereddüt etmedim. Çeşitli kararlar aldım. İstediğim sonuçlara ulaşabilmek için çok çalıştım. Hedeflerim ve hedeflerimi gerçekleştirme isteğim yüksek olduğu için hala çok çalışmaktayım.

Sizce bu sanatla ülkemizi yurt dışında temsil edebiliyor ve gelecek nesillere aktarabiliyor muyuz? 

Anadolu ışığın göğe doğru yükseldiği yerdir. Gerekli çaba gösterildiği takdirde, gerekli kaynaklar sağlandığı sürece daha iyi bir gelecek inşa edilecektir.

Genç bir heykeltıraş olarak kendinize rol model olarak aldığınız bir isim var mı? Ayrıca branşınızda örnek aldığınız sanatçılar kimler? 

Bir rol modelim yok diyebilirim. Kendimi var olan başka bir kişinin sınırları çerçevesinde kısıtlamayı hiç istemedim. Olan her şeyi mümkün mertebe öğrenip tecrübeye çeviriyorum. Alanımla ilgili örnek aldığım sanatçılar tabii ki var. Örneğin Hüseyin Anka Özkan, İlhan Koman gibi Edirne’ den çıkmış olan heykel sanatçıları var.

Ayrıca Şadi Çalık, Kuzgun Acar, Henry Moore, Marino Marini, Barbara Hepworth gibi daha sayılabilecek birçok isim.

Yaptığınız eserlerin başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir? Olmazsa olmazı insanların kalplerine mi hitap etmeli.  Sanatınız eğitim ile öğrenilecek bir şey midir? Yoksa yetenek olması yeterli mi?

Eserlerimin başarılı olabilmesinin ön koşulu elimde bulunan imkanlardır. Daha büyük bloklar üzerinde çalışabiliyor olsam taşa hak ettiği değeri de vermiş olacağım. Sadece bulunduğum zaman dilimi için onları inşa etmiyorum. Geleceği şekillendiriyorum. Yapmış olduğum işin %99’u çalışma geriye kalan %1’lik kısmı yetenektir. Gerekli olan irade gösterilmediği takdirde geriye kalan o %1’lik yetenek hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Yani yetenek çalışıldığı sürece kazanılabilecektir. Fakat yeteneğiniz varsa geriye kalan kısmı da çalışarak üreterek doldurmanız gerekecektir.

Son dönemde katılmış olduğunuz sergi de eserlerinize duyarlılığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce genç yaşta başarılı olmanın zorlukları nelerdir? 

Çalışmalara ilginin olması, yapılan işlerin anlaşılması ve anlamlandırılması oldukça güzel. Yaşımın genç olmasına rağmen henüz aşamayacağım bir zorlukla karşılaşmadım. Yaptığınız işi isteyerek ve severek yapıyorsanız başarı kendiliğinden geliyor. Önemli olan gerekli olan koşulları sağlamak. 

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı?

Önümüzdeki zamanlarda gerçekleşecek olan İstanbul Art Antique Fair var. ‘Balart Gallery Art İntercultura’ aracılığı ile fuarda yerimi alacağım. Bu yıl uzunca bekleyişten sonra sanatın ilgi göreceği büyük bir fuar olacaktır. 

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Genç olmama rağmen önce kendi farkındalığımı elde ettim. Yapabileceklerimin her daim farkındaydım. Hedeflerimi her zaman yüksek tuttum. Bulunduğum çevrenin ya da koşulların etkisinde kalmadan kararlar alabildim. Bireyin kendi öz farkındalığına varması oluşturacağı sanat dilinde etken bir rol oynayacaktır. Genç sanatçıları aşılması güç zorluklar bekleyebilir. Fakat çözüm odaklı düşünüldüğünde imkânsız diye bir şey yoktur. Sadece sorular ve bulunması gereken cevaplar vardır. Sanatla kalın güzel kalın.