Ermeni iddiaları ile ilgili Türkiye aleyhine kararlar alındıkça ve Türkiye uluslararası arenada bu güçlü propagandalar yüzünden “köşeye sıkıştıkça” daha sık duymaya başladığımız bir söz: “geçmişle yüzleşmek”. Geçmişle yüzleşmek, yapılanların delilleri ile itirafı, geçek suçlu ve suçun mahiyetinin tam olarak ortaya çıkmasıyla anlam kazanır. Suçsuz olan kişinin suçu üstlenmesi adaleti yanıltmak olup, bu da suçtur. Atalarımızın 1915 tehciri esnasında Ermenilere soykırım yaptığına dair binlerce yalan-yanlış kitap, makale yayınlanmış, filmler çevrilmiş, birçok ülke parlamentosu karar almıştır. Bugün Türkiye’ye “soykırım suçunu kabul et” baskısı yapılmaktadır. Ülkemizde gittikçe genişleyen zemin bulan baskılar, “geçmişimizle yüzleşelim” şeklinde dile getirilmektedir. ASALA terörünün başında bazı hocalarımız, soykırımın Osmanlı döneminde işlendiğini, böyle bir suçun Türkiye’yi ilgilendirmediğini söylediler. Soykırım iddialarının en önemli kaynağı İngiltere’nin I.Dünya Savaşı’nda yayınladığı mavi kitabı (blue book) dikkate almamışız. İngiltere’nin iki mavi kitabının birisinde Almanların Hollandalılara, diğerinde Türklerin Ermenilere soykırım yaptığını yazar. 1936’da İngiliz parlamentosu Almanya’nın talebi üzerine, savaşta Almanların soykırım uygulamadığını, fakat sırf ABD kamuoyu nezdinde propaganda için bu kitabı yayınladıklarını belirterek özür diler. Türkiye’den talep gelmediği için özür dilenmedi. 1990’lardan itibaren bu yöndeki teşebbüslerimizi İngiltere “günaydın?” ile karşıladı. Ancak, Türkiye aleyhindeki mavi kitabı, Yalta sürgünlerini yargılamakla görevli İngiliz yargıç delil olarak kabul etmedi, belgelerin uydurma olduğunu tespit ederek, Türk paşa ve valileri beraat ettirdi. 1920’lerde arşivlerimizi hurda kağıt diye satıp, tepkiler üzerine kısmen geri aldık. 1980’lere kadar çürümeye terk ettik. ASALA sayesinde bunları açtık. Bu satırların yazarı dokuz yıl arşivin hemen her bölümünde evrak tasnif etti. Binlerce belge, 1890’larda başlayan, Ermenilerin Müslümanlara (Türkü ve Kürdü ile) soykırım uyguladığını gösterir. Osmanlı devleti, gayr-i Müslimlerin daha bilinçli yönettikleri İttihat ve Terakki ihtilali sonucu aslında 1909’da bitmiştir. Ancak devlet sistemi ve bürokrasideki Osmanlılık hemen ortadan kalkmadı (Bu görüş tarihçi Fekete’ye aittir). Osmanlı, kuvvetli bir bürokrasiye sahiptir. Tehcirin her aşamasında birçok yazışmalar vardır. Tehcire giden süreçte olduğu gibi. Ermenilerin yaptığı katliamlar ve Osmanlının müsamahası ile ilgili Rus arşivlerinde binlerce belge, rapor bulunmaktadır. Doğu vilayetlerinde düvel-i muazzama konsoloslukları arşivlerinden de yığınla yazışma var. Birçoğu yayınlanmıştır. Sadece bir münferit olayla ilgili vesikayı bakmak, binlerce vesika ile anlamı olan yazışmanın bir bölümünü delil olarak sunmak sadece sahtekarlıktır. Türkiye on yıllardır, bütün arşivleri ortak komisyon nezdinde inceleyelim, geçmişimizle yüzleşelim diyor. Ermeni tarafı, böyle bir kelime telaffuzuna dahi şiddetle karşı çıkıyor. Halbuki Ermeni iftiralarının yayılmasından beri bu kabul edilseydi, ilgili arşivler defalarca elden geçebilirdi. Ermenistan Anayasa Mahkemesi, komisyon kurulmasının kabul edilemeyeceğine karar verdi. TTK eski başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun, Taşnak arşivlerinin açılması teklifi reddedildi. Diyasporanın soykırım yalanları için harcadığı kaynaklarının binde biri dahi bunları dünya dillerine çevirerek yayınlamaya yeter. Ancak bu arşivlerde aşikar olacak gerçek, Ermenilerin Müslüman katliamı yaptığıdır. Halaçoğlu, gerekirse 10-20 milyon dolar verilebileceğini, arşivlerin açılmasını talep etti, cevap gelmedi. Arşivlerin açılması, açılan arşivlerin ortak incelenmesi konusunda Türkiye’nin samimi talebini, bilime ve gerçeğe inanan Ermenisi, Fransızı, İngilizi, Almanı, Rusu ile herkesin dikkate alması ve konu gündeme geldikçe hatırla(t)ması gerekmektedir. Tarihle yüzleşmek, atalarımıza iftira atmak, ülkesini savunmak için üç kıtada şehit olurken askere gitmeyenler tarafından arkadan vurulmuş şehitlerimize ve gazilerimize katliam, tecavüz gibi suçları isnat etmek olmamalıdır. Bugün dünyada Ermeni yalanlarına, yalan olduğunu bile bile inanan 10 milyon kişi varsa, propagandanın etkisiyle bunları gerçek zanneden 100 milyon vardır. Bilimsel ve entellektüel seviyeli yüz milyonlar tarafsızdır. Yalan belgelerle kandırılmış veya kandırılmaya hazır olan kitlelere doğruları anlatmalıyız. Bundan netice alınamayacağını zannetmek, tembelliktir. Karşı cephenin bu aşamada yalanları yaymadaki başarısı kesinlikle geçicidir. Tehcire tabi tutulan her bölgeden Ermenilerin yol güzergahı, miktarı, bunların isteyenlerin tekrar kendi topraklarına dönmeleri, önemli bir kısmının başta Rusya olmak üzere Fransa, ABD gibi ülkelere gitmeyi tercih etmeleri, bu esnada birçok devlet ve kilise teşkilatlarının yol yardımı ile ilgili yığınla yazışmalar, belgeler var da soykırımla ilgili bir belge yoktur. Özür dilemesi gereken taraf sömürgecilerin kontrolünde çetelerin baskısı ile katliam yapan Ermeni tebaamızdır. Gerçekleri öğrenmek için herkesin tarihçi olması gerekmez. Ancak ele alınan dış politika konusunun tarihi boyutu da doğru bilinmelidir. Eğer, tarihle yüzleşmenin bilinmeyen başka bir anlamı varsa bunun da açıklanması gerekir.