Restauranta vermiş olduğum randevu saatinden yaklaşık yirmi dakika önce gelmiştim. Çalıştığım işyeri buraya yakındı fakat bardaktan boşalırcasına yağan yağmur trafiği felç edecekti. Bunu düşünerek işyerinden erken çıkıp restauranta verdiğim saatte gitmek istiyordum. Ne de olsa işyeri sahibi olduğumdan kimseye hesap vermek zorunda da değildim. Eve gidip giyisilerimi değiştirmemede gerek yoktu. Evden çıkarken bu akşam için hazırlıklıydım. Sadece yanıma üzerimdeki elbiseyi daha şık gösterecek daha yüksek topuklu ayakkabılarımı ve ayakkabılarımla takım olan minik el çantamı almıştım. Restauranta erken gelmenin avantajını kullanarak, beni karşılayan restaurant şefine adıma yapılan rezarvasyonu ve nerede oturacağımızı sorduktan sonra lavabonun nerede olduğunu sormuştum. Buraya restauranta kocamla bir kaç kez gelmiştik fakat neyin nerede olduğunu hatırlamıyordum. Kocama ne zaman buraya gelmek istediğimi söylesem her zaman burayı kötüleyip, yemeklerinin iyi olmadığını ve bir bahane uydurarak beni kandırmayı başarabiliyordu. Kandığımı zannediyordu ama onun bu cimriliği bu restaurantı kötülemesine bir sebep oluyordu. Şehrin en iyi yerinde ve çok şık olan bu restaurantın vermiş olduğu hizmet için verilen paraya acımamak gerekir diye düşünüyordum. Lavobada fazla vakit geçirmek istemiyordum. Aynada kendime baktığımda gayet hoş görünüyordum. Sadece biraz makyajımı tazeledikten sonra, rezarvasyon yaptırdığım masaya gidip oturmak istiyordum. Kocama, çok ucuz diyerek açıklama yapma gereği duyduğum bu minik gece çantası gerçek orjınal bir çanta olmasına rağmen sadece kredi kartı, cep telefonum, sigara ve rujum sığabiliyordu. Bu da şu an için bana yetiyordu. Restaurant şefi bana oturacağımız masaya kadar eşlik edip, misafirinizi beklerken birşeyler içip içmeyeceğimi sorduğunda en sevdiğim pembe şarabı istemiştim. Yavaş yavaş restaurant dolmaya başlamıştı. Buz gibi gelen şarabımdan bir yudum aldıktan sonra restauranta gelen insanları incelemeye başlamıştım. Herkes çok şık ve kaliteli görünüyordu. Gençlerin pek tercih etmediği bu restaurantta gelenlerin yaş ortalaması kırkbeş altmış yaş civarı görünüyordu. İçimden "Delimi bu gençler bu restauranta gelip kazıklansınlar" diye düşünürken, dudağımdaki gülümseme ile gamzelerimi ortaya çıkardığını farkedebiliyordum. Şarabımdan bir yudum daha almak için uzandığımda, düğünümüzde kocamın annesinin hediye ettiği pırlanta saate göz ucu ile bakarken “Şimdi bana yemekte eşlik edecek adam yanımda olması gerekiyor" diye düşünürken heyecanlandığımı ve kalp atışlarımın hızlandığını farkedebiliyordum. Boşalan kadehimi doldurmak için gelen garson herhangi bir ihtiyacım olup olmadığını sormayıda ihmal etmemişti. Buz gibi olan şarabımdan tekrar bir yudum alırken, minik ve bir okadar pahalı çantamdaki telefonumdan gelen bir mesaj ile kadehimi yudumlamadan çantamdaki telefonu çıkardığımda “Çok üzgünüm, yağmur ve trafiğin içinde öylece kaldım. Bir saat sonra yanınızda olurum." diye gelen mesajı okurken sakin ve sinirlenmeden,burnumdan çektiğim uzun bir nefesi yavaşça ağzımdan bırakırken kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Kocama saat onda evde, iş yerindeki genel müdür yardımcısı ile iş yemeğinde olacağımı ve beni yemek yemek için beklememelerini söylemiştim. Şimdi eve geç gidersem nasıl bir açıklama yapacağımı düşünürken kadehimdeki tüm şarabı kafaya dikip biraz daha rahatlamak istiyordum. Restaurant dolmuş ve restaurantın en iyi masasında tek başıma şarabımı içiyor ve insanları izliyordum. Restaurantaki insanları incelerken o kadar dalmışım ki yanıma yaklaşan garsonu hiç farketmemiştim. "Pardon yere bir kağıt düşürmüşsünüz" diyen garson boş olan kadehimi doldurduktan sonra yerdeki küçük not kağıdını bana uzatarak kibarca yanımdan ayrıldı. "Sevgilim, bu çantanın orjinal ve çok pahalı olduğunu biliyorum ve ne zaman kullanırsan sana çok yakıştırıyorum. Seni herzaman seven kocan." yazan bu not beni çok duygulandırmış ve gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.

Bir hafta önce işyerimin personel alım iş başvurularını genel müdürüm değerlendirip tüm işimize uyabilecek kişilerin iş başvuru formlarını bana getirdiğinde "O kadar başvurudan sadece dört kişi işimize yarar" derken yüz ifadesi ümitsiz görünüyordu. Genel müdürüme bir yardımcı almanın ve onun işlerinin daha hafiflemesinini sağlamanın peşindeydim. İşimin yoğun olduğunu ve başvuru formlarını masa koymasını ve incelemek için tekrar onu çağıracağımı söyledikten sonra önümdeki evrakları incelemeye başlamıştım. Yorulduğumu hissedip, kocamın bana hediye ettiği kahve makinasından kahvemi aldıktan sonra, ondördüncü katta olan ofisimden dışarıyı izlemek için cam kenarına doğru yöneldim. Arkamdaki çalışma masamın dağınık ve evrak dolu görüntüsü camada yansıyor ve bu kadar işi nasıl halledeceğimi düşünürken nefis kahvemdende yudumluyordum. Aklıma birden iş başvuru formları geldi. Oturmadan ayakta tek elimde kahve tek elimlede başvuru formlarını üstün körü incelerken,elimdeki kahve dolu fincanın parmaklarımın arasından kayıp yere düşmesine,gözlerimin faltaşı gibi açılmasına,kalp atışlarımın hızlanmasına  sebep olan bir Genel Müdür Yardımcısı iş başvuru formu sebep olmuştu.

Hayatımda hiç unutamayacağım bir aşk, sevgi, ihtiras, tutku yaşadığım bu kişi sahibi olduğum şirketime iş başvurusunda bulunmuştu. Evliliğe kadar gelen bu ilişkimiz ailemin zoru ile evlendirilmem herşeyi sonlandırmış ve neredeyse on yıldır hiçbir haber alamadığım bu kişinin tüm detaylı bilgileri önümde duruyordu. Ne yapacağımı şaşırmış ve öylece yığılıp kalmıştım. Ev adresi, telefonu, medeni durumu herşey yazıyordu. En yakın arkadaşımı arayıp tüm olan biteni ona anlattığımda "Yırt at o iş başvuru formunu ve direk yanıma gel" demesiyle işyerinden apar topar çıkışım personelin dikkatini çekmiş ve "Bir iki saate kadar gelicem" diyerek koşar adımlarla asansöre doğru gidiyordum.

Aradan üç gün geçti ve ben iş başvuru formunu halen atmamıştım. Genel Müdür yardımcı adayını seçmiş ve tüm başvuranlara mail yolu ile olumsuz olduğunu bildirmiştik. Sadece bendeki iş başvuru formu duruyor ve ne yapacağımı bilemiyordum. Öğlen tatilinde dışarda yemek yemek ve temiz hava almak için program yapmış ve planladığım programı uygulamıştım. Aklım hep yanımda taşıdığım iş başvuru formundaydı. Tekrar okumak için çıkardım. Defalarca okumuştum. Yazılı olan numarayı arayıp sadece sesini duymak istiyordum. Cesaretimi topladım ve aradım. Üç kez çaldıktan sonra tok bir ses tonu ile "Alo Buyurun" demesi beni çok heycanlandırmış, hiçbirşey demeden öylece kalakalmıştım. Sesimi biraz değiştirerek "Firmamıza göstermiş olduğunuz ilgiden çok teşekkür ederiz. Sakıncası yoksa tüm genel müdür yardımcıları ile Cuma akşamı görüşmek istiyoruz" diyip karşımdaki gelen olumlu cevap beni daha heyecanlandırmıştı.

Evet on yıl sonra aşık olduğum adamı şehrin en iyi restaurantına davet etmiştim. İlk defa birbirimizi görecektik. Aradan uzun yıllar geçmişti. Oda evlenmiş iki çocuk sahibi olmuş, bende evlenmiş bir çocuk sahibi olmuştuk.

Hala restaurantta onu bekliyordum. Karşımdaki insanların ne kadar mutlu olduklarını görmemek içten bile değildi. Saat akşam on olmasına yirmi dakika kalmış ve neredeyse iki saat randevusuna geç kalan, genel müdür yardımcısı adayı, eski tutkulu aşkımı beklerken bir şişe pembe şarabıda bitirdiğimi farketmiştim.

Ne yapıyorum ben? Neden burdayım? Kocam ve çocuğum? Şimdi beklediğim adam gelir ve birbirimizi görürsek ne olacak? Herkes düzenini kurmuş. Kafamda bir çok soru işareti. Hızla kendime geldim. Hemen garsondan hesabı isteyip o restaurantı terk etmem gerekiyırdu. Restauranttan o kadar hızlı çıktımki garsonlara bile bahşiş bırakmadığımı bindiğim takside farketmiştim. Birden bir huzur ve mutluluk geldi üzerime. Evime kocama ve çocuğuma sarılmanın özlemide oluştu. Kocamı arayıp yoldayım birazdan evde olacağımın haberinide verdikten sonra iyice rahatlamıştım.

Kocamın doğum günü süprizinin ne olduğunu bilmiyor ve öğrenmek için ona baskıda yapmıyordum. Kullandığı otomobili şehrin en iyi ve en pahalı restaurantının önünede durduğunda "Bu ilk süpriz. Yemeğimizi burda yiyip sonra başka bir mekana geçicez" demesi ile otomobilden inmemize yardımcı olan restaurant çalışanları kapılarımızı açmıştı. İçeri girdiğimizde bana yapılan doğum günü kutlama partisini görünce şok ve mutluluk yaşıyordum. İlerleyen saattlerde restaurant şefi yanıma gelerek "Yanlış hatırlamıyorsam üç ay kadar önce burdaydınız ve bir kişiyi bekliyordunuz.” "Evet" diyerek başımı salladım ve şef" Siz çıktıktan kısa bir süre sonra beyefendi geldi. İşi kaybettim,İşi kaybettim diyerek oda bir şişe şarabını içti ve gitti "

Gülümsedim sadece