Gece Yarısı Güneşi - 94

Abone Ol

Otel odasındaki telefondan santralı arayarak Metin’in Kıbrıs Girne’deki ev telefonunu verdi ve bu telefondan Metin ile görüşmek istediğini söyledi.
Aradan uzun bir süre geçtikten sonra yatağının başucundaki telefon uzun, uzun çaldı.
Sara telefonu eline aldı, ‘’Aloo’’ dediğinde, Sarp’ın kan kardeşi Metin telefonun diğer ucundaydı:
- Alooo Sara yenge merhaba. Nasılsın, neredesin? Türkiye’ye geldin mi? Dedi
Sara:
- Evet, Metin. Şu anda Türkiye’de Ankara’dayım. Ama senin verdiğin adreste Sarp’ı bulamadım. Onlar da Sarp’ı arıyorlar! Ben ne yapacağımı şaşırdım Metin bana yardım et ne olursun…
Sara’nın anlattıkları karşısında Metin de çok şaşırmıştı!
- Dur Sara yenge, dur biraz! Sarp burada yok, onlar da Sarp’ı arıyorlar ne demek? Bu adam nerede peki?
Sara:
- İşte ben de bunun için seni aradım. Belki seni aramıştır, nerede olduğunu biliyorsundur diye…
Metin bir an ne diyeceğini bilemedi! Ama Sara’yı hem teselli etmeli, hem de ona umut vermeliydi…
- Tamam, yengeciğim. Sarp beni aylar önce aramıştı ama bir daha aramadı. Bak sana şimdi ne diyeceğim! Sen şimdi ilk uçağa bilet alıp Kıbrıs’a Girne’ye gel. Hem birbirimize güç verir, birlikte ararız. Hem bakarsın Sarp beni arar. O mutlaka ortaya çıkacaktır, meraklanma lütfen. Güçlü olmalısın.
Sara Metin’in ısrarla Kıbrıs’a gelmesini istemesi karşısında ilk anda ne diyeceğini bilemedi. Ancak kısa bir durum muhakemesinden sonra adaya gitmeye karar verdi:
- Tamam Metin. Ben yarın ilk uçakla adaya hareket edeceğim. İkimiz bir arada olursak daha iyi düşünür, Sarp’ı bulabilmek için ne yapacağımıza daha iyi karar verebiliriz. Dedi
Metin:
- Pekiyi, yengeciğim yarın seni havaalanında bekleyeceğim. Kendini üzme dedikten sonra telefonu kapattı…
Bu sırada Sarp’ı Ankara’ya getiren Berlin treni Ankara Garına gelmiş, yolcuların inmesini bekliyordu. Sarp’ın aylar boyu süren Sara’ya ulaşma yolculuğu, ona ulaşamadan bugün burada sona ermiş olacaktı.
Sarp ve Ahmet Çavuş’un ailesi eşyalarını toplamış trenden inmişlerdi.
Ahmet Çavuş bundan sonra yoluna Antep’e giden otobüs ile devam edecekti. Sarp ise yolculuğunun sonuna gelmiş Ankara’da kalacaktı.
Yol arkadaşlığını yoldaşlığa, can dostluğuna çeviren bu iki insan, bir kez daha sarmaş dolaş oldular.
Ahmet Çavuş:
- Sarp oğlum, seni hiç unutmayacağız. Sen de bizleri unutma. Bil ki Antep’te seni seven bir Ahmet Baban ve ailesi var. Ne zaman başın sıkışsa koş bize gel, elimizden geldiğince sana yardım edelim. Sevdiğin kadın konusunda ise, umutsuzluğa kapılma. Yüce Rabbim, birbirlerini bu kadar çok seven iki insana mutlaka yardım edecektir. Son bir şey daha sevdiğinle ilgili son kararı vermeden onunla mutlaka konuş.
Bazen hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir. Bu sözümü sakın unutma…
Sarp; Ahmet Çavuşun bu sözlerini dikkatle dinledi. Ona sofrasını, kucağını açan bu koca yürekli adamı hiçbir zaman unutmayacağını söyledikten sonra onlara veda etti.
Sarp, tren garından çıktıktan sonra bindiği taksi onu Ordu Dil Okuluna götürürken; kulaklarında     
Ahmet Çavuşun söylediği şu son cümle vardı; ‘’Son kararını vermeden onunla mutlaka konuş. Bazen hiçbir şey göründüğü gibi olmayabilir.
Bu sözümü sakın unutma’’ Gerçekten de bu olabilir miydi? Helsinki’de gördükleri,  göründüğünden farklı olabilir miydi?
Sarp’ı birliğine getiren taksi ordu dil okulunun önünde durdu. Taksi şoförü;
- Gelmek istediğiniz adrese geldik beyim, dediğini işittiğinde; Sarp düşünceler yumağından çıkmış, gerçek yaşamın içine dönmüştü.
Devamı yarın