- Aman Allah’ım bu size nasıl ulaştı? Kim verdi? Bunu veren şahıs nerede diyerek? Peş, peşe gelen sorularını sıraladı.
Bay Andre:
- Dur kızım! Hele biraz soluklan, neredeyse bayılacaksın! Sana her şeyi anlatacağım, dedikten sonra. Sarp’ın onu görmek için buraya geldiğini ama o yemek gecesi gördüklerinden sonra, o mutlu aile tablosunu bozmamak adına Sara’ya görünmediğini, ancak geldiğini bilmen için bu kutuyu sana vermemi söyleyerek, büyük bir acı içinde Türkiye’ye döndü, dedi.
Sara, daha fazla dinleyemeden olduğu yere yığılıp kalmış, kendinden geçerek bayılmıştı. Belli ki, Andre’nin anlattıkları karşısında daha fazla dayanamamıştı!
Az sonra Sara kendine geldiğinde sanki kötü bir rüyadan uyanmışçasına bitkindi. Beti benzi atmış, ne yapacağını bilememenin aczi içinde Andre’ye olanı biteni bir kez daha anlatmasını rica etti. Andre, Sarp’ın kendisine anlattığı her şeyi bir kez daha ama bu defa Sara’nın iyice anlamasını istercesine ağır, ağır anlattı.
Sara anlatılanları nutku tutulmuşçasına dinledi! Ama en çok da Sarp’ın onun evli olduğu kanısına nasıl kapıldığına takılmıştı!
Bu sırada annesi de arkadaşı Monica ile birlikte eve gelmiş, bahçe kapısından içeriye giriyorlardı. Anne Vera bahçede hiç tanımadığı yaşlı bir adam ile genç kızı görünce merakla sordu:
- Hayrola Sara misafirlerimiz kim?
Sara annesine cevap vermeden öylesine büyük bir nefretle baktı ki! Vera bu bakışı ömrü oldukça hatırlayacaktı.
Sara:
- Evet, anne çok önemli misafirlerim var. Bana hayatımın en önemli haberini verdiler! Sarp buraya kadar gelmiş ama beni göremeden geri dönmüş. Hem de benim evli olduğumu sanarak! Diye feryat etti…
Şimdi ikinize de soruyorum. Bana bunu nasıl yaparsınız? Ne yaptınız? Sarp’a hangi oyunu oynadınız da, beni deliler gibi seven, aşkımızın peşinden onca engeli aşan adamı beni göremeden nasıl gerisin geriye gönderdiniz?
Bana bunun hesabını vereceksiniz diye avaz, avaz bağırıyordu!
Vera ile Monica ne yapacaklarını şaşırmışlardı! Sara’ya gerçeği açıklamaktan başka çareleri kalmamıştı…
Vera:
- Tamam kızım. Sana her şeyi anlatacağım. Dedikten sonra, Monica ile birlikte planladıkları senaryoyu anlattı. Seni, torunumu Türkiye’ye götürmesinden korktum. Dedikten sonra Kendilerini affetmesini, Sarp’ın buraya kadar geleceğini hesaplayamadıklarını söyledi!
Sara, öncelikle Bay Andre ’ye sarılarak teşekkür etti. Sonra da:
- Bitti anne! Her şey buraya kadarmış! Biz gidiyoruz. Artık burada bir dakika bile kalamam…
Sonrada Kaipu’yu kucağına aldığı gibi ayağa fırladı. Bavulunu hazırlamak üzere odasına gitti. Aklında tek bir şey vardı! Bir an önce Türkiye’ye, sevdiği adamın yanına gitmek…
Bay Andre, torunu, Vera ve Monica az önce yaşananlar karşısında donup kalmışlardı! Bir tarafta yaşanan büyük bir aşk hikâyesi, diğer tarafta ise kızını kaybetmemek uğruna bu aşk hikâyesini bozmak için oynanan acımasız bir oyun!
Andre yaşanan sessizliği bozdu:
- Bayan Vera, sizin yerinizde olsam, Sara’ya mani olmaya kalkmazdım. Zaten onu oldukça yaraladınız. Bırakın sevdiği adamın peşinden gitsin. Hiç olmazsa bundan sonra onu görmek için belki bir şansınız olur. Ne dersiniz?
Vera:
- Haklısınız. Ben çok büyük bir hata yaptım. Sara’nın anlattıklarına, Sarp’ın buralara gelecek kadar onu sevdiğine inanmadım. Bunun cezası kızımdan ayrılmak ise buna razıyım. Yeter ki o mutlu olsun. Nasıl olsa bir gün ben yine onun gönlünü alırım, diyerek daha fazla üstelemedi!
Sara, odasına çıkmış hıçkıra, hıçkıra ağlıyordu. Annesini böyle ağlarken hiç görmemiş olan Kaipuu, sanki büyümüş de küçülmüş gibi, onun boynuna sarılmış annesini teselli etmeye çalışıyordu. O babasını hiç görmemişti. Sara da ona babasından hiç bahsetmemişti. Sara’ya göre şimdi tam sırasıydı. Kaipuu küçük de olsa babasının kim olduğunu bilmeliydi. Sara ile Sarp’ın Kıbrıs’ta tanıştığı günlerde, çok özledikleri zaman bakmaları için Girne’deki fotoğrafçıda çektirdikleri bir fotoğrafları vardı. Sara, bu fotoğrafı Kaipuu’ya ilk kez gösteriyordu:
- Bak Kaipuu’cuğum bu senin baban. Adı da Sarp, söyle bakayım, dedi.
Kaipu, Sara ile Sarp’ın fotoğrafına baktı. Sonra eliyle Sara’yı göstererek ‘’Anne’’, Sarp’ı da göstererek ‘’Baba’’ diye heceledi. Sarp diyememiş ama ‘Baba’ demişti.
Sara:
-Evet, bebeğim o senin baban. Onu çok seviyoruz. Seni ona götüreceğim ister misin?
Kaipuu:
-Birkaç kez ‘baba, baba’ diye heceledi.
Dünyalar Sara’nın olmuş, sevdiği adam ona olan aşkının ne denli büyük olduğunu bir kez daha ispatlamıştı. Artık sıra ondaydı. Sarp’a kavuşmasını sadece ölüm engelleyebilirdi…
DEVAM EDECEK...