Otel işlemlerini tamamladıktan sonra odasına geçti. Gecenin ilerleyen saati, saatler süren yolculuk onu oldukça yormuştu. Aceleyle soyundu, yatağa uzanır uzanmaz uykuya daldı. Brüksel’deki bu ilk gece Sarp’a hiç de ummadığı bir sürpriz hazırlamıştı!
Sarp uykuya dalar dalmaz, karşısında Sara’yı bulmuştu! Sarp’ın bilinçaltında biriktirdiği tüm duyguları canlanmış, rüya olup karşısına çıkmıştı:
“Sarı – Beyaz papatyalarla kaplı dümdüz bir ovada güneş ışıklarının yansımalarıyla oynaşan gölgeler, Sara’nın siluetini de içine almış Sarp Üsteğmenin önünde adeta dans ediyordu. Sara’nın gölgesi bazen kollarını açmış ona doğru koşuyor, bazen ne olur yardım et dercesine el kol işaretleriyle Sarp’ı çağırıyordu! Ama Sara’nın yüzünü görmek bir türlü mümkün olmuyordu…’’
Sarp görmüş olduğu rüyadan sıçrayarak uyandığında ter içinde kalmıştı. Önce ne olduğunu anlamaya çalıştı!
Evet, bu bir rüya idi ama nasıl bir rüyaydı? Anlamı neydi? Bu geceye kadar içinde Sara olan pek çok rüya görmüştü ama hiçbir rüyası böyle değildi! Neden Sara’nın yüzünü görememişti? Sara’ya ait olduğundan hiçbir şüphesi olmayan o gölgeler ona ne anlatmak istemişti?
Yatağından çıktı, oda balkonunun kapısı açtı, sabahın erken serinliği odaya dolmuştu. Rüyanın da tesiri olsa gerek ürperdi! ‘’Bu nasıl bir rüyadır böyle? Sara’m sıkıntıda değildir inşallah. Umarım Cenevre’den bir başka yere gitmemiştir’’, diye mırıldandı…
Sarp Üsteğmen sabah 09.00 da otelden ayrılarak bindiği taksi ile NATO karargâhına hareket etti. İçinde anlamlandıramadığı garip bir duygu vardı! ‘’Sanırım dün gece gördüğüm o rüyadan olacak’’ diye düşündü.
Bir saatlik bir yolculuktan sonra NATO binası göründü. Sarp, binanın ihtişamına bakarak; ‘’Bu ne görkemli bir bina’’ diyerek araçtan indi. Elinde valiziyle karargâhtan içeriye girdiği sırada;
Sara da hala dün gece gördüğü rüyanın etkisindeydi! ‘’Rüyasında Sarp Üsteğmeni kendisine doğru koşarken görmüş ama Sarp Üsteğmen bir anda siyah bir bulut arasından kaybolup gitmişti…’’
İnsan hayatının içinde böylesine olaylar yaşanabiliyordu!
Özellikle birbirini delicesine seven iki insanın hasretlikle dolu duygu dünyasındaki düşünceleri, düş yansımaları halinde rüyalarıyla kesişebiliyordu…
Sarp ile Sara’nın gördüğü rüyaların benzerliği de; birbirlerine olan özlemin bilinçaltından rüya âlemine geçmesinden ibaretti…
Sarp Üsteğmen, NATO binasından girdi. Kapıdaki nöbetçi subayına Akdeniz’de yapılacak ortak NATO tatbikatında görevli Türk subayı olduğunu belirten görevlendirme yazısını teslim etti.
Daha sonra da kalacağı odayı gösterecek görevli askeri takiben odasına çıktı.
En nihayetinde aylar önce planladığı senaryonun ilk safhası sonuçlanmış, sıra son bölüme Sara’sına kavuşmaya gelmişti.
Akdeniz’de başlayacak NATO tatbikatının başlamasına üç gün vardı. Bu süre içinde Sara’ya telefon edip, yanına geleceğini söylese nasıl olur diye düşündü! Ama sonra bu düşüncesinden vazgeçti. Tatbikat biter bitmez uçağa atladığı gibi Cenevre’ye Sara’nın yanına gidip, ona sürpriz yapmasının daha iyi olacağı kararını verdi.
Bu süreçte annesinin yanına dönen Sara, bebeği Kaipuu ile birlikte yeni hayatına alışmaya çalışıyor, Sarp’a olan özlemi giderek büyürken, Kaipuu bebek de her geçen gün babasına daha çok benziyordu.
Anne Vera, Sara’nın Sarp’a olan hasretini yakından izliyordu. Aslında onun aklında saklı tuttuğu şey, Sara’yı bir an önce evlendirebilmekti.
Ama Sara’yı çocuğu ile birlikte kim kabul edecekti?
Onun aklında hala Sara’yı Finlandiya’nın en zengin ailesinin tek oğlu Dr. Henry ile evlendirebilmek vardı!
Ama bu nasıl gerçekleşebilirdi? Sara büyük bir aşk ile sevdiği adamı beklerken böylesi bir teklife evet der miydi? Hele ki, bir de bebeği varken, Dr. Henry onu kabul edebilir miydi?
Devamı yarın