Gece Yarısı Güneşi - 67

Abone Ol

Santral görevlisi:

• Sara adında bir kadın. Dediğinde

Sarp’ın soluğu kesilmiş, yere düşmemek için santralin durduğu kabine tutunmak zorunda kalmıştı. Onun bu halini gören santral görevlisi, Sarp’ın koluna girerek soluklanmasını sağladı. Sonra da telefonu Sarp’a uzattı…

Sarp eli titreyerek telefonu kulağına dayadı, fısıldarcasına:

• Sara’m sen misin diyebildi?

• Evet, aşkım benim Sarp’ım, benim bir tanem. Sara’n konuşuyor, benim sevgilim. Dedi…

Aylar sonra da olsa iki sevgili telefonun iki ucunda buluşmuş, yüzlerini görmeseler de gönül gözüyle konuşuyorlardı.

Birbirlerine olan özlemi uzun uzun anlattılar. Sevda sözcükleri onların aşkını anlatmaya yetersiz kalmıştı. Ama her ikisi de çok mutluydu.

Sara, kısa bir süre sonra Cenevre’den ayrılacağını ama nereye gideceğini bilmediğini, belki de ordudan ayrılabileceğini söylediğinde Sarp, ne diyeceğini bilemedi. Ona kavuşmak adına yaptığı plandan bahsetmeyi çok istemişti ama Sara’nın söyledikleri karşısında susmayı tercih etti.

Sara tekrar arayacağını söyleyerek uzun bir veda öpücüğü ile telefonu kapattığında Sarp, öylece kalakalmıştı!

Santral görevlisinin uyarısıyla kendine geldi!

• İyi misin üsteğmenim, bir bardak su ister misiniz?

Sarp; teşekkür ederek odadan çıktı. Kendi odasına geçtiğinde hava iyice kararmış, gece olmuştu. Geceleri hiç sevmiyordu! Ama bu gece onun için bir başka geçecekti. Çünkü biricik sevgilisi Sara’nın az önce telefonda söyledikleri sözler hala kulaklarında çınlıyordu. Ancak, en son söylediklerini düşününce; ‘’Cenevre’ye gitmek adına vermiş olduğum onca mücadele işe yaramayacak mı?’’ Demekten de kendini alamadı…

Ankara da kış sona ermiş, bahar mevsimi son günlerini yaşarken, Sarp’ın ileri derece İngilizce kursu da sona ermişti.  Üsteğmen Sarp, bu kursu da birincilikle bitirmişti. Çok sevinçliydi. Hedefine ulaşmış olması ona buruk bir mutluluk yaşatmıştı…

Evet, yurt dışında yapılacak ilk NATO tatbikatına gönderilecek subaylar arasındaydı ama Sara acaba Cenevre’de olacak mıydı?

En son yapmış oldukları telefon görüşmesinden sonra ondan hiçbir haber alamamıştı! Sara neredeydi? Başka bir ülkeye tayini çıkmış olabilir miydi? Yoksa ordudan ayrılıp, ülkesine mi dönmüştü?

Kurs sona ermeden onu birkaç kez telefonla aramıştı ancak her defasında aralarına bir engel girmiş Sara’ya ulaşması mümkün olmamıştı!

Bir defasında Sara’nın Cenevre dışında olduğu, bir defasında da telefonla görüşmenin mümkün olmadığı söylenmişti! Neden diye sorulamıyordu da! Çünkü orası da askeri bir merkez idi…

Aylar süren bu belirsiz süreçte Sara tarafına gelince, o artık bir anne idi…

Sara, aylar önce Sarp ile yapmış olduğu görüşmede ona bir bebek beklediğini söyleyememiş, daha doğru bir ifade ile Sarp’ın üzüntüden kahrolmasını istememişti!

Hâlbuki Sara adadan ayrıldıktan iki ay sonra Sarp’tan hamile kaldığını öğrenmişti. Girne’de yaşadıkları o güzel aşk geceleri meyvesini vermiş, çok mutlu olmuştu. Sevdiği erkeğin çocuğunu taşıyor olması ona büyük bir mutluluk verdiği kadar, büyük bir acı da veriyordu.

Bebeğinin babası yanında yoktu. Belki de hiç olamayacaktı!

Sara, izinli olarak Cenevre’den ailesinin yanına Helsinki’ye gittiğinde Kıbrıs’ta yaşadıklarını, Sarp Üsteğmenin kim olduğunu, doğacak bebeğinin de ondan olduğunu annesiyle paylaşmış ama annesi bu hamileliğe karşı çıkarak, derhal bebeği aldırmasını istemişti. Ama Sara buna karşı çıkmış, ne olursa olsun bu bebeği doğuracağını söylemişti.

Nihayetinde sorunlu bir hamilelik döneminden sonra Sara Cenevre’de bebeğini doğurmuştu. Aynen Sarp’a benzeyen bir kızı olmuştu. Yemyeşil gözlü, simsiyah saçlı güzel bir bebekti. Bebeğe Fince hasret anlamına gelen ‘’Kaipuu’’ adını koymuştu. Babası isterse ‘’Hasret’’ diye de çağırabilirdi…

Devamı yarın