Kapı nöbetçisi kim olduklarını, nereye gittiklerini sordu?
Sarp üsteğmen soğukkanlı bir şekilde, Girne’deki BG karargâhından geldiklerini, kendilerini de değişim kafilesinde olduklarını ama Girne’den havaalanına giden aracın onları beklemeden hareket ettiğini, onlarda kendi imkânlarıyla geldiklerini söyleyerek kapı nöbetçisine yaklaştılar. Adadan ayrıldıkları belli olsun diye yanlarına iki adet de valiz almışlardı…
Nöbetçiler her ikisine de dikkatle baktı!
Görünüşlerine göre şüphe edilecek bir durumları yoktu. Ama yine de emin olmak için nöbetçilerden biri, ‘’adada görevli BG Komutanının adı nedir?’’
Bu soruya hiç tereddüt etmeden Sarp cevap verdi:
• General Hamilton. Ama bildiğim kadarıyla onun görev süresinin bitimine daha var. Hem kendisi babam General George’un da yakın arkadaşı olur dedi.
Sarp’ın mükemmel bir İngiliz aksanı kullanarak vermiş olduğu cevap, bir de babasının General oluşunu söylemesi, kapı nöbetçileri üzerinde çok etkili olmuştu.
Daha fazla soru sormadan her ikisini de içeri aldılar. BG değişim kafilesini hava alanına götürecek olan araç konvoyu az ileride onları bekliyordu…
Planın en zor olan kısmını uygulamışlar, şimdi havaalanına gidecek konvoya binip, sonrasında da Sara’yı görmek kalmıştı.
Metin’le Sarp, bekleyen araç konvoyunun en arkasında olanına yavaşça yaklaştılar, aracın içindekilerin hemen hemen hepsi uyuyordu.
Aracın şoförü de yoktu! Yavaşça araca bindiler, en arkadaki boş koltuğa oturup, onlarda uyuma pozisyonuna geçtiler…
Aradan beş, on dakika geçmişti ki, konvoy hareket etti. Şimdi sıra Sara’yı görmeye gelmişti…
Rum kesiminde kalan Lefkoşa Havaalanı savaş sonrasında yeni açılmış, adaya yapılan uluslararası uçuşlar da yeni başlamıştı…
BG araç konvoyu saat tam 02.30 da havaalanına geldi. Her araçta bulunan yetkili subay, araçların boşaltılması talimatını verdi.
Sarp Metin’le araçtan en son indiler. Aracın arka tarafına geçip, bir an önce içeri girmenin çaresini ararken, onların bu hareketinden şüphelenen bir Rum polisi yanlarına yaklaştı:
• Ne arıyorsunuz burada? Diye sordu…
Sarp:
• Adadan ayrılacak İngiliz BG askerleriyiz. Gece boyunca yol aldık. Çok sıkıştık, WC arıyoruz. Yardımcı olur musunuz lütfen?
Onların sıkıntılı halini gören Rum polisi, ‘’beni takip edin’’ diyerek bekleme salonunun içindeki WC ye götürdü.
Artık ikisi de havaalanının bekleme salonuna girmişlerdi. WC den çıkarak, uçağa biniş sırasına giren BG askerlerinin yanına koştular.
Sara’yı nasıl bulacaklardı?
Ama bu defa şans onlardan yanaydı!
BG askerlerini oluşturan milletlerin askerleri ayrı ayrı sıraya girmişler, Finlandiya kontenjanına mensup askerlerin sırası tam da karşılarında duruyordu. Sara da tek kadın subay olarak, sapsarı saçlarıyla o kuyruğun en başındaydı…
Sarp onu görür görmez:
• Saraaaamm! Diye bağırdı…
Sara neye uğradığını şaşırmıştı. Sesin geldiği tarafa döndüğünde, bir İngiliz askerinin ona doğru koştuğunu gördü. Önce bir anlam veremedi! Ama dikkatlice baktığında ona doğru koşanın Sarp olduğunu anlamıştı. O da, beklemekte olduğu kuyruktan çıkarak, Sarp’a doğru çılgınca koşmaya başladı.
Kucaklaşan iki beden, tutkuyla birleşen dudaklar…
Bu tablo, iki insanın hangi ruh halinde olduklarını çok iyi anlatıyordu…
İşte o anda salonda büyük bir alkış koptu.
Bu manzara karşısında kayıtsız kalamayan diğer BG askerleri de sanki aynı duyguları paylaşırcasına onları alkışlıyorlardı. Belli ki, onlarda sevdalılarını çok özlemişler, onlara kavuşacak olmanın duygu yoğunluğunu yaşıyorlardı…
Ama bu iki sevdalı kavuşmuyor, tam tersine ayrılıyorlardı. Bu duygulu sarılış, onların kavuşmasını değil, vedasını anlatıyordu!
Sarp’ın kollarından sıyrılan Sara:
Devamı yarın