Gece Yarısı Güneşi - 49

Abone Ol

Sarp:
• Evet, aşkım. Kıbrıs’ın Şeftali Kebabı çok ünlüdür, diye cevapladı.
Sara’yla Sarp kısa sürede hazırlandıktan sonra, Metin’in aracına bindiler, Metin’in onlar için rezervasyon yaptırdığı restorana doğru hareket ettiler.
Metin’in akşam yemeği için rezervasyon yaptırdığı restoran da Girne’deydi. Girne sahil yoluna giden yolun hemen kenarında Domme Hotel’in tam karşı çaprazındaydı. Çok uzun zamandan beri işletilen bu restoranın adı ‘’Niazi’s Restorandı.’’
1949 yılında Güney Kıbrıs’ta Limasol’da küçük bir mekânda açılan bu restoran, babadan oğula kalma bir yerdi. ‘’Full Kebap’’ konsepti ile çalışan bu yer, adalıların en çok tercih ettikleri bir lezzet mekânıydı.
Kısa süren bir yolculuktan sonra restorana geldiler. Her üçü de oldukça acıkmıştı. Kendilerine ayrılan masaya oturduktan sonra. Yanlarına gelen şef garsonu da tanıyan Metin, Sarp’la Sara’yı da tanıttıktan sonra, bu gece Kıbrıs mutfağına ait ne varsa onlardan tatmak istediklerini ama özellikle de ‘’Şeftali Kebabından’’ tam porsiyon getirmesini söyledi.
Sara, restorandan çok şeftali kebabını çok merak etmiş; Sarp’a bu kebabın nasıl yapıldığını anlatması için ha bire ısrar edip duruyordu…
En sonunda bu ısrara dayanamayan Metin:
• Yengeciğim bu kebap, mevsiminde toplanan şeftalilerden yapılır! Lezzeti doyumsuzdur. Bu tadı sana ne kadar anlatsak, tarif edemeyiz. Onun için kebabın gelmesini bekle lütfen!
Sara;
• Bildiğimiz şeftali meyvesinden mi yapılıyor? Bu nasıl bir kebap Sarp?
Sarp:
• Metin’in tarifine gülümsemiş, ancak bozuntuya vermemişti! Gecenin esprisi olsun diye, hele bir de ceviz macunu var ki, onu da yemekten sonra yedik mi! İşte budur diyeceksin…
Sara:
• Bir de cevizden macun mu yapıyorlar? 
Sonra da Sarp’a dönerek:
• Tam Osmanlı sarayında gibi hissediyorum kendimi. İyi ki cariyelerle dolu bir de haremi yok buranın! Bir de onlar olsaydı ne yapardım ben? Aman, aman olmasın sonra ne olur ne olmaz belli mi olur, dedi…
Çok geçmeden Kıbrıs Türk mutfağının en çok tercih edilen mezeleri servis edildikten sonra, ardından da Sara’nın merakla beklediği şeftali kebabı geldi…
Masa Şeftali kebabının nefis kokusuyla kaplanmış, tabaklardaki kebap adeta ne duruyorsunuz yesenize diyordu!
Sara, merakla gelen kebaba baktı, bir daha baktı! Tabağın içinde duran yiyecek ne şeftaliye benziyor, ne de şeftaliden yapılmış gibi duruyordu!
Kısa bir süre Sarp ile Metin’e baktı, sonrasında da tabağına konulan şeftali kebabından bir çatal aldı. Ağzına gelen tat; içi türlü baharatlarla dolu lezzetli bir etten başka bir şey değildi. Ne şeftali tadı vardı, ne de şeftaliye benzer bir aroması!
Sonra da Sarp’a dönerek:
• Aşk olsun sevgilim! Hani şeftali kebabı?
Sarp:
• Canım sevgilim sana anlattıklarım, işin esprisi. Tabii ki, bu kebap şeftaliden yapılmıyor. Adını Osmanlı döneminde adaya Bolu’dan gelen bir ustadan Şef Ali’den almış. Küçük bir kelime oyunu sadece. Kebap, kuzu gömleğine sarılarak yapılıyor. Zaman içinde söylene, söylene ‘Şef Ali Kebabı yerine ‘Şeftali Kebabı’ adını almış. Tabii ki, bu ismi ilk duyanlar için oldukça merak uyandırıyor. Tıpkı senin merak ettiğin gibi. Ancak oldukça lezzetli bir kebap. Umarım beğenmişsindir…
Sara; 
• Evet, evet çok beğendim. Yoğun baharatlı, oldukça da lezzetli bir kebap. 
Yemekler yendikten sonra yenilen ceviz macunu, en nihayetinde içilen Türk kahvesinden sonra akşam yemeği sona ermişti.
Neşe içinde masadan kalktılar. Girne yat limanında kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra Sara eve dönmek istedi. Gece yarısından önce eve dönüp Sarp ile konuşmak istiyordu…
Devamı yarın