1111 yılında vefat eden düşünür/devlet adamı aynı zamanda mutasavvuf olan Gazali, İslam Düşünce tarihinde çok tartışılan bir isim olagelmiştir. Kendisine karşı iki farklı kutupta yer alan yaklaşım türü benimsenmiştir. Birinci yaklaşım İslam Düşünce tarihinde eleştirel düşüncenin önünü keserek felsefeyi bitirdiğini söyleyen yaklaşım diğeri ise aslında Gazali’nin “Tehafetül Felasife” adlı eseri ile Yunan tarzı düşünme biçimine karşı çıkarak İslam düşüncesini Yunan düşünme biçiminden kurtarmıştır şeklinde. Bizim burada ele alacağımız konu aslında Gazali’nin bazı sözleri ışığında günümüzde özellikle de pratik siyaset açısından ne anlama geliyor, ne demek istiyor sorularına cevap vermeye çalışmak, gayret etmek. 

Gazali’ye göre insandan en son ayrılan isteğin makam sevgisi olduğu düşüncesidir. Çünkü ona göre makam özellikle de devlet işlerinde makam sahibi olmak mülk edinmeyi daha kolay hale getirmektedir. Bir kişi, makam sahibi olduğu için birçok kapının ardına kadar açıldığını ifade eder. Yani Üstad’a göre, makamdan mala ulaşmak, maldan makama ulaşmaktan daha kolaydır. Bu noktada Gazali, çok önemli bir noktaya temas eder. Makamın anlamını kalplere sahip olmak şeklinde ele almaktadır. Ve kalplere sahip olma, kişilerden itaat etmeyi istemektedir der. Ve kalplere sahip olarak onlar üzerinde tasarruf hakkına sahip olmayı da içerdiğini belirtir. Ve daha sonraki aşamada ise kalplerine sahip olduğu kişileri amaçları için kullanır. Şöyle der Üstad, nasıl ki mal sahibi kimse mülke sahip olmak isterse, makam sahibi kimsede kalplere sahip olmak ister. Yani der ki Üstad, hür insanları köleleştirmektir bunun adı. Ve onların kalplerine sahip olarak onların boynuna zincir vurur. Tam bu noktada Gazali’den birkaç asır sonra yaşamış olan Fransız düşünür J.J. Rousseu akla gelir. O da der ki, insan özgür olarak doğar ancak toplum içinde daha sonra birçok zincire vurularak hayatına devam eder. Burada Gazali, çok önemli olan bir tehlikeye dikkat çeker, makam sahibinin talep ettiği itaat hatta kölelik çok tehlikelidir der. Makam sahibi kimse gönüllü kölelik talep ederek onların kölelikten sevinç duymalarını istemektedir diyerek oldukça ilginç bir tespitte bulunur. Günümüzün siyasi atmosferini düşündüğümüz zaman Üstad sanki bu tespiti tam da içinde bulunduğumuz zaman dilimi için yazmış demek geliyor insanın içinden.  

Gazali’nin tespitleri elbette insan olmaklıktan kaynaklı günümüz içinde çok şey ifade etmektedir. Dahası bunun beynelmilel olduğu da aşikârdır, zira gerek Rousseu’nun Amour Propre kavramı gerekse de Foucault’ın İktidar kavramı bağlamları farklı olmasına rağmen üç aşağı beş yukarı aynı temel noktalara işaret etmektedirler.