---- Se parakalo, thelo na mama mu… se parakaloooooo
Küçük kız günlerdir ağlıyor ve sadece bu sözleri söylüyordu.. Ne onu anlayan, ne de bir şekilde cevap veren yoktu.. Anne modelinde bir kadın durmadan onunla birlikte ağlıyor öpüyor kokluyor koynunda yatırıyor ve sürekli bir şeyler yedirmeye çalışıyordu…
Sofia mutlu değildi ama şanslıydı bir açıdan..
Türkiye Kurtuluş Harbi yapıyordu.. Kıtlık vardı bu topraklarda…
Yıkılan Osmanlı imparatorluğunun Antep vilayetinde ailesi sosyal refah içinde Eblehan mahallesinde kiliseye yakın bir konakta iki kız iki erkek dört çocuklu bir Rum Ortodoks ailenin kızıydı Sofia..
Ne zaman ki Fransızlar işgal etti Antep’i… İşte o zaman her Gayri Müslim gibi Sofia’nın da babası katılmak ve desteklemek durumunda kaldı Fransızları ve Fransız askerlerini…
Sofianın babasına subaylık görevi de verildi Fransız komutan tarafından.
Fakat fazlaca zaman geçmeden; Türk, Kürt, Arap yani Müslüman halkın direnişi ve özgürlük mücadelesi karşısında Fransız askerleri kuşattıkları bu şehirden çıkmak zorunda kaldılar..
Ve beraberlerinde onları alenen destekleyen ve görev alan gayri Müslimlerle beraber..
İşte Sofia’nın ailesi; insanların birbirini boğazladığı bu vahşet ortamından Fransız askerleri ile birlikte ve tabiî ki maddi güçleri yerinde olduğu için kaçmayı başaran ender ailelerden biriydi.. Ancak Sofia’nın babası sadece iki oğlunu ve karısını yanına alabilmişti.. Kızları Elisavet ve Sofia oyun oynuyorladı bahçede hem de saklambaç… bulamadı anne babası onları ve canlarını kurtadırlar kaçtılar.. Fransız askerleri ile beraber kaçtılar Kilise oradan Fransız himayesinde ki Halep’e ve Halep’ten de bu günkü Yunanistan’a…
Elisavet ve Sofia insanların kafasının gövdesinden ayrıldığı, kanların sokaklarda su gibi aktığı kan kokusu sarmış Eblehan’ın daracık sokağında  wvlwrinin önünde kalakaldılar bir başlarına… Ağır sası kan kokusu, iki gün içinde inanılmaz bir leş kokusuna dönüşmeye başladı…
Gantep vilayeti ne yeni kurulan Türk ordusundan ne Allahın bir kulundan bir tek damla su bile yardımı alamamışlardı!!.. Tamamen bir halk direnişiydi bu… Vatan, namus ve bayrak direnişiydi ve Antep halkı özgürlüğünü kıtlığın içinde ilan etmişti…
Eblehan’ın taş duvarlarla yükselen Rum ve Ermeni evlerinde ölüm sesizliği vardı… Ölüm sesizliği ve sası kan kokusu!!… Gitmeyen, tükenmeyen taşlara sinmiş bir vahşet kokusu!!….
Müslüman komşuları bu iki yetim kız kardeşlere bakmaya korumaya himaye etmeye çalıştılar ama kıtlık zamanıydı ve insanlar arpa ekmeğini zor buluyordu…
Özgürlük savaşının ardından iki ay geçmişti ki Altıntaş kasabasının farklı iki köyünden varlıklı iki ayrı aileye besleme verilmişlerdi..
Israrla konuşmuyordu Sofia.. Hastalıklı bir hal almıştı iki ayda ölecek gibi hastalıklı cılız kalmışlardı…
Sayıklayıp durdu Sofia lütfen annemi istiyorum lütfen.. (se parakaloo  thelo na mama mu se parakalo)
Sekiz on yıl kadar sonra; beslemesi olduğu ağanın kapısından telli duvaklı Müslüman bir kız olarak 15 yaşında evlendirildi… Ve artık ismi Selviydi..
Kocasının ailesi yeterince varlıklı değildi ama Sofia hırslı idi.. Çok zengin olacaklardı ve önce kız kardeşi Elizaveti sonra da ailesini bulacaktı…
Fazlaca zengin olmadan iki çocuk sahibi iken kız kardeşini buldu, oda evlenmişti ve onun da iki çocuğu vardı.. Ama Elisavet’e herkes Emine diyordu.. Tıpkı kendisi gibi o da Müslüman bir kadındı…
İki kız kardeş yakın köylerde oldukları için ara sıra görüşebiliyorlardı.. ve aht etmişlerdi ailelerini bulacaklardı…
Sohia ve Elisavet dini bütün Müslümanlar olmalarına karşın’’ GAVUR KIZI’’ lakabından ölünceye kadar kurtulamadılar…
Sofia kendi kardeşlerini göremedi ama 6 erkek evladına vebal etmıştı.. ben ölmeden  Dayılarınızı bulun!!. Diye..
Altı erkek evladı, mali anlamda annelerinden aşılanan hırs ile zenin varlıklı olduklar... Han hamamlar kuramadılar belki ama Gaziantep’te hatırı sayılır saygın işletmeciler oldular..
Anneleri Selvi 65 yaşında iken buldular dayılarının izini.. ;)  Yunansitan’a evlerine gittiler ve annelerinin iki dayınız var söylemine karşılık 4 dayı ve iki teyzelerinin daha olduğunu gördüler…
Not: Kayıp Kadınlar isimli henüz yayımlanmamış romanımdan…