Temmuz sıcağında tanışmıştık Garip'le. Bir mağaza önünde kıvrılmış  yatıyordu. Hava çok sıcaktı ama ne bir su kabı ne de mama vardı. Yiyecek bir şeyler ve su aldım. Bir şey derler diye mağazanın önünde vermek istemedim. Yanıma çağırdım ağacın dibine.

Baktım sürünerek geliyordu. Arka ayakları tutmuyordu. Çok ağırdı kucağıma alamadım ben ona yaklaştım. Çok açıkmış susamış ki bir çırpıda içti bitirdi hepsini.

Nasıl bu hâle geldi bilmiyorum ama biz iyi arkadaş olmuştuk. O na Garip ismini verdim. Garip diye seslendiğimde hemen gözleri beni arıyordu. Ben şehir dışına çıkana kadar devam etti arkadaşlığımız.
Ama şehir dışına çıkmak zorunda kaldım. Şimdi ne yapıyor diye merak ediyorum. Belli ki mağazadan hiç kimse ilgi göstermiyordu. Gölge diye oturmasına izin veriliyordu muhtemelen.

Sormak istedim ama sanki bana içeri girme der gibi acılı bir ses çıkarıp gözümün içine bakıyordu her defasında. Zaten daha sonra beni görmelerine rağmen biri çıkıpta biz ilgileniyoruz demedi. Garip, bir kap su vermeselerde orayı güvenli bulup orada yatmaya izin vermelerine razıydı.

Şimdi onu çok özlüyorum. Havalar soğuyunca ne yapar acaba.. Ben dönene kadar aynı yerinde olursa Garip arkadaşıma bir klübe yapacağım inşallah. Ama ben gider bakarım, klübede yaparım diyen bir hayvansever çıkarsa ne güzel olurdu..

Savunmasız varlıklara iyi davranırsanız düşlerinizin gerçekleşmesi için Dilek Ağacına gerek yoktur.

William Cuthbert Faulkner