Gak Guk Gabalak

Abone Ol

Piyanist olunca adamcağız- Cıvıltı- kullanamayacak mı. Notalardan diyezlerden, bemollerden mi yazsın kim ne kadar müzikle ilgili ki?
Peki güzel... Öyleyse neden kimse orasını- burasını- yatak odasını yazanlara, gösterenlere, ar damarı çatlamışlara suç duyurusunda bulunmuyor? Yüzlercesi aleni... Ya da inanç yorumlarını, yaşam tarzlarını paylaşmak isteyenlere de suç duyurusunda bulunulmaz mı? Ota bota herşeye de suç duyurusu mu olurmuş...
Aaaa anlamadım vallaaa, bir tuhaflık var bu işte.
O piyanist vaktinin büyük bir bölümünde piyano çalıyor ben de ne modda olursam olayım keyifle dinliyorum. Çünkü komşuyuz. Piyanosunun tınısı bana huzur veriyor. Çünkü dünya O’nu ayakta alkışlıyor. Özel insanlara 3 Maymun olmalıyız... Boşa dememişler;” Meyve veren ağacı taşlarlar”
Brokoli çorbasına benziyor halimiz gaz gaz gaz...Neyi neden niçin sorularıyla da temcit pilavı gibi olduk...
Zaten artık eskiden savcılıktan alınan temiz kağıdı, pis kağıdı olacak... Getir kardeşim, ne kadar pis olursa o kadar iyi, hıh bir de tüküreyim üzerine... şimdi oldu...
Baharla birlikte erguvanların tepiştiği İstanbul’umuzda neden tanrının bize verdiği güzel nimetleri görmeyip biribirimizle uğraşıyoruz hiç anlamadım. Öyle vicdansızlıklara tanık oluyoruz ki, tüm insanların ölümlü olduğuna inanmak istemiyorum... Mezar ve ölü görmek herkes için aynı ifadeyi hatırlatmıyor herhalde...Fena şeylerle uğraşıyoruz ki sanki yaşam sonsuza dek sürecek.
Para- Hırs- Zevk insanı, insanlık değerlerinden çıkartan olgular... Bizi biribirimize düşürüp karşımıza geçip seyrederler. Bakın geçen hafta dünyamızda olan bir yamyamlık haberi daha duyduk. Brezilya’da iki kadını öldürüp etlerini yemişler kalanı da börek yapıp halka da yedirmişler... Bırrr... Bu ne biçim bir düşmanlıktır babooo... Adamın tutuklanışında yüzünü gördüm aynı bizim gibi gözü, kaşı ağızı, burnu,  kelepçeyi taşıyan eli, o lüzumsuz kafayı taşıyan bedeni var... Eee nasıl bir güç bunu yaptırdı peki?
Yukarıda ki üçü bir arada..
“Akıl hastanesinden 300 kadar deli kaçmış. Nasıl toplayacaklarını bilememiş yetkililer... Derken biri çıkıp- Ben onları toplar getiririm- demiş. Eline bir düdük almış, üç beş kişiyide belinden tutturup-çuf... çuf- şehirde gezinmiş. Bir müddet sonra hastaneye çok kalabalık bir grup olarak geri dönmüşler. Adamları saymaya başlamış görevliler... Sonuç ne çıksın; Kaçanların üç katı takılıp gelen var!”
............
Bu yazıyı yazarken dışarıda hava günlük güneşliydi. Ancak birden yer gök birbirine karıştı, bir hortum çıktı. Terasa çıktım yapraklar kağıtlar dönüyor Boğaz sanki okyanus olmuş. Hayatımda böyle bir sahneye “The day after tomorrow” filmi ve benzerlerinde gördüm. Böylelikle benim de kendi fırtınam başka yöne kaymış oldu.
Aniden ilginç bir olay yaşadım...
Kurşuni rengin hakimiyeti,  havada uçuşan kağıtlar yapraklar arasında, karşı damın üzerinde çok zayıf beyaz saçlı oldukça yaşlı bir adamın yürüdüğünü gördüm. Bu fırtına da Allahım kendini Hazerfan mı zannetti acaba derken istemdışı seslendim;
“Amcaaa in aşağı uçacaksınnnnn...” Beklediğim karşı sevgi tepkisi gelmedi. Adam sanki dünyanın en kötü küfürünü etmişim gibi durdu baktı baktı- Ay ödüm patlıyor hayatımda uçan adam görmemişim görmekte istemiyorum- çatının öbür tarafında kayboldu.
Bir gümbürtü oldu arkasından deprem gelecek diye bekledim. Tahminim tutmadı. Aşağıda insanlar bir kargaşaya girdiler. Derken ambulansların susmayan sirenleri... Anladım ki yakınlarda birşeyler oldu... Haberler de anladım ki Teşvikiye Karakolunun yanında yapılan inşaatın ön cephe iskelesi çökmüş... Nişantaşı’nın yeni mimarları tongaya basmışlar anlaşılan...
Ortalık sakinleşince gidip ne olduğuna bakmak istedim. Bir bölümü tarihi karakolun üzerine göçmüş, tabii hasar oluşmuş. O sırada geçen taksici yaralanmış. Ancak o kurdukları iskelenin kibrit çöpünden yapılmış maket görüntüsü faciayı yine ucuz atlattığımızı gösteriyordu.  İskelenin ana taşıyıcı profilleri yerine kullanılan ince kesitli metal taşıyıcılar, işten anlamayanı bile hayıflandırdı.
Dedim ya kendi fırtınam başka yöne döndü. Bu sefer inşaat cephelerinde uzun çelik profiller kullanmayan giydirme cephecilere neden ısrarla bunu istediğimi iç huzuru ile hatırladım. Yapmayanlara da lanet ettim...