Şimdi biz millet olarak alışmışız gördüğümüz bir şeyi tam öğrenmeden üstünkörü yapmaya ve uygulamaya. Her şey de yok Avrupa şöyle, yok Dünya böyle diye de ahkam keseriz. Futbolda da durum bundan pek farklı değil. Evet doğrudur çok farklı yerdeler ve çok üst seviye futbol oynuyorlar ama bunu temelden başlayarak ve sürekli temele uygun hareket ederek, üstüne koyarak yapıyorlar, ezbere değil. Hele ki bu iki günde olacak iş, hiç değil. 

Beşiktaş'taki son durumun sebebi; Abdullah hocanın geldiği günden beri takıma ezbere oyun oynatmaya çalışmasıdır. Aklındaki oyunu, uyuma bakmadan ısrarla oynatmaya çalışmasıdır. Nasıl mı? Avcı, en geriden yani kaleciyle başlayan bir oyun kurmayla, 2. bölgeden kısa ve hızlı paslarla çıkarak ileri uca gelmek istiyor. Ama takım bu oyuna alışkın oyunculardan kurulu değil. Madem böyle bir oyun istiyorsunuz o zaman yönetimle konuşup transferleri ona göre yapacaksınız. Abdullah Avcı, Başakşehir'de oynattığı defansif ağırlıklı oyunu Beşiktaş'ta oynatamayacağını en başından beri bildiği için set oyununu oynatırken biraz daha hücuma yönelik bir sistem deniyor ve bu yükü de kanatlara yıkıyor. Böyle olunca da ortaya yarım yamalak bir oyun çıkıyor. 

Kanatlarda, çizgiden çıkamayan üstelik içeride giremeyen bir N'Koudou ve Diaby var. Üstelik ikiside sıyrılıp topu ceza sahasındaki oyuncularla buluşturamıyor. Bu iki futbolcunun adam eksiltme özelliği yok. Ama ısrarla N'Koudou üzerinden oyun kurmaya çalışılıyor. N'Koudou hızlı bir oyuncu evet ama hızı kendisini yormaktan başka bir işe yaramıyor ne asist, ne gol. Beşiktaş, bu oyunda etkili olamayınca bir bakıyoruz Caner'le hava toplarına, oyuncu değişikliğiyle Orkan Çınar'la kanat ortalarına dönmüş. Peki nerede kaldı set oyunu? 

Ayrıca set oyunu oynatmakta ısrar eden Abdullah Avcı neye göre bu 11' i çıkarıyor sahaya soralım kendisine, madem set oyunu oynatacaksınız. O zaman Oğuzhan Özyakup niye doğrudan başlamıyor. Çıkardığı toplarlarla, çift yönlü gidip gelmesiyle, girdiğinde olumlu katkı vermesiyle Oğuzhan, pas oyununa en uygun oyuncu. Bence Beşiktaş, hangi oyunu oynarsa oynasın Oğuzhan Özyakup takımda 11'e yazılmalıdır. 

Beşiktaş'ta maç boyunca hiçbir oyuncu olması gereken yerde değildi. Takımdaki oyuncular bu sistemde bireysel yeteneklerini unutmuş gözüküyorlar. Pas oyunu oynayacağız diye herkes birbirine anlamsız pas veriyor ve top kaybediyor. En kötüsü ileri uçta etkili olamıyor Beşiktaş. Ceza sahasında bu sistemle çoğalamıyor takım. Bir takıma en büyük kötülük, o takımın oyuncularının kendine olan inançlarını yitirmesi ve coşkusunu kaybetmesidir. Bu çok tehlikeli bir durum, futbolcuyu mental olarak kaybetmemek lazım. 

Maçta iki gol var ama ikisi de karambole. Her iki takım adına da rezalet bir 90 dakika neredeyse sıfır pozisyon. Başakşehir'in attığı gol seken bir toptan gelirken, Beşiktaş'ta ise Burak'ın bireysel çabası ve hırsı sonucu ceza sahasında yaşanan durum ve penaltıyla gelen bir gol. Belirtmeden geçmeyelim maç boyunca gördük ki, Burak Yılmaz fizik olarak henüz hazır değil. Atması gereken yerde atamadı, koşması gereken yerde koşamadı yani gücü yetmedi ama mücadelesini hırsıyla verdi. Bu sistemde henüz hırpalanmadığı çok açık. Dorukhan'la ikisi takımın en coşkulu ismiydi. 

Avcı, birçok şey tasarlayabilir, oyununda ısar edebilir ama bu ezbere olmaz her şey bir plan dahilinde olmalı. Bir takım 5 haftada tek galibiyet alıyorsa burada bir sorun var demektir. Kağıt üzerindeki her şey sahada tutmayabilir. Düdük çaldıktan sonra sahanın kendi kuralları işlemeye başlıyor, oranın kendine ait bir gerçeği var. Baskı var, hakem var, kartlar var, sakatlıklar var. Tüm bunlar bu oyunun gerçeği... Herkes yanlışını görmeli çok geç olmadan bu yoldan dönmelidir. Fakat çok enteresandır ki Avcı, maçtan sonra oyuna inanıyorum, güveniyorum diyor. Beşiktaş, son iki yılın en kötü oyununu sergilemiş, sahada iyi futbol adına hiçbir şey yok, ilerleme yok aksine gerileme var gol atamıyorsunuz. Bunun üzerine nasıl böyle bir cümle kurabiliyor Avcı anlamış değiliz!