2018 – 2019 sezonu, Fenerbahçe için kabus gibi başladı ve ilginç gelişmelerle devam ediyor. Tarihinin en kötü lig başlangıçlarından birini yapan Sarı Lacivertli camiada ortalık toz duman.

Aziz Yıldırım’ı ezici bir farkla geçip başkanlık koltuğuna oturan Ali Koç’un teknik direktörlüğe getirdiği Cocu da artık topun ağzında. Camiada her kesimden yükselen homurtular, artık tribünlerde de net bir biçimde seslendiriliyor. Medipol Başakşehir maçı sonrası, tribünleri terk etmeyip, Cocu ve futbolculara öfke kusan taraftarın haykırışları hayli yüksek perdedendi. Aslında tüm bunların olabileceğini ön görmek çok da zor değildi sezon başında. Bu tabloyu görmek ve anlamak için, biraz geriye gitmek yeterli.

Aziz Yıldırım’lı yılların özellikle ikinci yarısında – 3 Temmuz 2011süreci ve sonrası – buna şampiyon olunan 2013 – 2014 sezonu da dahil olmak üzere, Fenerbahçe’deki futbolcu grubunun kalitesi bir hayli düşmüştü. Her şeyi bildiğini iddia eden başkan Yıldırım’ın kişisel kapris ve egoları, yapılan yanlış transferler, başarısı değil, Yıldırım’la olan ilişkileri kriter alınan teknik adamlar ve buna benzer nedenlerle Fenerbahçe tam bir bakkal dükkanı gibi yönetildi. ‘Bakkal dükkanı’ diyorum. Çünkü, bu bizzat Aziz Yıldırım’ın dile getirdiği bir tanımlamadır. Her geçen sezon, gözle görülen bir biçimde erozyona uğrayan Fenerbahçe, şanlı tarihine zıt düşen bir portre çiziyor maalesef.

Şu sıralarda nerede olduğunu ve ne yaptığını bilmediğim, - doğrusu hiç de merak etmediğim - sayın Aziz Yıldırım’ın, TMSF’ye devredilen ‘içi boşaltılmış banka’ gibi, aldığı tarihi yenilgi sonrası, Ali Koç’un kucağına bıraktığı Fenerbahçe’nin, bu girdaptan nasıl çıkacağını doğrusu çok merak ediyorum. Şurası kesin, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş yüz yılı aşkın geçmişlerinde benzeri çok badireler atlattılar. Halen de bu sıkıtılar yaşanmıyor değil. Ancak Fenerbahçe’nin durumu sadece ekonomiye dayalı değil…

‘Büyük üstad’ spor basının en usta kalemlerinden (bana göre tartışmasız en büyüğü) rahmetli İslam Çupi ağabey bir yazısında ne demişti bir hatırlayalım; “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü‚ ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte‚ adı konamaz”. Yukarıda da belirttiğim gibi, Türk sporunun amiral gemileridir Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş. Eyvallah.

Ancak dedim ya; Fenerbahçe’de vaziyet biraz daha farklıdır. Neyse biz sadede gelip yazımıza noktayı koyalım dilerseniz. Buradan duruma reçete yazıp ilaç tavsiyesinde bulunacak değilim tabi ki. Birkaç cümleyle sınırlı olmak kaydıyla, sevgili Ali Koç başkana önerilerde bulunacağım.

Sevgili başkan, hiç tartışma yok ki, oyuncu profili kötü. Bu profilin içinden inan kimi kadro dışı bıraksan sırıtmaz aslında. Ancak şunu bilmelisin ki, sahaya çıkıp oynayan her ne kadar futbolcu olsa da, onu hazırlayan kişi teknik adamdır. Amacım Cocu’yu idam sehpasına çıkarmak değil. Bu durumun ağıllıklı sorumlusu Damien Comolli denilen futbola ‘Fransız’ kalmış kişidir. Hiç vakit yitirmeden, kes ipini gitsin. Reyes gibi, Frey gibi isimleri aldıran zihniyetin bu kulüple işi olmamalıdır.

Son bir cümle daha sevgili başkan… Volkan Demirel bu kulübün sembollerinden birisidir artık. Ayrıca fısıltı gazetelerinde de ismi dolaşan Mehmet Topal da o noktaya gelmiştir. Emin ol ki, bu enkaz fotoğrafının baş aktörleri onlar değildir.

Benden söylemesi…