Dostlar.

Ömür sermayemden 30 yılı neredeyse tüketmiş bulunuyorum.

2010 yılında Tecde mahallemizde bulunan Yusuf Kenan Lisesi'nden mezun olmuş Ankara ve Yıldız Teknik Üniversiteleri'nde ömrümden 5 yıl tüketmiştim.

Lise yıllarım hayatımın en güzel, en anlamlı, unutamayacağım zamanlarıydı.

Dün gibi aklımda...

Sınıfımızda 17 öğrenci vardı ve 14'ü erkekti.

Bizimle yaşıt başka sınıflardaki kardeşlerimiz dahil çoğu memur vs. oldu.

Okuyan okudu, okumayan işine baktı.

Kimi esnaf, kimi fabrikada işçi oldu...

Hasılı herkes iyi/kötü bir ekmek sahibi...

Esas meseleme geçeyim.

Bugün aracımı sanayide Emre Kaporta adlı işyerinde Fuat Emre isimli ustama bıraktım.

Tamponla kaput arasındaki anormal boşluğu yapsın istedim.

Baktım Fuat ustam bıkkın, yorgun...

Yaşı 38, yaşadıklarını ise sormak lazım.

Muzdarip olduğu konuların başında ise eleman bulamama problemi geliyor.

Buldukları ise üç, beş güne kalmadan arazi oluyor.

Bir gün 8'de bir gün 11'de teşrif ediyor.

Sırf bu nedenle işleri çok yoğun olduğu halde Fuat usta işinden bıkmış, neredeyse bırakacak!

İş çok ama eleman yok, diyor!

Buna inanıyorum.

Elbette memlekette işsizlik var o ayrı husus.

Lakin Fuat usta gibi meslek erbabının çırak bulmakta zorlandığı bir gerçek ve bu gerçeği göz ardı edemeyiz.

Elbette bunun birçok sebebi var. Bana göre asıl sebep şikâyet edip durduğumuz "yeni nesil" değil!

Asıl sorun onların anne ve babaları.

Bir örnekle izah edeyim durumu.

Bir gün okuluma bir veli geldi. Evladını üniversite sınavına hazırlamamız için bizlere emanet etmişti. "Para mesele değil, yeter ki kazansın" diyor, gerekirse "özel öğretmen tutabileceğini" söylüyordu.

Hali vakti yerinde, esnaf bir veliydi. Gel zaman, git zaman çocuğu takip ediyorum sürekli. Emanet nihayetinde. Her öğrencim kadar o da değerli benim gözümde. 

Bakıyorum, söylüyorum, soruyorum, sorduruyorum ama yok. Kapasite, geçmiş birikim sıfır desem yeri! Masa dediğime iki dakika sonra "sandalye miydi o" diyebiliyor.

Çocuk pırıl pırıl!

Hocam, ben okumak da, kitap görmekte istemiyorum ama babamı geçemiyorum diye açıldı bana! 

Baba ise "Hocam bu çocuk gerizekâlı mı" deyip sitem ediyor her seferinde. Başka çocukları örnek gösterip duruyor.

Güya kendisi sürünüyormuş da evladı sürünmesin istiyormuş!

Baktım, susayım dedim ama dayanamadım! 

Zaten belli bir samimiyet de oluşmuştu aramızda. "Abi etme,şükret bak taşı sıksan suyu çıkar, maddi durumda yerinde, işyerinde 10 tane eleman rızıklanıyor, sürünüyorum deme, kurban olam" demiştim.

"Oğlunu Rabbin ticari taksi olarak yaratmış, sen kendisinden kamyon gibi davranmasını bekliyorsun!"

Olur mu dostlar? Zekâ, azim, yeterlilik, alt yapı hepsi birbirinden önemli ve değerli! Tüm bileşenleri düşünmek gerekli!

Bu adamı başka alanlarda kullanmak icap etmez mi?

Yazımı İsmet Özel'in tarihe not düşülecek şu sözüyle bitirmek istiyorum!

“İnsanlar ne der?” diye kahrolası bir put vardır.

Fuat ustam nezdinde ekmeğini alınteriyle kazanan, helal ve haram sınırlarını gözeten her emekçiye selam eder, ellerinden öperim.

Vesselam...