Fransız oyunları ve Ermeni itirafları

Abone Ol
Fransa Senatosu’un “Türkler Ermeni soykırımı yapmamıştır” diyenlere ceza getiren yasa tasarısını kabul etmesiyle; Türkiye dünya ülkeleri önünde adeta “soykırımcı” ilan edilmiş oldu. Önceki yazımızda, “Sarkozy’nin küresel rolünü oynamakta olduğunu” ifade etmiş, Fransa’nın arkasında diğer batılı güçlerin olduğunu yazmıştık.
Bugünkü yazımızda Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin, tarihi itiraflarını paylaşacağız.
Kaçaznuni 1923 yılında Bükreş’te yapılan Taşnaksutyun Partisi Konferansında, o tarihe kadara içinde bulunduğu olayları tüm çıplaklığı ilke anlatıyor, adeta Türkiye’yi masum gösteriyor.
1923 yılındaki Bükreş konferansındaki konuşmasını 1927 yılında Tiflis’te kitap haline getirip “Taşnaksutyun’un artık yapacak bir şeyi yok” adıyla bastıran Kaçaznuni, 1919 ilk baharında barış konferansına yönelttikleri taleplerin, delegasyon tarafından Paris’in el altı girişimleriyle nasıl değiştirilip kabul edilemez hale getirildiğini de gözler önüne seriyor.
Bu konuyu şöyle anlatıyor, Taşnak hükümetinin ilk Başbakanı Kaçaznuni:
“1919 ilkbaharında cumhuriyet delegasyonu ile milli delegasyon, barış konferansına yönelttiğimiz talepleri içeren memorandumu müttefik devletlere birlikte sundular.
Bu muhtıraya göre aşağıda adı geçen toprakların Ermenistan devletinin sınırları içine girmesi gerekiyordu:
Sınırları genişletilmiş Güney Kafkasya Cumhuriyeti (Erivan Eyaletinin tamamı, Ardahan’ın kuzey kısmı hariç Kars ili, Tiflis Eyaletinin güney kısmı, Yelizavetpol eyaletinin güneybatı kısmı, Türkiye’nin 7 ili (Van, Bageş, Diyarbakır, Harberd, Sivas, Karin, Trabzon, Diyarbakır’ın güney bölgesiyle Sivas’ın batı kısmı hariç),
Kilikya’da dört sancak (Maraş, Sis, Celal-Bereket ve Aleksandretta ile Adana),
Karadeniz’den Akdeniz’e, Karabağ dağlarından Arap çöllerine uzanan Büyük Ermenistan tasarlanmakta ve talep edilmekteydi.”
Ermeni hareketinin başındaki isim olan Kaçaznuni, delegasyonun taleplerini böyle açıkladıktan sonra soruyor:
“Bu emperyalist talep nasıl gerçekleşebilirdi?”
Ve ardından da tarihi bir tespit, bir itirafta bulunuyor:
“Ne Ermeni Hükümeti’nin, ne de yönetimdeki Taşnaksutyun Partisi’nin böyle saçma bir projesi vardı. Tersine, bizim delegasyon, bir direktif olarak, Erivan’dan bizim mütevazi gücümüzle orantılı olan gayet mütevazi talepler getirmişti.
Nasıl oldu da delegasyon ‘denizden denize’ talebini ortaya attı?
Bu garip ve inanılmaz bir durumdur, ama bu talebi Paris Ermenileri öne sürdü ve bizim delegasyon da kolonilerde hakim olan eğilime uydu. Bu eğilim hepimizce bilinmektedir.
Delegasyona şunu söylediler; Eğer bu talepleri öne sürmezse, Türkiye Ermenileri kendi meselelerini ‘Ararat’ Cumhuriyetinin meselesinden ayıracak ve büyük devletlere bizden bağımsız olarak müracaat edecekler. Ayrıca Amerika’nın küçük Ermenistan’ı mandasına almayacağını, ‘denizden denize’ Ermenistan mandasını ise üstleneceğini söylediler.
Kaçaznuni delegasyonun, kendi direktifleri dışında nasıl öneri getirdiğini anlattıktan sonra “ Bizim delegasyon, almış olduğu direktiflere rağmen, bunu onaylamak ve memorandumu imzalamak zorunda kaldı” diyor.
Şu sözü de tarihi değer taşımaktadır Kaçaznuni’nin:
“En temel önemli konuların çözümü yönünde kendi irademizi ortaya koyamadık. Kendi yolumuzda gidemedik. Başkalarının, bizi peşlerinden sürüklemelerine imkan verdik.
Kaçaznuni, konuşmasının ilerleyen bölümünde, 1922 yılında Lozan Konferansında “Belli bir etnik gruba sınırlı özerklikle verilen belli bölge” anlamına gelen “home” teklifini Türklerin nasıl geri çevirdiğini ise şöyle anlatıyor:
 “Hep kibar ve nazik olan Türkler, “bu dost tavsiyesini geri çevirmek zorunda kaldıklarını ve bu ricayı yerine getiremedikleri için üzüntü duyduklarını” ifade ettiler” diyerek adeta “barbar Türkler, katliamcı, soykırımcı Türkler” gibi iddialara karşı Türklerin nezaketli ve kibar insanlar olduklarını anlatıyordu.
Kaçaznuni, Ermenilerin, kendi yanlışları sonucunda nasıl yokluğa, kıtlığa düşüp açlıktan, savaş şartlarından telef olup gittiğini de bu kitabında anlatıyor. Yeri geldikçe onları da paylaşırız.
Kaçaznuni’nin anlattıkları, Fransa’nın neden Ermeni meselesini ısıtıp ısıtıp gündeme getirdiğini, neden Türkleri soykırımcı ilan edecek kararlar aldığını çok net bir şekilde anlatmıyor mu?
Yaklaşık yüz yıl önce, çözüm masasına giden Ermenileri tehditle “kabul edilemez” taleplere iten Fransızları iyi tanımak, iyi analiz etmek gerekiyor.
Eğer Türkiye, Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni’nin itiraflarını 1923 yılından bugüne dünya ülkelerinin belleklerine kazıyamamışsa; bu geçen onlarca yılda ne kadar basiretsiz kaldığımızı göstermez mi?