Takvimler 17 Aralık 2010’u gösterirken pazar yerindeki tezgâhı ruhsatsız olduğu gerekçesiyle zabıtanın satış yapmasına izin vermemesi üzerine kendini yakan Tunuslu 26 yaşındaki Muhammed Buazizi’nin bu eylemi Arap Baharının fitilini ateşlemişti. Zabıtanın tavrına tepki amaçlı başlayan protestolar ülke geneline yayıldı. Vücudunun yüzde doksanı yanan Buazizi 4 Ocak 2011’de hayatını kaybetti. Tunus’taki tepkilerin sebebi kısa zamanda değişim gösterip ‘işsizlik, enflasyon, yolsuzluk, ifade özgürlüğü, kötü yaşam şartları’ gibi birçok sorunun protestosuna evrildi. Hükümet güçleriyle göstericiler çatıştı. ‘Yasemin Devrimi’ yaparak iktidara gelen Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık hükümranlığı, Buazizi’nin ölümünden 10 gün sonra 14 Ocak 2011’de yurt dışına kaçmasıyla sonlandı.

*     *     *

Mısır’ın meşhur Tahrir Meydanı 25 Ocak 2011’de adına Arap Baharı denilen esintinin etkileriyle sarsıldı. ‘Öfke Günü’ adı verilen 25 Ocak olayları özgürlük sloganları, açlık, işsizlik, yolsuzluk, diktatörlük gibi sorunlara karşı isyana dönüştü. Polisle göstericiler çatışırken asker ilginç bir çıkış yapıp ‘göstericilerin yanında olduğunu’ deklare etti. Sular durulmayınca Hüsnü Mübarek 1981’de devraldığı yönetimden 11 Şubat 2011’de istifa etti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunu Muhammed Mursi kazanınca Haziran 2012’deki ikinci tur öncesinde tekrar düğmeye basıldı. Yüksek Askeri Konsey, Anayasaya Mursi’nin yetkilerini kısıtlayan bazı yeni maddeler ekleyerek, Cumhurbaşkanı’nın subay ve başsavcı atama yetkilerini kaldırdı. Mursi yemin edip göreve başladıktan sonra Yüksek Askeri Konsey ‘ülke içerisindeki temizlik, trafik, güvenlik gibi alanlardaki sorunların yüz gün içerisinde düzeltmesi yönünde’ Cumhurbaşkanına emir vererek tarihe geçti. Anlaşılan baharın seyri Avrupalı oyuncuların beklediği gibi değildi!

Mursi, Yüksek Askeri Konsey Başkanı Tantavi’nin emekli olması kararını açıklayıp 1 Aralık 2012’de anayasa referandumuna gidileceğini duyurunca ipler gerildi. İki aşamalı olarak referandumun birinci adımında yüzde 57, ikinci adımında da yüzde 64 ‘evet’ oyu çıkınca, bundan memnun olmayan çevreler tahrir meydanını doldurdu. Oysa Mısır halkı Mursi’yi hem seçmiş, hem de referandum da desteklemişti. Olaylar sistemli bir şekilde büyütüldü ve 1 Temmuz 2013 günü Mısır Ordusu, Mursi’ye olayları sona erdirmek için 48 saat süre tanıdı. Zaman dolduğunda hükümetteki bakanlar, Cumhurbaşkanı Mursi’yi görevden aldıklarını açıkladı. Bunu askerin idareye el koyması izledi.

*     *     *

Mısır’dan sıra Libya’ya gelmişti. Bilançosu ağır protestolar dünyayı sarstı fakat 42 yıldır ülkeyi yöneten Albay Muammer Kaddafi yönetimi bırakmamakta kararlıydı. Göstericilerle hükümet güçleri arasında sert mücadeleler yaşanmaya başlayınca Fransa, yaşananlara seyirci kalamayacağını söyledi ve NATO ile birlikte Libya’ya müdahalede bulundu. Ulusal Geçiş Konseyi ve NATO güçleri Kaddafi’yi memleketi Sirte’de yakalayıp linç ederek öldürdü. 

*     *     *

Bahar virüsü bu defa Suriye’ye uzandı. Beşar Esed yönetimine karşı başlatılan protestolara rejim güçleri sert karşılıklar verdi. Kendi içinde sivil ordular kuran halk 2011’de başlayan isyanda geri adım atmadı. Yüzbinlerce insan hayatını kaybederken milyonlarca Suriyeli başta Türkiye olmak üzere diğer ülkelere sığındı. Avrupa’da II. Dünya Savaşından bu yana en büyük göç dalgasının yaşandığı iç savaşta Avrupa ülkeleri mülteci kabulüne sınırlama koyarak insanları adeta ölüme terk etti. 2014’de kurulan DAEŞ terör örgütü Suriye ile birlikte Irak’ın da baş belası oldu. İngiltere, Amerika ve Rusya başta olmak üzere batılı ülkelerin Suriye üzerindeki kirli planları halen sürüyor. Halkın reform taleplerine kulak tıkayan Esed, batılı ülkelerin kendi toprakları üzerindeki planlarını görmemek için adeta direniyor!

Tarihi bir hatırlayalım; Mondros Antlaşması'nın 7. maddesini bahane eden Fransa 9 Kasım 1918'de İskenderun Körfezi'nden Suriye'ye asker çıkarmış burada varlığını uzun yıllar sürdürmüştü. Yıllardır Suriye’ye karşı platonik aşk besleyen Fransa sonraki dönemde Esed ailesiyle kurduğu ilişkiyle etkin oldu. Tarihte, Avrupa’nın ağababası İngiltere ile işbirliği yapıp Suriye'ye asker çıkaran ve 28 yıl bu topraklarda kalan Fransa son yıllarda terör örgütü PKK ve PYD'ye destek vererek Suriye üzerinde etkinliğini sürdürmeye çalışıyordu.

*     *     *

Bahreyn hatırı sayılır petrol rezervine sahip çok zengin bir ülke olmasına rağmen özelleştirilen kaynaklar, gelir dağılımındaki eşitsizlik ve işsizlik oranının yükseldiği gerekçeleriyle 2011’de büyük bir infial yaşadı. İnternet üzerinde sosyal ağlarda yapılan organizelerle başlayan isyana hükümet sert karşılık vermek zorunda kaldı. Şii muhalefet, el-Vifak’ın katıldığı eyleme laik sol örgüt Vaad büyük destek verdi. Vaad genel sekreteri İbrahim Şerif protestoları kışkırtan isimlerden biriydi ve 17 Mart 2011’de tutuklanarak 4 yıl hapiste tutuldu.

*     *     *

Sıra Yemen’deydi. 2011’de yolsuzluk, yoksulluk,  işsizlik gibi sebeplerle başkent Sana’da halk isyanı başlatıldı. Protestolardan sonra Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih görevden indirildi ve yerine yardımcısı Abd Rabbuh Mansur Hadi getirildi. Salih’in 32 yıllık iktidarın ardından iç karışıklıklar giderek büyüdü. Şiilerle aynı ideali taşıyan Husiler cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı çıkınca gerilim yükseldi. Husiler 2015’deki baskılarıyla Mansur Hadi’yi görevinden alıkoydu. Hadi’nin çağrısıyla Körfez ülkeleri başta olmak üzere 10 ülke olaya el koydu. Suudi Arabistan önderliğinde hava operasyonları başladı. Ülkede karışıklık halen devam ediyor.

*     *     *

Arap yarımadasında kendilerine özgü bir iklim oluşturmak isteyen batılıların, bölgenin parlayan yıldızı Türkiye üzerinde de derin emelleri vardı. Onlarca yıldır muhtelif operasyonlarla çökertmeye çalıştıkları Türkiye için düğmeye -tarihe dikkat edin- 27 Mayıs 2013 günü bastılar. Gerekçe, Taksim'deki Gezi Parkının bir duvarının -yayalaştırma projesi gereği- yıkılması ve taşınmak üzere 4-5 ağacın sökülmesiydi. Devreye sokulan Taksim Dayanışma Grubu 40-50 kişiyle çadır kurup parkta sabahladı. Ertesi günden itibaren olaylar sistemli bir şekilde yaygınlaştırılırken CHP ve BDP’li milletvekilleri, bazı sanatçı ve yazarların eylemlerde etkin rol almaları dikkatlerden kaçmadı. 67 ilde irili ufaklı eylemlerin yaşandığı olaylara batılı ülkeler -her nedense- yakın ilgi gösterip Türkiye’den an be an canlı yayın yaptı. Diğer batılı ülkeler gibi Fransızlar da dünya kamuoyunu, isyancıların haklılığına inandırıp mevcut AK Parti iktidarının görevi bırakması için yoğun çaba harcadı. Fakat 22 Haziran’da olaylar durulmaya başladı ve Türk baharı girişimi başarısızlıkla sonuçlandı.

Ancak bunun ikinci perdesi olarak 15 Temmuz 2016 gecesi yerel işbirlikçi FETÖ örgütü mensuplarını aracı kılan batılılar darbe süsü verilmiş girişimle ‘Türkiye’ye el koyma operasyonu’ başlattı. Türk Milleti destansı bir zafere imza atarak hainleri püskürttü ve bir kez daha hüsrana uğratınca planları bir kez daha suya düştü.

*     *     *

Bilhassa petrol yatakları nedeniyle Suriye barbar batılıların kolayca vazgeçebileceği bir ülke olmak bir yana, birbirlerine karşı canavarlaşabilecekleri değerde bir bölgedir. Suriye üzerinde yüzyıllardır emeli olan ve Esed ailesiyle dostluğu sayesinde ülke üzerinde egemenliğini sürdüren Fransa bugünlerde –üç beş kuruşluk akaryakıt zammı sebebiyle- yangın yerine döndü. Ortadoğu yanarken bölgeye körükle giden Fransa, Türkiye’deki eylemlerin de haklılığını savunanlardandı. Üstelik onlarca yıldır İspanya’yı kana bulayan terörün merkezi olan Fransa, Ortadoğu’da da DAEŞ, PKK ve PYD’ye verdiği destekle sabıkalıdır. 

Paris’i ateşe veren Sarı Yelekli eylemcilerin gücünü nereden, kimden aldığına iyi dikkat etmek gerekiyor. Ortadoğu’yu yutmak isteyen batılılar bölüşümde anlaşamıyor. Dikkat edin, tam da bugünlerde İngiltere AB’den ayrılık sürecinin sonuna geldi. Anlaşılan Fransa, Suriye üzerinde hayati planları olan büyük ağabeyin şamarıyla sarsılıyor.

*     *     *

Bir de Sarı Yelekli eylemlerini Türkiye’de görmek isteyenler var. Paris’i ziyarete gidip geldikten sonra gizli toplantılar yapan siyasetçiler, sokağa çıkın çağrısı yapan televizyoncular, sendikacılar, sosyal medyada organze olmaya çalışan hesaplar dikkat çekiyor. Dolar operasyonundan sonra yaşanan hayat pahalılığına ilave olarak son günlerde yapılan FETÖ operasyonlarında gerçekleşen gözaltılar, gazetecilere açılan FETÖ davaları, asgari ücret görüşmeleri üzerinden ciddi bir algı çalışması yürütülüyor. TFF Süper Ligde yükselen hakem kararları, kulüpler arasında yaşanan ayrışmalar,  Fenerbahçe’nin ligin dibine demir atması da yabana atılacak olaylar değil. Türkiye bu defa ağaç üzerinden değil duygular üzerinden bir provoke edilmeye çalışılıyor.