1015 yılındaki Ermeni olaylarının esası şudur: İngiltere, Fransa, Amerika ve Rusya, Türklerin zayıf düştüğü bir anda fırsat bu fırsat deyip Osmanlı vatandaşları olan Ermenileri silahlandırdılar, kendi üniformalarını giydirdiler, Ermeni Taşnak çeteleri kurdular. Bunları kışkırtıp Türkleri katliamdan geçirerek yok etmek istediler. İsyan eden, terör estiren Ermeni çetelerine karşı Türk devleti de tedbir almış ve onlara karşı devlet otoritesini göstermiştir. Dolayısıyla bu savaşta silahlandırılmış ve Türk katliamı yapmış olan Ermeniler cezalandırılmıştır. Sayı bakımından da en çok kaybı Türkler vermiştir.
Bu işin suçlusu İngiltere, Fransa, Amerika, Rusya gibi gâvurların yanında, bunlara aldanıp, onların aklıyla Türk’ü yok etme sevdasına kapılan bu eşkıya Ermenilerdir. Bu savaşta Ermeni katliamı değil, asıl Türk katliamı olmuştur. Hadise budur.
Şimdi 22 Aralık 2011 günü Fransa Meclisi, oyladığı tasarıyla “Ermeni katliamı olmamıştır, bunu bilimsel olarak ispatlayabilirim” demeyi suç saydı. Buna göre Ermeni soykırımı olmamıştır diyenler, 1 yıla kadar hapis yatacak ve 45.000 Euro para cezası alacak.
Nesnel, evrensel bilimin, özgür düşüncenin, özgür tartışmanın, demokrasinin, fikir hürriyetinin kutsallaştırıldığı, bayraktarlığının yapıldığı Fransa Devleti, ilkelliğini ve ikiyüzlülüğünü böylece bir kez daha göstermiştir. Bilimsel çalışmayı ve fikir özgürlüğünü yok etmiştir.
Kendi tarihiyle yüzleşmeyi aklına bile getirmeyen Fransa, Türkleri tarihleriyle yüzleşmeye çağırıyor.
Zira Fransa, 1830-1962 yılları arasında milyonlarca Cezayirli müslümanı soykırıma tabi tutmuş olup insanlık suçu işlemiştir.
Fransa ayrıca, 1994’te Ruanda’da kabileleri birbirine düşürmüş, bu bağlamda Hutu kabilesini para ve silahla donatarak Tutsi kabilesine mensup 800.000 insanın ölümüne sebep olmuştur. Dolayısıyla katliam suçlusudur.
Diğer yandan Ermeniler, 26 Şubat 1992’de, Dağlık Karabağ’da gerçekleştirdikleri Hocalı katliamında 613 çocuk, kadın ve erkekten oluşan Azerbaycan Türklerine yönelik hunharca bir toplu katliam gerçekleştirmiştir. Fransa bu katliama da destek vermiştir.
Aldığı son kararla güya 1789 Fransız İhtilaliyle hümanist, rasyonel, laik, medenî bir devlet kurduğunu iddia eden Fransa, Ortaçağ karanlığına geri dönerek modern engizisyonları kuruyor.
Aldığı son kararla Fransa, ortadan kaldırmakla övündüğü dogmatizme geri dönüyor. Özgürce bilimsel düşünceyi ve demokrasiyi savunarak kurulduğunu iddia eden laikçi, modern Fransa, Ortaçağın dogmatizmine, taassubuna, bilimsellikten uzak despotik dayatmalarına dört elle sarılmış vaziyettedir.
Özgür bir şekilde bilimsel tarih araştırmaları yaparak, belgelerle Türklerin Ermeni katliamı yapmadığını ispatlayan olursa kodesi boylayacak. Bundan böyle bilim milim, belge melge, nesnel tarih araştırması filan yok. Fransa diktatörlüğünün aldığı karar, tek gerçek kabul edilecek. 
Rasyonalizm üzerine kendini yeniden inşa ettiğini iddia eden Fransa, akılcılığı, makul olmayı, akla uygun davranmayı bir yana bırakmıştır. Akletmeyi, düşünmeyi, araştırmayı, doğruyu araştırıp inceleyerek bulmayı yok sayarak ceberrutça bir dayatma ile herkese sadece “Türkler, Ermenileri kesmiştir; o yüzden suçludur”. diye tek yönlü bir düşünme özgürlüğü bahşetmiştir.
Evrensel insanlık medeniyetini, adaleti, hukuku, eşitliği, dürüstlüğü, hümanizmi esas alarak kurulduğunu iddia eden Fransa, Türkleri daha fazla sömürebilmek, Türk devletinin ihalelerinden daha çok pay kapabilmek için şantaj yoluna başvuran adi bir madrabaz olduğunu göstermiştir. Bu şantajıyla güya bizim kendileri için daha çok imtiyaz vermemizi sağlayacağını ummuştur.
Fransa, kabul ettiği Ermeni kanunu ile hoşgörülü, diyalogcu, çok kültürcü, demokrat, uzlaşmacı filan olmadığını, tam tersine intikamcı, saldırgan ve ırkçı olduğunu göstermiştir. Zaten eskiden de öyleydi, ama dünya kamuoyunun gözünü boyamak için kendini medenî, demokrat, hümanist vs şeklinde pazarlıyordu. İpliği pazara çıktı.
Fransa, Ermeni soykırımı kanunuyla iki yüzlülüğünü bir kez daha tescillemiştir. Nitekim Sarkozy, 2006 yılında Cezayir’e gittiğinde verdiği demeçte: ”Babaların yanlışları için oğulların özür dilemesi beklenemez.” demiş ve böylece 1830-1962 yılları arasında milyonlarca Cezayirli müslümanı soykırıma tabi tutan Fransa, çifte standart uygulayarak özür dilememiştir. Ama bize tam tersini dayatmaktadır.
Fransa ayrıca iki buçuk milyon Cezayirliyi tehcire tabi tuttu, 8.000 köyü yok etti. Diğer yandan 1960 yılında Cezayir’de nükleer silahlarını test etti ve bundan dolayı 100.000’den fazla Cezayirli öldü. Fransa bunun için de özür dilemedi, ama bizden işlemediğimiz bir suçtan dolayı özür dilememizi ve daha ötesini talep ediyor. Sahtiyan suratlı yüzsüzlüğün bu kadarına da pes.
Bu meselede Fransa, şeytanlık ve fırsat avcılığı yapmıştır. Zira Türk devletini yöneten bir kısım siyasetçi, 1937/1938 yıllarında devlete isyan eden Tunceli yöresinden bir kısım eşkiyanın bastırılmasını ve cezalandırılmasını katliam ve Türkiye devletinin suçu olarak ilan ederse, şeytan Sarkozy de buradan bir fırsat üretir ve o zaman Ermenilere de katliam yaptınız bunu da kabul edin diye sizi köşeye sıkıştırır.
Bu mesele, sadece Fransa meselesi değildir. Mesele Avrupa Birliği meselesidir. Fransa, Avrupa Birliği adına öncülük yapmıştır. Zira 2007 yılında Avrupa Parlamentosu, “Soykırımı inkâr edenlerin cezalandırılması” kararını aldı. Ayrıca bu doğrultuda AB komisyonu, 2010 yılında üye ülkelere bu kararı acilen uygulama çağrısı yaptı. Fransa bu çağrıya uydu. Fransa’dan sonra 27 AB ülkesi bu kararı uygulamaya sokacak. Şimdi sormak lazım, bizim böyle bir Avrupa Birliğinde ne işimiz var? Sürekli tehditlerle, şantajlarla, baskılarla, suçlamalarla, cezalandırmalarla, korkutmalarla yaşayan, kurtların arasına atılmış kuzu mu olalım, yoksa kendi Turan Türk birliğimizi kurarak, kimsenin bize efelenemediği şahsiyetlice bir hayat mı yaşayalım?
Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanarak derhal şu karar tasarısını geçirmesi lazımdır:
- Fransa, 1830-1962 yılları arasında milyonlarca Cezayirli müslümanı soykırıma tabi tutmuş olup insanlık suçu işlemiştir.
-Ermeniler, 26 Şubat 1992’de, Dağlık Karabağ’da gerçekleştirdikleri Hocalı katliamında 613 çocuk, kadın ve erkekten oluşan Azerbaycan Türklerine yönelik hunharca bir toplu katliam gerçekleştirmiştir. Bunun hesabını vermelidir.
-Fransa, 1994’te Ruanda’da kabileleri birbirine düşürmüş, bu bağlamda Hutu kabilesini para ve silahla donatarak Tutsi kabilesine mensup 800.000 insanın ölümüne sebep olmuştur. Dolayısıyla katliam suçlusudur.
Fransa ve Ermenistan, bu katliamları yapmamıştır diyenler, 1 yıla kadar hapis yatacak ve 45.000 Euro para cezası alacaktır.