Genel

Suriye üzerinden bölgenin dizaynı (2)

Abone Ol

"SURİYE ÜZERİNDEN BÖLGENİN DİZAYNI" (2) EĞİTİM, TİCARET, AKRABALIK GİBİ TÜRKİYE İÇİN SÖZ KONUSU OLAN ENTEGRASYON UNSURLARI ÜRDÜN İÇİN FAZLASIYLA GEÇERLİDİR. BU GERÇEKLER KARŞISINDA BÖLGEDE MISIR İLE BİRLİKTE ÖNDE GELEN “BATICI” ÜLKE DURUMUNDAKİ ÜRDÜN’ÜN SURİYE’Yİ KARŞISINA ALMAMASI ÖRNEK POLİTİKADIR. BÖYLE BİR KONUDA ÜRDÜN’ÜN TEK BAŞINA POLİTİKA BELİRLEMİŞ OLDUĞUNA İHTİMAL VERMİYORUM. TÜRKİYE’Yİ SURİYE CEPHESİNE İTEN BATILI TEŞVİKÇİLERİN ÜRDÜN’ÜN HARİTADAKİ YERİNDEN HABERSİZ OLDUKLARINI DA SÖYLEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. M. KEMAL SALLI

Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslar arası ilişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, geçtiğimiz hafta sonu Avrasya Bir Vakfı’nda yalnızca ülkemizi ve bölgemizi değil, doğrudan dünya barışını etkileyecek gelişmeler konusunda çok önemli bilgiler verdi. Oturum başkanlığını Avrasya Bir Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Aydın Ağaoğlu’nun yaptığı konferansla ilgili yazımızın 1. bölümünde, Prof. Yalçınkaya’nın gazetemizde yayınlana konuyla ilgili iki yazısından yaptığımız alıntılarla, Hocamızın Suriye merkezli gelişmelerin önemine daha önce de dikkat çektiğini belirtmiştik. Gazetemizin yazarlarından, değerli bilim adamı Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, bir konferans çerçevesinde özetlediği Suriye merkezli gelişmeler konusunda, satırbaşlarıyla şu önemli noktaların altını çizdi: “Suriye’deki gelişmelere Türkiye’nin sessiz kalmaması için birçok sebepler vardır. Ancak bu müdahale ABD, İngiltere veya İsrail’in çıkarlarına payanda olacak şekilde gerçekleşmemelidir. Sadece şartlara bakarak politika belirlemek, tuzağa düşmek için yetebilir. Çünkü mevcut şartlar (diğer ülkelerin politikaları, talepleri, destek veya muhalefetleri sırf sizin bu yönde karar almanıza odaklanmış olabilir.”

POLİTİKALAR DEVLETLER, BİLARDO TOPLARI Prof. Yalçınkaya, İsrail Haaretz yazarlarının, “Kürecik’teki üs İsrail’i İran’dan koruyacak. İsrail’in güvenliği için bilgi aktaracak” konulu yazılarına dikkat çekerek,“ABD Avrupa Ordusu ve Yedinci Ordu Komutanı Korgeneral Mark Hertling, Karadağ'ın başkenti Podgorica'da bulunan bir askeri havaalanında Associated Press'e yaptığı açıklamada Kürecik'te Amerikan askerlerinin faaliyete başladığını ifade etti. Hertling, ‘Askerlerimiz Türkiye'nin güneyinde bulunan radar üssünde bulunuyor’ dedi. Bu açıklama ile birlikte ilk kez ABD'li bir yetkili, NATO'nun füze kalkanı projesi kapsamında Malatya'nın Kürecik ilçesine yerleştirilen radar sisteminin birkaç haftadır faaliyette olduğunu açıklamış oldu” diyordu.

BM ÇAĞRISI ŞİDDETİ DURDURMADI Prof. Yalçınkaya, konferansında, Birleşmiş Milletler (BM)’in Suriye konusunda beklediği kadar etkili olamadığını vurgularken şöyle diyordu: “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK), Suriye'deki taraflara 'derhal' ateşkes çağrısı, sahada yankı bulmadı. Şam rejiminin müttefiki Rusya'nın da destek verdiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başkanlık açıklamasına rağmen, Suriye ordusunun birçok bölgede operasyonlara devam ettiği bildirildi. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, orduya bağlı tankların Perşembe günü ülkenin dördüncü büyük şehri Hama'yı ağır bombardımana tuttuğunu kaydetti. BM Güvenlik Konseyi, 15 üyesinin tümünün onayıyla Çarşamba günü kabul ettiği başkanlık açıklamasında, BM ve Arap Birliği'nin özel temsilcisi Kofi Annan'ın krizin çözümü için önerdiği planı uygulamaması halinde, Suriye'ye karşı ilave tedbirler alınacağını belirtmişti.”

RUSYA ve ÇİN CEPHESİ Değerli bilim adamı Prof Yalçınkaya düne kadar Suriye’yi her platformda destekleyen Rusya ve Çin’in tutumlarında gözlenen değişimin nedenlerini irdelerken şunları söylüyordu: “Suriye ile ilgili iki önemli gelişme: Rusya ve Çin’in Suriye konusunda daha ihtiyatlı ifadelere geçişleri ile Türkiye’nin Suriye’deki vatandaşlarını geri çağırması. Şam’daki yönetimin geleceği konusunda trafik gittikçe hızlanırken bu haberler önemli gelişmelerin yaşanacağının işareti. Son vuruş öncesinde büyük engel Rusya ve Çin ise pozisyonlarını yumuşatma sinyali verdiler. Bunun karşılığında neler aldıklarını zamanla öğrenebiliriz. Rusya son BM GK’nde bunu uyguladı. Rusya’da yapılan Başkanlık seçimlerine itirazlar son buldu.” “(…) Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ‘Suriye liderliğinin, barışçıl gösteriler ilk başladığında yanlış tepki gösterdiğine inanıyoruz. Şimdi de çok fazla hata yapıyor’ dedi. Daha önce BM Güvenlik Konseyi’nde Suriye'yle ilgili tasarıyı veto eden Rusya ve Çin, Arap Birliği ve BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın krize çözüm çabalarını destekleme kararı aldı.”

TÜRKİYE-SURİYE KAPI KOMŞUSU “Türkiye’nin Suriye’de ve Suriye’nin Türkiye’de on binlerce vatandaşı bulunmaktadır. Bunların büyük kısmı başta ticaret ve ulaştırma olmak üzere eğitim, seyahat ve benzeri sebeplerle komşu ülkededirler. Suriye’deki vatandaşları geri çağırmak demek, binlerce ailenin ekmek teknesini çöpe atmakla eşanlamlıdır. Olaylar bu kadar tırmandığı halde halen orada vatandaşlarımızın varlığı ve zaman zaman bunların ölüm haberleri, maişet konusundaki çaresizliğin göstergesidir. Yılların sabrı ve gayreti ile bir kapı açılmış, vatandaş sermayesi ile birlikte güven ve istikbalini de bu ülkeye yatırmışken, şimdi “geri dön” diyoruz. Dönünce ne yapacak?” “(…)Türkiye olayların başından beri Şam yönetiminin karşısındaki en büyük siper haline geldi. Bu durumda Türkiye, aynı zamanda, Esat rejiminin bölgesel destekçileri olan İran ve Irak’ı da karşısına almıştır.”

ÜRDÜN Batılı ülkeler ile İsrail’in adeta karakolu durumunda olan Ürdün, Suriye ile ilişkilerinde çok daha ihtiyatlı hareket etmektedir. İlginçtir ki, muhaliflerin coğrafi yakınlığından dolayı Ürdün’deki mültecilerin sayısı 140 bini geçtiği halde, resmen bir mülteci kampı kurulmamıştır. Ürdün yönetimi Suriye ile ilişkilerini bozmamak için böyle bir politikayı tercih ettiğini ileri sürmektedir.” Eğitim, ticaret, akrabalık gibi Türkiye için söz konusu olan entegrasyon unsurları Ürdün için fazlasıyla geçerlidir. Bu gerçekler karşısında bölgede Mısır ile birlikte önde gelen “Batıcı” ülke durumundaki Ürdün’ün Suriye’yi karşısına almaması örnek politikadır. Böyle bir konuda Ürdün’ün tek başına politika belirlemiş olduğuna ihtimal vermiyorum. Türkiye’yi Suriye cephesine iten Batılı teşvikçilerin Ürdün’ün haritadaki yerinden habersiz olduklarını da söylemek mümkün değildir.

TÜRKİYE’YE BASKI, ÜRDÜN’Ü KOLLAMA Ürdün, Suriye ile Suudi Arabistan arasında bulunup, Suudi hükümeti Şam’a karşı aktif bölge ülkelerindendi. Ekonomik imkanları, Arap kardeşliği gibi hususlar dikkate alındığında çok daha geniş kapsamlı mülteci kampları Suudi-Ürdün ortaklığı ile kurulamaz mı? Suriye’nin diğer komşuları Irak, özellikle Irak’ın kuzeyi ile Lübnan konusunda da benzer tahliller söz konusudur. Öte yandan Türkiye, mültecileri ülkesine çekmeye teşvik ederken, bu insanların hayatını daha büyük riske atmalarına da zemin hazırlamıyor mu? Ki bu yüzden Suriye muhalefeti Türkiye’ye dargındır.”

TÜRKİYE’DEN ROL ÇALMA! “Libya ve Mısır’da olduğu gibi ne zamana kadar süreceği belli olmayan kaos, iç savaş, istikrarsızlık aşamalarında Türkiye ile demirperde örüldükten sonra Ürdün üzerinden gelişmelerin kontrolü için altyapı hazırlandığı kanaatindeyim. Bölgenin yeniden dizaynında ve bu sürecin kontrolünde Ankara değil de Amman’ın merkez olmasının şartları hazırlandı. Halbuki olayların başlangıcına kadar Suriye ile Ürdün arasındaki siyasi ilişkiler, Türkiye ile olanın tersine son derece donuktu.”

HİPNOZ PROJELERİNİN NERESİNDEYİZ “Wikileaks belgelerinden son sızıntılardan, ABD’deki derin mahfillerin dünyayı uyutma projeleri üzerinde büyük mesai harcadıklarını öğreniyoruz. Tıp bilimleri yanında bilgisayar ve her türlü teknolojik imkanlar seferber edilmiş. Çok yönlü hipnoz teknikleriyle dünya kamuoyu, hedef ülke halkları ile yöneticiler, aydınlar ve akademisyenler istenen şekilde uyutuluyor, belirlenen hedefe yönlendiriliyor: Esma Sultan’ın harcamaları.. On yıl önce hazırlanan projeler Arap Baharı gelişmelerinde hayat sahası buldu. Bir dönem silahlandırılan, her türlü siyasi ve teknolojik destek verilen, yönettiği halkla arasına uçurumlar kazılan rejimler, doğrudan hedef haline geldi. Bir anda bu diktatörlüklerin destekçilerini halkın yanında gördük. Şimdi ise demokrasi, insan hakları, refah toplumu gibi söylemlerle ülkelerde istikrarsızlık beslenmekte ve bölünme senaryoları uygulamaya geçmektedir.”

HAZIRLANAN ŞARTLARIN PİYONU OLMAK “Suriye’de yaşanan zulüm, katledilen insanlar, on yıllardır nüfus cüzdanı alma hakkı dahi olmayan yüzbinler. Bugünkü tabloya tekrar tekrar bakıyoruz. Sık sık gözlerimizi ovuşturma ihtiyacı duyuyoruz: ‘Acaba şu anda mı uykudayım, dün mü uyutulmuştum? Yarın önemli olaylar yaşanacakken uyutulmuş mu olacağım?’ Herkesin bu soruları tekrar tekrar sorması lazım. Dış politikada karar verenler var. Bir de bunların istenilen istikamette karar vermeleri için şartları hazırlayanlar. Türkiye’nin Suriye halkının yanında olması yetmiyor. Uzun vadede akıtılması planlanan kanı en az seviyede tutması için daha geniş ufuklu bakış açısı ile on yılları kucaklayan barışçıl politikalara ihtiyaç var. Bu politika sadece Washinton’la kurulamaz. Fakat Moskova, Tahran, Bağdat, Beyrut gibi bölgesel ve küresel başkentler ile iç politik aktörler de devrede olmalıdır. En önemlisi ise Şam ile köprüler yeniden tesis edilmelidir. Muhalif cepheyi satmak için değil, onların hayatlarını ve geleceklerini garanti altına almak için.”

SORULAR, TARTIŞMALAR Tampon Bölgeye İhtiyaç var mı? İdlip (Türkiye Sınırında) Tampon bölge olsun mu? Yeni bir Gazze veya Batı Şeria’nın Türkiye ve bölge sonuçları: İstikrarsızlık, Mülteciler, Irak’ın kuzeyinde bağımsızlık ile Irak’ın parçalanması, bitmeyen sınır ve etnik çatışmalar.. Ebu Süleyman’ın muhalif komutanlardan Albay Riyad el-Esad, Hür Suriye Ordusu Komutanı Yeni Ordular, Yeni Bölünmeler, Yeni İç savaşlar OLMASIN!!!!!!”

Seul’de küresel aktörlerle bölgesel aktörler neler konuştu? Bağdat’ta toplanan Arap Suriye konusunda nasıl bir karar alacak? Suriye ile aramızın birden bire bozulmasının nedeni Katar’dan Türkiye’ye uzanacak doğalgaz hattına İran’ın baskısıyla karşı çıkması mı, yoksa daha önemli nedenler mi var? Arap Baharı coğrafyasında yaşananlar destek veren Batılılar’ın tek kaygısı, bu coğrafyada demokrasi çiçekleri açtırmak mı, yoksa dünya hidrokarbon rezervinin önemli bir böümüne sahip olan bu ülkeleri yandaş yönetimler üzerinden kontrol altına alamak mıdır? Bölgemizin çok önemli bir süreçten geçtiği bir dönemde Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya’nın konferansında anlattıkları izleyenler açısından ufuk açıcı oldu. Alaeddin Hocamızın yazılarını bundan böyle daha dikkatli okumak, önümüzü görmemize yardımcı olacaktır.