Genel

Suriye üzerinden bölgenin dizaynı (1)

Abone Ol

"SURİYE ÜZERİNDEN BÖLGENİN DİZAYNI" (1) M. KEMAL SALLI Gazetemiz yazarlarından değerli bilimadamı, kıymetli dostum Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, geçtiğimiz hafta sonunda Avrasya Bir Vakfı’nda verdiği "Suriye Üzerinden Bölgenin Dizaynı Stratejilerine Doğru" konulu konferansında, Ortadoğu’da Suriye merkezli çok önemli gelişmeler yaşanmakta olduğunu söyledi. Prof. Yalçınkaya, 7 Şubat tarihli "Büyük Savaş Ne Zaman?" başlıklı yazısında da, Suriye’deki gelişmelerin olası sonuçlarına dikkat çekerek, bölge ülkelerinin daha doğrusu dünya barışının çok önemli bir süreçten geçtiğine işaret ediyordu.

Prof. Yalçınkaya, 20 Mart'ta yayınlanan "Suriye Üzerinden Bölgenin Dizaynı Stratejilerine Doğru" başlıklı yazısında ise, "Suriye ile ilgili iki önemli gelişme: Rusya ve Çin’in Suriye konusunda daha ihtiyatlı ifadelere geçişleri ile Türkiye’nin Suriye’deki vatandaşlarını geri çağırması. Şam’daki yönetimin geleceği konusunda trafik gittikçe hızlanırken bu haberler önemli gelişmelerin yaşanacağının işareti. Son vuruş öncesinde büyük engel Rusya ve Çin ise pozisyonlarını yumuşatma sinyali verdiler. Bunun karşılığında neler aldıklarını zamanla öğrenebiliriz" diyordu. ABD Başkanı Obama ile Türkiye Başbakanı Erdoğan'ın Seul'de Suriye'nin geleceği ile ilgili iki saati aşkın baş başa görüşmeler yaptıkları, Şam Büyükelçiliğinin kapatıldığı, Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil El Arabi'nin, Bağdat'ta düzenlenecek Arap Birliği Zirvesi'nde Beşar Esad'ın çekilmesinin istenmeyeceğini açıkladığı, düne kadar Suriye’nin arkasında duran Rusya ve Çin’in tutumlarındaki yumuşamanın nedenlerinin tartışıldığı günlerde, herkesin aklına takılan, "Neler oluyor, nereye gidiyoruz?" sorusuydu.

Şimdiye kadar 10 bin kişinin öldüğü Suriye’de Esad gibi bir katliam robotu, bütün girişimlere rağmen neden durdurulamadı? Başbakan Erdoğan, Seul yolunda verdiği demeçte, eski BM Genel Sekreteri Koffi Annan’ın başlattığı diplomatik süreçten memnun olmadığını gizleme gereği duymadı. Neden? Nedeni sır değil, Türkiye, BM’nin Suriye konusunda tek yürek, tek bilek olmasını bekliyordu; ama çıkar çatışmaları ortak bir tavır konmasını engelledi. BM’de ilerleyen süreç, Türkiye’nin Suriye’ye karşı oluşturmaya çalıştığı diplomasiyi olumsuz etkiliyor. Suriye’nin bir kaos eşliğinde iç savaşa sürüklenmesi Esad’ın elini güçlendirirken, Türkiye bu kargaşadan giderek daha çok etkileniyor. Bütün dünya ülkelerini derinden etkileyen, devlet iflaslarının yaşanmasına neden olan bir küresel ekonomik kriz yaşanıyor. İşin ilginç yanı, bu krizden gelişmekte olan ülkelerden çok gelişmiş ülkeler olumsuz yönde etkilendiler. Küresel krizden olumsuz etkilenen ülkeler için tek kurtuluş yolu üretim. Daha fazla üretecekler, satacaklar ve kriz öncesi büyüme temposunu yakalayacaklar. Bunu başarabilmeleri için enerjiye, yani ucuz petrole ve doğalgaza ihtiyaçları var. Dünyanın en zengin hidrokarbon yatakları da Afrika’nın kuzeyinden Pakistan’a uzanan coğrafyada yatıyor.

BÜTÜN SAVAŞLARIN ARKASINDA FİNANS ÇEVRELERİ VAR Prof. Dr. Yalçınkaya, 1648 Westfalya Anlaşması’ndan bu yan bütün savaşların aslında finans çevrelerinin kapışması olduğunu vurguladığı 7 Şubat tarihli “Büyük Savaş Ne Zaman?” başlıklı yazısında şöyle diyordu: “Bir görüşe göre 1648 Westfalya Barışı’ndan günümüze bütün savaşların arkasında finans çevreleri bulunmaktadır. Genellikle Musevi kökenli bankerler, saraylara nüfuz ettikçe mali güçleriyle dış politikaları etkilemiştir. Sanayi devrimiyle başka ülkelere açılan krediler, hammadde temini ile pazar problemi birçok savaşın sebebidir. Son iki dünya savaşının da temelinde de petrol ve pazar kavgası vardır. 1929 Ekonomik Krizi, II. Dünya Savaşı’na giden yolun ilk adımıdır. Günümüzde finans sektörünün oyunlarıyla gelişmiş devletler Çin kapısında dilenmekteler. Çok uluslu şirketlerin kasalarında nice devletleri kurtaracak nakit bulunduğu halde üzerlerine gidilememektedir. Bazılarına göre III. Dünya Savaşı çoktan başladı. Savaş öncesinde şartların olgunlaşma dönemi, savaş demek değildir. Bu dönemde kıran kırana pazarlıklar yaşanır, diplomatik veya ekonomik saldırıları gerçekleşebilir, ufak tefek sıcak çatışmalar da olabilir. Ancak tarihte bu tür her gelişme sonrasında mutlaka savaş çıkmış değildir. ABD askerinin Irak’tan çekilmesi sonrası dikkatlerden kaçtı: Irak sessizce İran-Suriye’ye yamandı. Bağdat’ın İran-Suriye’yi destekler politikalarının ABD-İsrail’den gereken sertlikle karşılanmaması ilginçtir. Sanki önceden biliniyordu, mutabakat sağlanmıştı. Sanki Maliki kendisine verilen talimatları yerine getirmenin rahatlığı içinde. Suriye-Irak-İran eksenine karşı Suudi Arabistan ve Körfez emirlikleri kılıçlarını telaşla bilemekteler. Körfeze ABD’nin yanında İngiltere ve Fransa da savaş gemilerini gönderdi. Bir kıvılcımla çıkacak ateşin Kuzey Afrika’dan Pakistan’a yayılmasının alt yapısı hazır.

Görünen o ki bu savaş Avrupa’ya uğramayacak. Suriye’nin arkasındaki Rusya ve Çin, savaşın çıkması ve uzamasını sağlayacaklar. Avrupa’da artık revizyonist cephe yok. Büyük savaşın kazananı olmayacağını çok iyi bilen devlet adamları kılı kırk yarıyorlar. Ancak uzayan mali kriz Avrupa’da da cepheleşmeye, gerginliklere yol açmış durumda. Büyük savaşın bunları yangına dönüştürme ihtimali zayıf değil. Burada da devletlerin ekonomisi ile birlikte siyaset damarlarına da nüfuz etmiş sermayenin sinsi tetiklemeleri etkili olabilecektir.” Son onyıllarda dünyada en büyük siyasi krizlerin, çoğunluğu Müslüman olan petrol zengini coğrafyada çıkması bir rastlantı değildir. Dünyanın kaderine egemen olmak isteyen küresel aktörler, dünya hidrokarbon rezervlerini ve dağıtım yollarını kontrol altına alabilmek için amansız bir çatışma içindeler. Ortadoğu’da bölgesel ve küresel güçler arasında da bir çıkar çatışması yaşanmaktadır. Değerli bilimadamı Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya, geçtiğimiz hafta sonu Avrasya Bir Vakfı'nda verdiği konferansta, Suriye ve Ortadoğu’nun geleceği konusunda herkesin aklına takılan soruları, bir konferans süresinin elverdiği ölçülerde yanıtladı; konuyu daha ayrıntılı araştırmak isteyenlere de yol gösterici ipuçları verdi.

SON İKİ DÜNYA SAVAŞININ NEDENİ DE PETROL VE PAZAR KAVGASIYDI Prof. Dr. Yalçınkaya konferansında, sözünü ettiğimiz yazılarda anlattıkları çerçevesinde, 'Suriye üzerinden Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi' konusundaki staratejileri, çok çarpıcı örneklerle anlattı, çok önemli uyarılarda ve önerilerde bulundu. Arjantin'de Suriyeli işadamı olarak tanınan Kemal Emin Tayyibet'in (Eli Cohen:1924-1965) kendisini Suriye'ye davet ettirmesini, burada yıllarca saygın bir yatırımcı olarak el üstünde tutulmasını, sonunda bu kişinin bir İsrail ajanı olduğunun anlaşılıp idam edildiğini anlattı. Cohen Halep’ten göçmüş bir Yahudi ailenin çocuğu olarak İskenderiye’de doğmuştu. Gençliğinde Mossad’da çalışma başvurusu dikkate alınmamış, daha sonraları Brezilya üzerinden Suriye aşıkı bir işadamı olarak ülkenin elit tabakasının içine sızmayı başarmıştı. Yıllarca Suriye hakkındaki gizli bilgileri radyo vericisi aracılığı ile İsrail’e aktaran Cohen, ancak gelişmiş dinleme teknolojilerine sahip olan Sovyet ajanlarının yardımıyla suçüstü yakalanmış ve idam edilmişti. Prof. Dr. Yalçınkaya, “Ortadoğu’nun Suriye üzerinden yeniden dizayn edilmesini anlatırken, Kemal Emin Tayyibet (Eli Cohen) gibi çarpıcı örneklerinin yanı sıra, çok yönlü hipnoz teknikleri ile dünya kamuoyunun, hedef ülke halkları ile yöneticilerinin, aydınlar ve akademisyenlerin uzaktan etkilenebildiklerini ve belirlenen hedefe yönlendirilebildiğini söylüyordu. Porf. Yalçınkaya günümüzdeki savaşların daha çok ekonomik nedenlere dayandığını, “Büyük Savaş Ne Zaman” başlıklı makalesinde de değinmişti:

“Bir görüşe göre 1648 Westfalya Barışı’ndan günümüze bütün savaşların arkasında finans çevreleri bulunmaktadır. Genellikle Musevi kökenli bankerler, saraylara nüfuz ettikçe mali güçleriyle dış politikaları etkilemiştir. Sanayi devrimiyle başka ülkelere açılan krediler, hammadde temini ile pazar problemi birçok savaşın sebebidir. Son iki dünya savaşının da temelinde de petrol ve pazar kavgası vardır. (…) Aylar önceden başta Londra olmak üzere bazı merkezler ısrarla Türkiye’nin Suriye’yi haklamasını istediler. Türkiye buna karşı koyabildi. Ancak Suriye ile aradaki demirperde muhtemel savaşta tarafsız kalamayacağının işareti gibi. Füze Kalkanı Projesinde Malatya’daki üssün İran’a karşı olmadığını dostlarımıza her fırsatta söylüyoruz. Ancak İsrail ve Batılı merkezler ısrarla bunun İran’a karşı İsrail için kurulduğunu haykırıyorlar. Gerçek böyle olsa dahi bu çevrelerin asıl hesabı nedir?”

Asya ve Afrika tarihi, Batılı güçlerin emirlerine amade olup yine onlar tarafından çöpe atılmış diktatörlerle dopdoludur. Niceleri güçlüye dayanmanın rahatlığı içerisinde iktidarını ölünceye kadar sürdüreceğini zannetmiş. Talimatlar, bir gün öncekinin tersi de olsa yerine getirilmiş. Mısır’da Mübarek’in başına gelenler sadece bir örnek. Birçokları da “nasıl olsa dünya patronunun dediği olacak, o halde bunu en iyi şekilde ben yaparım, halkımı da fazla ezdirmem” tesellisiyle yıllarını geçirmişlerdir. Sermaye çevreleri veya Batılı güçlerin her istedikleri gerçekleşmeyebiliyor. Günümüzün iletişim imkanları her yöneticiyi daha basiretli hareket etmeye yardımcı olabilmektedir. Bölge ülkelerinde dış politik kararlar, partiler/sosyal kesimler/mezhepler üstü alınmalıdır. İktidardakiler, gelen baskılara sonuna kadar direnmeli, gerektiğinde halkı ve ülkesi için koltuğu bırakmaya hazır olmalıdır Dış baskılar ve oyunlar kamuoyu ve diğer aktörlerle paylaşılmalıdır. İktidar değişikliği durumunda yeni yönetimler halkını ateşe atmadan önce iki kere düşünmelidir. Toplumun ve siyasetin bütün kesimleri ülkenin geleceği ve menfaati konusunda siyasi çıkar hesabı yapmadan mutlaka uzlaşmalıdır.”

SURİYE KONUSUNDA İKİ ÖNEMLİ GELİŞME Prof. Yalçınkaya, 20 Mart'ta yayınlanan "Suriye Üzerinden Bölgenin Dizaynı Stratejilerine Doğru" başlıklı yazısında ise, "Suriye ile ilgili iki önemli gelişme: Rusya ve Çin’in Suriye konusunda daha ihtiyatlı ifadelere geçişleri ile Türkiye’nin Suriye’deki vatandaşlarını geri çağırması. Şam’daki yönetimin geleceği konusunda trafik gittikçe hızlanırken bu haberler önemli gelişmelerin yaşanacağının işareti. Son vuruş öncesinde büyük engel Rusya ve Çin ise pozisyonlarını yumuşatma sinyali verdiler. Bunun karşılığında neler aldıklarını zamanla öğrenebiliriz" diyordu.