Genel

Filistin Platformu

Abone Ol

"FİLİSTİN DEVLETİ KURULMADAN KÜRESEL BARIŞ OLMAZ" “EĞER BİR ULUSLARARASI DÜZEN FİKRİNİ İNSANLIĞA ANLATACAKSAK, BU DÜZENİN OLUŞMASI İÇİN ÇABA SARF EDECEKSEK, OLMAZSA OLMAZ EN ÖNEMLİ ŞART, BİR AN ÖNCE FİLİSTİN MESELESİNİN ÇÖZÜLMESİ VE FİLİSTİN DEVLETİ'NİN KURULMASIDIR. FİLİSTİN DEVLETİ KURULANA KADAR ULUSLARARASI DÜZENDEN VE BÖLGESEL DÜZENDEN BAHSETME İMKANI YOKTUR.

M. KEMAL SALLI Yıllardır sürüncemede kalan Filistin sorunu ne zaman gündeme gelse, Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri rahmetli Yaser Arafat’ın KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Cennetmekan Rauf Denktaş’a yakınmasını hatırlarım. Cennetmekan Denktaş anlatmıştı; iki lider bir uluslar arası toplantıda sohbet ederlerken Arafat, Denktaş’a, “Sen çok şanslısın Rauf” demiş, “senin arkanda Türkiye gibi bir devlet var.” Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu, Filistin Platformu'nun düzenlediği 'Birleşmiş Milletler Zemininde Filistin Meselesi' konulu konferansında dinlerken, Filistin Kurtuluş Örgütü Lideri rahmetli Arafat’ın Denktaş’a yakınmasını hatırladım. Rahmetli, bir Türk Dışişleri Bakanı’nın Filistin davasını böylesine içten savunduğunu duymuş olsaydı, kimbilir ne kadar mutlu olurdu. Bakan Davutoğlu’nun, “Uluslararası düzenin oluşması için Filistin meselesinin çözüme kavuşturulması ve Filistin Devleti'nin kurulması gerektiğini” söylediğinde oluşacak duygusal tabloyu görmek ve yaşamak isterdim.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Filistin Platformu'nun düzenlediği 'Birleşmiş Milletler Zemininde Filistin Meselesi' başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, “Eğer bir uluslararası düzen fikrini insanlığa anlatacaksak, bu düzenin oluşması için çaba sarf edeceksek, olmazsa olmaz en önemli şart, bir an önce Filistin meselesinin çözülmesi ve Filistin Devleti'nin kurulmasıdır. Filistin devleti kurulana kadar uluslararası düzenden ve bölgesel düzenden bahsetme imkanı yoktur. (...) Bağımsız Filistin devleti kurulmalı ve başkenti de Doğu Kudüs olmalıdır" diyordu. Bakan Davutoğlu’nun konuşması coşkuyla alkışlanıyordu. Bu alkışlar, Filistin davasının Türk halkı tarafından sahiplenildiğinin göstergesiydi. Rahmetli Arafat’ın ruhu şad olmuştur.

“İNSANLIK VİCDANINA AYKIRI BÜTÜN UYGULAMALARI TENKİT EDERİZ” Konuşması zaman zaman alkışlarla kesilen Bakan Davutoğlu, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararına uyulmazsa, diğer ülkelere müeyyide uygulanıyor da, İsrail söz konusu olduğunda neden uygulanmıyor? Şunu her yerde açık bir şekilde söyledim: İsrail’e karşı biz gür bir sesle konuşuruz. Uluslararası hukuk ihlallerini dünya kamuoyunda açık bir şekilde gündeme getiririz. İnsanlık vicdanına aykırı bütün uygulamaları tenkit ederiz. Çünkü biz, İsrail ya da Yahudilere karşı suçluluk duygusu hissetmiyoruz. Onlara hiçbir zaman zulmetmedik, onların zulmünü engelleme hakkına sahibiz” diye konuştu.


Hiçbir devletin uluslararası hukukun üstüne çıkamayacağını belirten Davutoğlu, İsrail'in kendini herhangi bir BM üyesinden farklı görmemesi gerektiğini belirterek şöyle dedi: “Birleşmiş Milletlerin en tabii, en temel kuralıdır. İsrail, BM’nin herhangi bir üyesi ile kendisinin eşit olduğunu kabul edinceye kadar da, İsrail’e karşı hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz. Mavi Marmara konusunda da, Filistinli kardeşlerimizin hakları konusunda da, İsrail uluslar arası hukuka saygı gösterene kadar, kendilerini başka milletlerin üstünde görmeyip eşit şekilde görünceye kadar, uluslar arası hukuk alanında mücadelemizi sürdüreceğiz."

“BURADA BİR VİCDAN ÇELİŞKİSİ VAR” Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Bugün hala Filistin halkı kendi özgür devletinde yaşayamıyorsa burada bir vicdan çelişkisi vardır, güç ile değerler arasında bir çelişki vardır. Bu çelişkinin giderilmesi lazım. Bu çelişkinin giderileceği makam da BM'dir" dedi. Üsküdar Belediyesi'nin ev sahipliğinde Filistin Dayanışma Platformu tarafından Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen "Birleşmiş Milletler Zemininde Filistin Meselesi Konferansı"nda konuşan Davutoğlu, Kudüs'ün, insanlık vicdanını temsil ettiğini söyledi. Bakan Davutoğlu, " İnsanlığın, peygamberlerin, toplumların bütün serüvenlerinin Kudüs'te hulasa edilmiştir. Orada savaşlar var, zulümler var, ama orada insanlığın vicdanı var. O topraklar bugün de insanlık vicdanının temsil edildiği topraklar. Oralarda zulüm varsa insanlığın, insanlık vicdanının rahat etmesi mümkün değil" şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE ULUSLAR ARASI VİCDANIN SESİDİR” Davutoğlu, Türkiye'nin bu vicdanın sesi olduğunu, insanlık vicdanının sesi olmaya da devam edeceğini vurgulayarak, "Elimizdeki bütün imkanları, kudreti kullanarak Filistin meselesinin hiçbir zaman unutulmaması ve her yerde insanlık vicdanının sesi olarak gündeme getirilmesi konusunda durmadan, bıkmadan çalışacağız, ta ki Filistin halkı onurlu bir şekilde hayatlarını idame ettirebilecekleri devletlerini kurana kadar" diye konuştu. BM'nin, insanlık tarihinde ortak insanlık vicdanını siyasal hayata yansıtmak için kurulan en geniş kapsamlı örgüt olduğuna işaret eden Davutoğlu, şöyle devam etti: "Eğer insanlığın ortak bir siyasal aklı varsa bu BM'de kendini bulur, bulması beklenir en azından. Bunun için BM kurulmuştur. Bütün halklar, bütün devletler birbirine eşit kabul edilmiştir ve BM Genel Kurulu oluşmuştur. Güç hiyerarşisini yansıtacak şekilde de BM Güvenlik Konseyi oluşmuştur. Ama özellikle BM Genel Kurulu insanlığın vicdanını temsil eder. İnsanlığın vicdanından kopan bir BM'nin bir gelecek vizyonu çizmesi de mümkün değildir."

“FİLİSTİN SORUNUNU ÇÖZMEK BM SİSTEMİ ÜZERİNDEKİ EN BÜYÜK SORUMLULUKTUR” “Bugün dünya çapında bir anket gerçekleştirilse, dünyanın her köşesinden insanların, Filistin halkının bağımsız devlet olma hakkını destekleyeceğini dile getiren Davutoğlu, "Her ırktan, her dinden insanlar Filistin'in bu hakkını teslim ediyor. BM'nin Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi'nin onlarca, hatta yüzlerce kararı var. Sadece BM Güvenlik Konseyi'nin 89 kararı vardır İsrail'in hiç uygulamadığı. Bugün hala Filistin halkı kendi özgür devletinde yaşayamıyorsa burada bir vicdan çelişkisi vardır, güç ile değerler arasında bir çelişki vardır. Bu çelişkinin giderilmesi lazım. Bu çelişkinin giderileceği makam da BM'dir" diye konuştu. Filistin Dayanışma Platformu'nun bugün düzenlediği konferansta "adresi" doğru bulduğunu ifade eden Davutoğlu, "Eğer BM insanlık vicdanını bundan sonra da temsil kabiliyeti taşıyacaksa, öncelikle Filistin meselesini çözmek, BM sisteminin üzerindeki en büyük sorumluluktur" dedi.

“İSRAİL KUDÜS İLE BEYTULLAHİM ARASINDADKİ BAĞLANTIYI KESMEK İSTİYOR” “İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında yürüttüğü yasadışı yerleşim faaliyetlerine bir yenisini ekleyerek, Doğu Kudüs’teki “Givat Hamatos” yerleşiminde 1100 yatak kapasiteli bir otel inşa edilmesine onay vermesini şiddetle kınıyoruz. 
İsrail’in, Kudüs ve Beytüllahim şehirleri arasındaki coğrafi bağlantıyı kesmek amacıyla geçtiğimiz Ekim ayında Givat Hamatos bölgesinde yeni yerleşimler inşa edilmesine ilişkin planları esasen uluslararası toplumla birlikte, ülkemiz tarafından da kınanmış ve bu durumun İsrail’in gerçek hedefinin barış olmadığını ortaya koyduğu vurgulanmıştı. 
Bu vesileyle İsrail’in ısrarla sürdürdüğü yerleşim faaliyetlerini kabul etmediğimizi bir kere daha vurguluyor; İsrail’in uluslararası hukuku açıkça ihlal eden bu tutumuyla barış zeminini tahrip ettiğini yineliyoruz.”

“FİLİSTİN, İNSANLIK VİCDANI İLE İSRAİL ARASINDAKİ BİR MESELEDİR”
Filistin meselesini sadece Filistin ve İsrail arasındaki bir mesele olarak görmediğini vurgulayan Bakan Davutoğlu, “Filistin meselesi uluslar arası hukuku savunanlarla İsrail arasındaki bir meseledir. İnsanlık vicdanı ile İsrail arasındaki bir meseledir. Bu açıdan eğer bir uluslar arası düzen fikrini insanlığa anlatacaksak bu düzenin oluşması için çaba sarf edeceksek olmazsa olmaz en önemli şart bir an önce Filistin meselesinin çözülmesi ve Filistin devletinin kurulmasıdır. Filistin devleti kurulana kadar uluslar arası düzenden ve bölgesel düzenden bahsetme imkanı yoktur" şeklinde konuştu. Konuşması sonrasında, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na, Filistin Platformu Başkanı Erol Yarar tarafından, Hz. Ömer'in Kudüs halkına verdiği “Emanname”nin bir kopyası takdim edildi.

FİLİSTİN PLATFORMU BAŞKANI EROL YARAR: “FİLİSTİN MÜSLÜMANLARIN İLK KIBLESİDİR” Filistin Dayanışma Platformu Başkanı Erol Yarar, platform tarafından Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen "BM Zemininde Filistin Meselesi" başlıklı konferansta yaptığı konuşmada, Filistin meselesini aslında "insanlığın yüz karası" olarak adlandırmak gerektiğini belirterek, "Demokrasinin bu kadar geliştiği, insan haklarının bu kadar çok konuşulduğu, BM gibi örgütlerin dünyanın her yanında çeşitli aktiviteler yaptığı bir çağda, ölümlerin ve İsrail'in yaptığı zulümlerin bugün 64. yılında hala devam ettiğini üzülerek görüyoruz" dedi. Dünyada hiçbir siyasi problem ve ölümcül vakanın 64 yıl sürmediğini vurgulayan Başkan Yarar, "Demokrasinin bu kadar geliştiği, insan haklarının bu kadar çok konuşulduğu ve tesisi için uluslararası mahkemelerin kurulduğu, BM gibi örgütlerin dünyanın her yanında çeşitli aktiviteler yaptığı bir çağda, ölümlerin ve İsrail'in yaptığı zulümlerin bugün 64.yılında hala devam ettiğini üzülerek görüyoruz. Yıllardır belirsizlikten beslenen İsrail ise barış sözünü kullanmasına rağmen bu sözü çok kasıtlı olarak alaycı bir edayla herkese söylemektedir" diye konuştu. Barışın İsrail'in işine hiç gelmediğini ileri süren Yarar, "Barış demek belirginleşmek, sınırları ortaya koymak ve hukukun tesisi demektir. Barış demek huzur da demektir. Halbuki 64 yıllık tarihe baktığımızda belirsizliğin ve hukuksuzluğun, sınırsızlığın tek menfaat celbedeni İsrail olmuştur. Bu politikasını da kasıtlı olarak sürdürmektedir. Çünkü işine gelmektedir" dedi.

“BARIŞ, ANCAK EŞİT GÜÇLER ARASINDA KURULABİLİR” Yarar, Amerika'yı arkasına alan İsrail'in, lobileri ve finans gücüyle dünyadaki etkisine işaret ederek, "Böyle bir sorunu sadece Filistin tarafının çözmesini beklemek, güç dengesizliği ve tarihi gerçeklerle hiç uyuşmamaktadır. Çünkü barış ancak eşit güçler, eşit taraflar arasında tesis edilebilecek bir olgudur. Aksi takdirde bunun adına barış değil, tek taraflı dayatma denir. İsrail'in 64 yıldır yapmış olduğu şey de tek taraflı dayatmadır" şeklinde konuştu. İsrail'in su ihtiyacı olduğuna da dikkati çeken Yarar, savaşların toprak amaçlı görünmekle birlikte su durumunun bölgeyi her an yeni savaşlara gebe bıraktığını kaydetti. Yarar, "Örneğin Gazze şeridinden İsrail'in çekilmesi, dünyaya özveri gibi sunduğu bir çekilmedir. Halbuki Gazze, suyu olmaması itibarıyla İsrail için hiçbir stratejik önemi olmayan bir toprak parçasıdır. Ama Batı Şeria'dan çekilmeyi hiç gündeme getirmemektedir. Çünkü Batı Şeria, önemli su kaynaklarının olduğu çok önemli bir merkezdir" dedi.

ABD'nin ara buluculuk pozisyonunu kaybettiğini savunan Yarar, "BM'ye destek veren tüm ülkelerle birlikte uluslararası Filistin konferansları düzenlenmelidir. Konu, militer çözümden ziyade uluslararası hukuk platformları ve barışçıl eylem planları ile desteklenmeli, uluslararası vicdan harekete geçilmelidir. Uluslararası vicdanın temsilcisi olması beklenen yegane platform BM'dir" diye konuştu. Yarar, İslam dünyasının 64 yılda hiç de iyi bir imtihan vermediğini ifade ederek, şunları söyledi: "Filistin meselesini sadece Filistinliler'e bırakmak İslami gerçeklerle de uyuşmamaktadır. Çünkü Filistin bir İslam yurdudur. Filistin Müslümanların ilk kıblesidir. Filistin Müslümanların hiçbir zaman terk etmeyecekleri bir beldedir. Bunu böyle görmek lazım. Uluslararası hukuk ve siyaset açısından da bu paralelde politikaları öne koymamız lazım." Yarar, hükümete de izlediği kararlı Filistin politikasından dolayı teşekkür etti. Konferans sonrasında, Koç Üniversitesi’den Doç. Dr. Murat Önok’un, Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un, Fatih Üniversitesi’nden Prof Dr. Lutfullah Karaman’ın ve yine Fatih Üniversitesi’nden Berdal Aral’ın katıldığı bir panel gerçekleştirildi.

Dişişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz günlerde Meclis'te yaptığı bir konuşmada, "Bölgenin sahibiyiz" demiş ve bu sözleri çeşitli yorumlara neden olmuştu. Davutoğlu bu sözlerine açıklık getirdi: " ‘Biz bu toprakların, bu bölgenin sahibiyiz’ derken, egemenlik anlamında bu bölgeye hakimiz demiyorum. Bütün bu bölgenin halklarıyla birlikte bu bölgenin sahibiyiz. (…) Bu bölgenin yabancısı değiliz; bu bölgeye dışarıdan gelmedik. Bu bölgeye gözümüzü kapatamayız. Bu bölgenin herbir şehrinde, her bir mahallesinde ne olursa olsun, orada yaşayanların meselesi bizim meselemizdir. Biz o meselelerin sahibiyiz. O sorunlara dışarıdan bakamayız. O sorunların içine girer, o sorunları çözmeye çalışırız. Kastettiğimiz budur; yoksa, mülkiyet anlamında sahiplik değil.”