Çin ana karasına yaklaşık 200 km mesafede bulunan ve eskiden cephanelik olarak kullanılan yengeç dönencesindeki bir toprak parçasıdır Tayvan.

400 km uzunluğu ve 150 km genişliğinin yanında dünyanın en çok silahlanan ülkesi olarak da dikkat çeker yüz ölçümüne muhalefet edercesine.

Tayvan adası ile Çin arasında yer alan Tayvan geçidi güneyden Kore yarım adası ve Japonya’ya giden en kısa deniz yolu olması ile ünlüdür.

20.yüzyılın ortalarına doğru Çin devleti Tayvan’da yönetimi ele geçirerek kontrolü eline aldı. Bugün bu etki devam etse de; Çin’in maddi gücü Tayvan’ı kendisine köle etmiş, üretim sanayiinin en gelişmiş ülkesini kendi dümen suyuna çekmeyi başarmıştır.

Çin ticaret gemisinde, bir sohbet esnasında Tayvanlı bir arkadaşım “Aslında biliyor musun gerçek Çin bizim ülkemiz. Sizin Çin diye bildiğiniz ülke Çin değil” demişti de çok tuhafıma gitmişti.

Bu konuyu çok daha sakin bir ortamda mutlaka konuşalım” diyebilmiştim o anlık bir heyecanla.

Tahminlerin almadığı kadar güçlü olsa da; yine de fazla popülaritesi olmayan bir ülke Formasa.

Kendilerini bağımsız olarak tanımlasalar da; Çin aynı kanaatte değil.

Hatta ve hatta Tayvan’ın gerçek bağımsızlığını savaş nedeni olarak bile kabul ederde işgal edecek hamleyi de yapamaz.

Çin ile sorunlar yaşayan Tayvan son dönemde ana karadan kaynaklanan askeri tehditlere karşı savunmasını güçlendiriyor. “F16V” tipi 64 savaş uçağı modernize edilerek hizmete başlatıldı. Filodaki uçakların tamamının modernize edilerek modellerinin yükseltilmesi çalışmaları Çin’e tatbikat üstüne tatbikat yaptırıyor gözdağı için ama Tayvan pek oralı değil. Daha da ileri giderek ABD ile savunma sanayiine dair yakın temas ilişkilerini hızlandırıyor.

Formasa Cumhuriyeti asıl ayak seslerini ise dünyaya 3000 İnsansız Hava Aracı Filosu (İHA) oluşturarak duyurmak istiyor. Egemenlik ihtilafı yaşayan Formasa’nın artan tehditlere karşı (İHA) filosu kurmak için Türkiye’den de yardım istediği gelen haberler arasında.

Taipei Times gazetesinin bildirisine göre Savunma ve Ekonomi Bakanlıklarından Ulusal Bilim ve Teknoloji Konseyi bu konudaki çalışmalarını arttırmış durumda.

3000 tedarik için 9 üreticiden prototipler geliştirmeleri istenmiş.

Üreticiler; Gemiden keşif, karadan keşif ve genel keşif amaçlı silahların (İHA) yanı sıra, minyatür dronlar ve hedef tespit dronlarının prototiplerinin ivedi bir şekilde hazırlanmasını talep ediyorlar. Üretici şirketlere ise Formasa’nın sanayi geliştirme kuruluşu CSIST’in teknoloji transferi yapması öngörülüyor.

Görünen o ki; Uzakdoğu’da yeni bir yıldız Ana kara Çin’in tüm engellemelerine rağmen reşit olma mücadelesi veriyor. Teknolojide yıllardır Çin’in taşeronluğunu yapan bu ülke artık kendi ayaklarının üstünde durması gerektiğinin farkında.

Çünkü Formasa Cumhuriyeti aslında öyle bir ülke ki; yıllardır İran’ın uğraştığı nükleer silaha çeyrek asırdır sahip.

Ayrıca;

Tayvan Boğazının iki yakasında duran birbirine çevrili roketler Çin’i tehdit eden en büyük tehlike olarak Formasa’nın güvencesi olarak tetikte bekliyor.

Ekonomik anlamda özgür olan Tayvan; 70 sene önce fukara bir tarım devletiyken bugün ileri teknolojiyi ihraç eden bir konuma ulaştı. Bunu da topraktan çıkan petrolü satarak değil; bilime ve teknolojiye ayrılan fonlarıyla gerçekleştirdi.

Çin’in günümüzdeki kalkınmasında Hong Kong’un finansal rolü kadar Tayvan’ın da teknolojik desteği inkâr edilemez.

Ülkede ihracatçı o kadar çok elektronik şirketi var ki; neredeyse dünyada ki ana kartların çoğu Made in Taiwan menşeili.

Hatta ana kara Çin’de de önemli ölçüde Tayvan sermayesi bulunur.

Tayvan’ın eski adı “Formasa Cumhuriyeti” biliyorsunuz. Bu devleti Çin’in komünist kimliğe bürünmesinden rahatsızlık duyarak kaçanların bir adaya sığınarak kurdukları bir devlet olarak algılayabiliriz.

Sosyal yaşamlarına değinecek olursak bana en ilginç gelen yemek yeme şekillerini örneklendirebilirim. Bu durum biz Türklere göre alışagelmişin dışındadır. Bütün yemekler tüketildikten sonra en son çorba içmeleri Türklerle asla bağdaşmayacak bir özellik. Bu durumu Uzakdoğu gemi seyahatlerim sırasında bizzat tecrübe etmiştim.

Artık küresel dengeler oynadı. Güneşin doğudan doğmasının üstünlüğünü yaşamaya ramak kaldı. Japonya, Çin, Kuzey Kore derken şimdi de Tayvan prangalarını kırmak üzere. Uzakdoğu coğrafyası kendi içinde bir denge kurabilirse Çin liderliğinde bu adımlarını tamamlar. Kâhin değilim ama Müştak Baba’nın öngörülerine sonsuz saygım var. Asırlardır beklenen devir daimin tekeri saplandığı çamurdan çıktı da dönmeye bile başladı.

Emanet gerçek sahibine yani dünyanın uzak ucuna taşınmak üzere.

Gerçek medeniyet şimdi doğduğu topraklarda daha bir güzel ışıldayacak.