Asgari ücret 1Temmuzda 4 bin 253 liradan bin 247 liralık bir zamla 5 bin 500 liraya çıkarıldı.  

Türk-İş" in açıkladığı verilere göre yeni asgari ücretle bir çalışanın günlük net yevmiyesi 183 lira, saatlik net ücret de 24.45 liraya çıktı. 

Asgari ücrete yapılan zamlar, bundan yıllar-yıllar önce olsa idi, eminim birçok insan buna da şükür der, susup otururlardı. 

Ama günümüzde durum farklı. 

Akaryakıt aldı başını gidiyor.

Nerede duracak?

Ne zaman duracak? Bilen yok. Birlikte yaşayıp göreceğiz. 

Malum

Her çıkışın bir inişi var. Var da, çektiğimiz sıkıntı yanımıza kar kalacak. 

Alım gücü ne zaman düzelecek?

Kaç yıl sürecek? Onu da bilen yok.  

Örnek.

Şimdi tam zamanı, sebzeler çıktı. Pazarda fiyatlar düşmeli, ya da düşecek umudu. O da söndü. Hesaplar yapılıyor. Sebze tarlada bir-iki lira. Pazarda 8-10 lira. Nakliye eşittir akaryakıt. Nakliyecinin kendi masrafı, pazarcının yevmiyesi. 

Fiyatların düşmesi mümkün görünmüyor. 

En ufak bahçeler, balkonlar meyve sebze ile doldu. Aile bütçesine minik katkılar oldu. Olacak. Nefes alabilmek için mutlaka yeni çözümler gerek. Yoksa vatandaşın hali yaman. 

Güzel bir bayram yazısı yazmak için oturmuştum bilgisayarımın başına. Ama ne mümkün. Halimiz ortada. 

Bu sene ne ramazanı ne de bayramı ruhuna, güzelliğine göre yaşayamadık.

Şimdi de Kurban Bayramı ve ne yazık ki kurbanlıklar el yakıyor. 

Bırakın kurbanlık almayı, vatandaş "geçinemiyorum" diye bas bas bağırıyor. 

Çay, şeker, yağ, tuz almakta zorlanıyor. 

Eti gören zengin, meyvenin sebzenin en ucuzu aranıyor. 

Pazarlarda eskisi gibi bolluk yok. 

Ben geçinemiyorum, sen geçinemiyorsun, işçi geçinemiyor, emekli geçinemiyor, köylü geçinemiyor bu ülke de kimse geçinemiyor. Peki, bu ülkede kim geçiniyor. Bunu hepimiz tahmin ediyoruz tabi ki ama söyleyemiyoruz. Neden? Çünkü Silivri soğuktur. 

Mal mülk derdinde değiliz! Biz, insanca yaşamak istiyoruz! Gibi cümleleri duymaya başladık. Aslında bunları duymasak da insanların yüzlerinden yaşamış oldukları sıkıntıları anlıyoruz. Kimse mutlu değil, kimse gülmüyor. Herkes düşünceli ne yapacağını düşünerek yürüyorlar. İnsanlar ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Her geçen gün intihar oranlarında, şiddet oranlarında artış görüyoruz.

Çünkü insanlar mutsuz, insanlar sinirli. İnsanların sabretmekten tahammül gücü kalmadı. Dişlerini sıkmaktan, ağızlarında diş kalmadı. 

Genç beyinlerimizi, pırıl pırıl gençlerimizi yurt dışına gönderiyoruz. Çünkü burada bir gelecekleri olmadığını düşünüyorlar. Evet haklılar, üzülerek söylüyorum ki burada bir gelecek yok. "Ya bu deveyi güdeceğiz ya bu diyardan gideceğiz" bizde ne güdecek deve kaldı ne de dayanacak takat. Üzgünüm ama gençlerde mantık bu. 

Bıçak sırtındaki ekonomi ve sessizliğin dillendiremediği huzursuz bir bekleyiş içindeyiz. 

Birkaç günlük tatil fırsatıyla kaçışlar bile söndüremez yüreklerdeki huzursuzluğu. 

Acizliğimiz yalnızlığımızla flört etmeye başlayınca, biz artık gözlerimizi kırıştırarak nasıl içten gülebileceğiz?

Hangi aşamalardan daha geçeceğiz? Güzel günlere yaklaştığımıza nasıl inandıracağız kendimizi. Hayırlı olanı isteyecek, ellerimizden akıp gideni hayırsız sayacağız. Yalnızca kendimizi kandıracağız. 

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Kurban Bayramının ulusumuza ve tüm insanlığa barış, kardeşlik ve huzur getirmesini diliyorum. İyi Bayramlar