DPT yılları, DPT uzmanlarına özel sektörden, devamlı transfer teklifleri gelir. Bana da geldi. Ayrılacağımı, Genel Sekreter Mülkiyeli İlhan Evliyaoğlu’na bildirdim. İlhan Ağabey de DPT Müsteşarımız Mülkiyeli Mehduh Aytur’a iletmiş. Bir sabah müsteşar seni istiyor, diye bilgi geldi. Memduh Bey, “Selçuk, seni yurt dışına göndereceğim. Git, ‘Brush Up’ yap, hep beraber çok önemli olan, yeni 5 yıllık kalkınma planını hazırlayacağız” dedi. Benim ayrılmamı istemiyor, yurt dışına göndererek, uygulanan mecburi hizmet sonucu, DPT’de kalmamı temin ediyordu.
Ben daha önce, LSE’de ihtisas (MSC.ECO.) yapmıştım. O sıralarda, İngiltere’de Cambridge ve LSE’nin devleri olarak bilinen Prof. Dr. alan Peacock, Prof. DR. Jack Wisemen (Benim Tutorum oldu), Prof. Dr. Alan Williams daha önce çalıştıkları üniversiteden ayrılıp, Yorkshire’de bulunan ‘University of York’un İşletme ve Finans/İktisat Departmanına intisap ettiklerini, LSE’deki hocam Prof. Dr. Goodvin’den öğrenmiştim. Bu dev bilim adamları, aynı zamanda İngiltere Başbakanı Edward Heath’in de ekonomi/finans danışmanlarıydı.. Amerika programını değiştirip, İngiltere’ye York Üniversitesine gitmeye karar verdim. Benimle birlikte eşim Engin ve 5 yaşındaki oğlumuz Burç da geliyordu. DPT, bana avantajlı UN Bursu tahsis etmişti. Ayrıca o zamanki meri, mevzuata göre, benim yurt dışında bulunduğum sürede, DPT’deki maaşımda birikiyordu. Engin, Ankara United Nation’da çalıştığından, pozisyonunu dondurup, ücretsiz izin almıştı. York şehri, Londra’ya trenle 3 saat mesafede, tarihi, şirin, güzel, tipik İngiltere özelliklerini taşıyan, yemyeşil bir şehirdi. York Katedrali çok meşhurdu. Kraliçe tarafından açılan, York Üniversitesi de, İngiliz geleneklerine adapte edilmiş, modern çizgiler taşıyordu. Önce şehirde bir evde kaldık, sonra üniversitedeki lojmana geçtik. Burç’u İngiliz okuluna verdik. Engin Üniversitede part time iş buldu. Ekonomi/Finans Departmanında, Macro Ekonomy, Finans, Ekonometri, Mathematical Economics, Price Theory ağırlıklı olarak öğretiliyordu. Bu dersler, bizim Mülkiyede okuduğumuz, İktisat, Muhasebe, Maliye derslerinin çok gelişmişi idi. Dünya çapında bilinen hocaların kitapları okutuluyordu. Yeni bir “Conseptle” karşılaştım. Macro boyutlu iktisat dersi içinde, ‘Sha dow Price’ değerlendirmelerine dayalı, ‘Opportunity Cost’ analizleri yapılıyordu. Büyüme ve kalkınma teorilerinde, yer alan alt yapı, üretim, sanayileşme, ziraat, sosyal sektörler, projelerin reel fayda ölçümleri, finansman modelleri dışında, diğer, fayda, zaman faktör ve kriterleri hesaplanıp, fırsat maliyetine dönüştürülüyordu. Özellikle fayda, zaman matematiksel, ekonometrik modellere göre hesaplanabiliyordu. Ben, Tutorum olan Prof. Dr. Jack Wisemen’le, istişare ederek, tezimi “Economics of Social Policy” konusunda hazırlayıp, yazdım.
Sosyal politikalar sürecinde, ‘Opportunity Cost’ ve ‘Shadow Price’ çok kullanılıyordu. Bu consepti en basit şekliyle, şöyle açıklayalım. Örneğin; bir zamanlar Türkiye’de kamu bankalarının veya hazinenin görev zararları konuşulurdu! T.C. Ziraat Bankası, ziraat sektörü için çiftçiye kredi verir, Ziraat Bankası’nın verdiği bu krediler, bazen karşılıksız kalıp, tahsili mümkün olmayan krediler olarak, görev zararını oluşturabilir. Ancak bu kredileri kullanan tarımcının yarattığı ürün, ihracat, hatta açlık ve kıtlığın ortadan kalkması, fırsat maliyeti olarak artı bir değer oluşturmaktadır. Bu durumda, görev zararları göz ardı edilebilir. Bir başka örnek. Çanakkale Köprüsü, Avrasya Tüneli ve diğer geçişler, köprüler, etc, insanların bir yerden karşıya geçmek için saatlerce beklemesini shadow price ile değerlendirip, hesaplayınca, yapılan yatırımın, pozitif etkisi ortaya konabiliyor. Saatlerce beklemenin, hava koşullarına bağlı vakit/zaman kaybının hesabı yapılınca, 6 dk’da karşıya geçmenin, 3,5 saatte otoyolla, İzmir’e, Ankara’ya girmenin, 22 saatlik yolu hızlı trenle 5 saatte almanın, fırsat maliyeti oldukça artı değer veriyor. Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, savaştan bitap, mahrumiyetler içinde çıkmış Türkiye’mizde, Yüce Atatürk’ün emirleriyle yoğun bir kalkınma seferberliği başlatılmış, bu meyanda, sanayide, sosyal alanlarda, birçok iktisadi devlet teşekkülü kuruluşlar hayata geçirilmiştir. Şeker, mensucat vs. fabrikalar, demir ve deniz yolları, hastaneler gibi. Bu kurumlarda, kar amacından öte, sosyal fayda öne çıkmıştır. Bu hesaplamalar, sosyal sektörlerde de, refah iktisadında da geçerlidir.
Unutmadan ifade edeyim. University of York’ta, en fazla zevk alıp, ilgi ile izlediğim derslerden birisi de “Welfare Economics” idi. Bilhassa “Predo” teorilerini ilginç bulmuştum. Yapılan yatırımların, meblağı dışında, finansman maliyeti dışında, yarattığı “Opportunity Costun” değerini, fayda “Benefit” hanesine yazmak gerekiyordu. Bu analizler, İngiltere’de, tüm projeler için yapılıyordu. Hocalarımız, bize, bu conseptin, Marx’in yıllar önce ortaya attığı ‘Emek/Değer Teorisini’ çürüttüğünü söylemişlerdi. Zira emeğin saatlerce çalışarak, yarattığı değere karşılık, örneğin bir sanatçının, heykeltraşın, keman virtüözünün kısa sürede yarattığı değer, daha fazla anlam taşıyabiliyordu.
Aslında, Mülkiyeli Değerli Prof. Dr. Tuncer Bulutay (Maalesef, yakında kaybettik/2021), kalkınma projelerinin, yatırımların, cost Benefit analizlerinin, makro iktisat modelleri çerçevesinde, izafe fiyatlarla, fırsat maliyetlerinin de hesaplanmasını, mülkiyede, iktisatta, yepyeni bir yaklaşım olarak söylüyordu. Tuncer Hoca iktisat teorisinde, ekonometri ve matematiksel modelleri ileri süren, önemli bir bilim adamıydı. LSE’den sonra, York Üniversitesinde okurken, bir defa daha anladım ki, iktisadın felsefesi yönü, İngiliz iktisatçılarının teorileri, ABD’de okutulan iktisat ve işletme ilimlerinden farklı. Belki de daha ileridir. DPT’de gelenektir, uzun veya kısa süreli olarak, yurt dışına gidenler, müsteşar, daire başkanlarının da hazır bulunduğu, genellikle “Orel Salonunda” düzenlenen toplantılarda, yaptıkları çalışmalarla ilgili brifing verirler, soruları cevaplandırırlar. Genellikle DPT tarafından basılan, tez ve çalışmaları DPT uzmanlarına dağıtılır. Ben de yeni karşılaştığım ‘Opportunity Cozt, Shadow Prices’, ‘Welfare Economics’, ‘British National Health Service, sosyal sektörlerin finansman modelleri konusunda DPT uzmanı arkadaşlarıma bilgi sundum. Ayrıca, gelir ve refah dağılımı, büyüme, kalkınma vetiresini tartıştık. Büyümenin tek başına yeterli olmayacağı, büyümenin nimetlerinin, topluma eşit, adil biçimde yaygınlaşıp, ferdi refahın artması ile gerçek bir kalkınmadan söz edilebileceği üzerinde bir kez daha hemfikir olduk.
O dönemde DPT/SPD Başkanı olan Mülkiyeli Değerli insan, İcen Börtücene’nin (Çok erken kaybettik, mekanı eminim cennettir.), tüm bu fikirlere vakıf olduğunu, bildiğini, uygulamak için gayret sarf ettiğini anımsıyorum. York Üniversitesine gitmeden önce, DPT’de “Milletlerarası Ekonomik ve Teknik İşbirliği” departmanında çalışıyordum. İngiltere’den dönünce, İcen Ağabey’in talimatı ve isteği ile “Sosyal Güvenlik/Refah ve Gelir Dağılımı” sektörü grubunda görevlendirildim. Bu vazifem, DPT’den ayrılıp, özel sektöre geçtiğim, 1980 yılına dek sürdü. Şimdi DPT artık yok, kaldırıldı. Birbirinden değerli, çoğu yurt dışında yetişmiş, DPT uzmanları dağıtıldı, kalkınma planları, ciddi bilimsel, ülke gerçeklerine uygun, akademik çalışmalara dayalı çalışmalar yok edildi, rafa kaldırıldı. Plan yerine PLAV fikri ağırlık kazandı!! Hiçbir muhalefet lideri ve milletvekilleri, iktidara gelince, DPT’yi tekrar hayata geçirip, kuracağız demiyor!!!